24 Ağustos 2019 23:56

Cudi'den İzmir'e yangın kardeşliği…

Cudi'den İzmir'e yangın kardeşliği…

Fotoğraflar:

İzmir / AA

Cudi/MA

Kolaj: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Bu yazıyı Silopi’de yazmaya başladım. Gündüz gölgede 45 dereceyi bulan bir sıcaklıkta, zırhlı askeri araçların ilçede vızır vızır gezdiği, bütün giriş çıkışlarında tepeden tırnağa silahlı asker ve polislerin nöbet tuttuğu kontrol noktaları arasında Silopi’deki termik santralin çevre ve sağlık üzerindeki etkilerine dair çekimler, gözlemler yapmaya çalıştık. Termik santrale komşu bir köyde, etrafına korku dolu gözlerle bakan bir köylü ile dikkat çekmemek için aracımızdan bile inmeden yaptığımız kısa görüşmede söylenen söz aslında her şeyi özetliyordu; “Herkes karşı ama kimse konuşamaz!” Silopi gözlemlerini başka bir yazıyla aktaracağım sizlere.

Sıcaklığın 30-35 derecenin altına inmediği bir akşam, Silopi’den ekoloji mücadelesi içindeki arkadaşlarla bir yerde çay içerken dışarıdan gelen top atışlarına anlam vermeye çalıştık bir süre. “Cudi’ye top atıyorlar” dedi birisi. Sebebini sormadım, o da söylemedi. İkimiz de biliyorduk çünkü!..

Ertesi sabah otelin dördüncü katındaki penceremden uçları sivri yassı bir testereyi andıran Cudi’nin koyaklarından yükselen dumanları izledim bir süre. Geçtiğimiz yıllarda da hemen her yaz benzeri tekrarlanan görüntüler ve haberler geldi gözümün önüne; “Cudi yanıyor, kimse müdahale etmiyor. Halkın müdahale etmesi de güvenlik gerekçesiyle engelleniyor…”

KİMSE ‘NEDEN MÜDAHALE EDİLMİYOR’ DİYE SORAMADI

Orada olduğumuz iki gün boyunca o yangın sürdü. Dağın belinden öbek öbek dumanlar tüttü ancak kimse “neden müdahale edilmiyor” diye sormadı bile! “Eskiden giderdik elimize kürek kazma alıp yangını söndürmeye. Şimdi gitsek geri döneceğimizin garantisi yok!” diye özetledi durumu yıllardır ilçede ekoloji mücadelesi vermeye çalışan Matematik Öğretmeni Fazıl Tay. Bu meseleler yüzünden açılan davası da üç yıldır sürüyormuş...

Cudi’de yangının başladığı ve sürdüğü günlerde, ülkenin diğer ucunda da ormanlar yanıyordu. Hadi Cudi gözden gönülden ırakta tutuluyordu yıllardır. Ormanının, insanının içindeki yangını kimse duymuyor, o ormanda yanan canlıların, o ateşin ortasında yaşam çığlığa atanların sesleri duyulmuyordu. Oysa yangın artık İzmir’e ulaşmıştı. Cudi’nin yandığı/yakıldığı günlerde İzmir’in çevresindeki ormanlar da yandı, yakıldı. Günlerce!.. Cudi’deki gibi!..

Cudi’nin yandığı yakıldığı günlerde Kaz Dağı’nda 200 bin ağaç kesildi. Bir orman yok edildi. Yüz binlerce can kazınıp alındı topraktan. Binlerce insan dağı koruma derdine düştü o vahşet tablosunu gördüğünde. “Su ve Vicdan Nöbetleri” başladı.

Ülkenin dört bir yanından vicdanlı insanlar, çocuklarının geleceğinin bir avuç sermayedara peşkeş çekilmesine gönlü razı olmayanlar Kaz Dağı’na koştu. Protesto ettiler, ülkenin her yerinden otobüslerle, adeta bir ziyaretgah gibi günlerce Kaz Dağı’na aktılar.

Cudi’deki yangınların, Cudi’nin eteğinde yaşayan insanların çığlıklarını duymak ve oraya gidip onlarla dayanışmak o kadar da kolay değildi ama. Her adımda tel örgülerin etrafına gizlenmiş askeri koruganların ötesinden üzerinize namlular çevrilirken Cudi’deki yangına ses etmeniz pek olanaklı olmuyordu çünkü!...

“Cudi yanmasın, binlerce canlı yaşasın” diyenler ertesi gün kendilerini “teröre, teröriste yardım” suçlamasıyla mahkeme karşısında buluyorlardı.

