Ekonomi üzerine düşünmek bu denli zor mu?
Fotoğraf: Envato
Her toplu sözleşme döneminde içim sızlıyor. Devlet temsilcileri yavaş ve devlet erkanına yakışır pozlarla(!) emekçilere verilecek her zammın kendilerini de mutlu edeceğini gözyaşlarını içeri akıtarak söyledikten sonra, ancak olanakların elvermediği gerekçesi ile emekçileri, elektriğe, doğal gaza ve sair kamu üretimi ürünlere yapılan zamların yarısından da düşük bir orana razı etmeye çalışırlar. Devlet baba böyle bir şeydir, emekçiye!
İşverenler cephesinde manzara hemen farklılaşıyor. Bir kere işverenler devletle pazarlık yapmıyor, konuşuyor. Demek ki, işverenler devlet ile eşit düzeyde ya da onlar kendilerini öyle görüyorlar. Emekçilerin alın terini kâr diye mülklerine geçiren patronlar, kendilerine sosyal emanet olması gereken bu fonları basiretli iş-insanı gibi de kullanamamaktadır. Kurdukları verimsiz sanayide Suriyeli sığınmacıları merdiven altı sistemle çalıştırıp hem Suriyelileri hem de bizim emekçileri katmerli sömürür. Devlet baba böyle bir şeydir, patrona!
Peki, bu grupları bir de seçmen hesabına dökelim. Acaba ülkede patronlar mı çoğunlukta, yoksa emekçiler mi? Bir şekilde kafamızda beliren rakamlara göre seçim sonuçlarına bir bakalım, farklı kesimlere göre farklı görülen devlet babaya oy sandığı nasıl böyle merhametli davranabiliyor acaba?
Kapitalizm emekçiyi “emek gücü” olarak görüp, onun adale gücünü ya da becerisini belirli süre için bedeli karşılığında alıp, makine gibi kullanır. Yani, patrona göre emek de bir tür sermayedir. Ona ödenecek para, yani ücret çok da insani ihtiyaçlara göre değil, sadece ertesi gün işe gelip çalışmaya koyulabilecek şekilde saptanır. Emekçi de, arkada bekleyen işsiz ordusu korkusundan bu durumu ister istemez kabule yönelir.
Peki, bu durumda, bir yandan genel verimlilik düşük, bir yandan Suriyeli sığınmacılar inanılmaz olanaklar sunmakta, hatta yoğun işsizlik de varken, emekçiye daha yüksek ücret ödenebilir mi? Bu sorunun yanıtı sistem mantığında yatmaktadır. Sistem mantığına girildiğinde, niçin doğa bu denli tahrip edilmektedir; niçin bazı anlamsız ürünlere enerji ve kaynak tahsisi yapılmaktadır; üretimde nasıl bu denli verimsiz metotlara sürüklenildi vb. gibi bir dizi soru akla gelmektedir. Fakat bugünkü konumuz böylesi sorunlarla ilgili değil.
Bugünkü konumuz ekonomik dengesizlikle ilgili. Ülkenin genel varsıllık düzeyi orta hallidir, yaklaşık 10 bin dolar düzeyindedir. İşte bu noktada hemen duralım ve şu soruyu soralım, hangimizin geliri bu düzeydedir. Çoğumuzun geliri bu düzeyin altında ise, demek ki bazılarının geliri bu düzeyin çok üzerindedir. Yüksek gelirlilerin kimler olduğunu biliyoruz. Genel ekonomi düzeyimizin bu olduğu koşulda dahi, bazı şeyler daha akılcı ve insani şekilde çözülebilir mi? Diğer bir deyişle, kısa dönemde de yapılacak bazı şeyler olabilir mi?
Hal böyle ise niçin söz konusu yapılacak şeylere hiç yönelemiyoruz. Yönelemiyoruz, çünkü kapitalist sistem bir “tahterevalli” oyunudur. Bazıları aşağıda olduğu için bazıları yukarıdadır. Aşağıdakilerin yukarıya çekilmesi yukarıdakilerin de aşağıya itilmesine bağlıdır. Eğer çözüm böylesi bir değişikliğe bağlı ise, o halde bu değişikliği hemen yapalım, ne duruyoruz? İşte burada karar meselesi ile karşılaşıyoruz. Bu aşamada iç içe iki sorun karşımıza çıkıyor. Birincisi, kısaca özetlenen sorunu kökünden çözmek olanaklı mıdır; ikincisi ise, kararı kim verecektir? Birinci sorunun yanıtı burada konumuz değil, çünkü sorunun kökten çözülmesi sistem değişikliğini gerektirmektedir. İkinci soru tam da konumuzdur ve samimi duygularla hem kendimize hem, hatta hem de siyasi kadrolara hizmeti amaç ediniyorsak, bu sorunu mutlaka çevremizle düşünüp, kararlı bir şekilde çözmek durumundayız, hatta gidişat vahim olduğundan, buna mecburuz. Peki, nasıl çözebiliriz? Hem çok basit, hem de çok zor. Siyasi erkin toplumla ilişkisi sadece ve sadece ekonomi bağlamımdadır. Ekonomik konular ve sorunlar dışında kutsal duyguları sömüren siyasiler samimi değildir ve hatalarını böylece kapatmaya çalışmaktalar. Siyasi partiler ölümcül aşkla desteklenmez, ancak halka sunduğu ekonomik olanaklarla desteklenir. Ekonomi böyle giderken, bu politikaları kuran ve uygulayanları destekleyenlerin hiçbir konuda şikayet etmeye, patronundan yüksek ücret, devletten yüksek maaş zammı istemeye hakkı yoktur.
- Servet vergisi 20 Nisan 2024 05:45
- Bir bayram yazısı 13 Nisan 2024 04:34
- Seçimden ekonomiye 06 Nisan 2024 05:34
- Hükümetin çarpık altyapı algılaması ülkeyi felakete sürüklemektedir 30 Mart 2024 04:50
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53