Yazın en sıcak günlerinde, ülkenin iki ucundaki yangınlarda bir kader birliği vardı aslında. Cudi’nin yangınına yanaşmak bile olanaksızdı, ateş yaklaşanı yakacak kadar kuvvetli, kökü derinde ve acımasızdı.

VIZIR VIZIR DÖNEN UÇAKLAR ORTALIKTA GÖRÜNMEDİ

İzmir’in yangını ise daha başkaydı.

 “Terör perdesi” gerisinde her sene yanardı Cudi. Yangına alışmak kolay değilse de bir noktada çaresizliği öğrenme aşamasına geliyordu halk.

Oysa bu seneki kadar bir çaresizliği yaşamadı İzmir. Her sene çıkan yangınlarda o gökyüzünde vızır vızır dönen uçaklar, helikopterler bu sene ortalıkta görünmediler. Günlerce yandı İzmir’in tepeleri, ormanları…

Nedenini soranlara, tepki gösterenlere üst perdeden kibirli yanıtlar yetiştirdi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli; “Uçaklar eski, motorları yağ kaçırıyor. Uçurabilen buyursun uçursun”!..

Pakdemirli’nin, “Bugün itibarıyla Türkiye’de bize hizmet verecek bir uçak filosu maalesef bulunmuyor” sözlerini bir itiraf gibi okumak mümkündü aslında. Öyle ya 18 yıldır tek başına iktidar olan bir hükümetin bakanı olarak yangına müdahale edecek uçakların motorunun olmaması, yangına müdahale filosunun bulunmaması olsa olsa bir öz eleştiri cümlesi içinde söylenebilirdi. Oysa Pakdemirli bu sözleri söyledikten sonra sorumluluğu üzerine almaz bir şekilde “Binmek isteyen varsa gelsin binsin” diyerek kibir dağlarında en ufak bir aşınma olmadığını gösterdi. Zaten AKP’nin memlekette olan bitende hiçbir suçu-sorumluluğu yoktur ki!..

"İYİ NİYETLİ OLMAYAN YANGIN"

İzmir Karabağlar, Seferihisar, Menderes’te günlerce süren yangınları “iyi niyetli bulmadığını” da söyledi Bakan Pakdemirli. ‘İyi niyetli orman yangını’ ne demekse?!

Yangınları “iyi niyetli” bulmayanlardan birisi de CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’dı. “Yangınları ve maden alanlarını gösteren haritaları yan yana koyduğunuzda yangınların hep altın madenlerinin bulunduğu bölgelerde olduğunu görürsünüz” diyordu.

CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın yayımladığı belgeler ise Bakan Pakdemirli’yi yalanlıyordu. Bakanın ‘uçamaz’ dediği THK uçaklardan üçünün Sivil Havacılık Kurumu tarafından verilmiş 2020 yılına kadar geçerli sertifikaları vardı!.. Tuncay Özkan “Bugün bu uçakların havalanmama nedeni yasalara aykırı olarak uçuş izni verilmemesidir” diye herkesin kafasındaki o şüpheyi güçlendiren sözler sarf etti; “Acaba yangına bilinçli olarak mı müdahale edilmedi?”

"TERÖR PERDESİ" İNDİRİLDİ ZULMÜN ÖNÜNE

Cudi’nin yandığı/yakıldığı yıllarda, yangını söndürmek için müdahale edilmemesine, bu duruma sessiz kalınmasına ekoloji örgütleri “Bu yangın sizi de yakar!” diye tepki göstermişlerdi. Cudi’de, Gabar’da, Ağrı Dağı’nın eteklerinde ve Mezopotamya ovasında yıllardır yanan yangın sadece orman yangını da değildi üstelik. Bir halkın doğası, bir halkın özgürlüğü, kültürü, dili, sevdası cayır cayır yanarken korkunç bir sessizliğe büründü ülkenin büyük çoğunluğu. “Terör perdesi” indirildi olan biten onca zulmün önüne…

Şimdi, yangın ülkeye dağılırken, özgürlükler birer ikişer halkın elinden alınırken Cudi’deki yangının nasıl herkesi de yakacağı daha açık seçik görülmeye başlandı.

Cudi’de, Kaz Dağı’nda, İzmir’de, Toroslar’da ya da Kaçkarlar’da yangına karşı el ele vermekten başka kurtuluş yok. Halaylara kan doğranıyorsa, acılar, zulümler, kayyumlar, yangınlar ülkeye musallat olmuşsa yananlar kardeşleşecek yangını söndürmek için …

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...