14 Haziran 2019 00:00

Bitmeyen seçim icat ettiler!

Bitmeyen seçim icat ettiler!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bitmeyen seçimlerden en güncel olanına 10 gün falan kaldı. 23 Hazirandan sonra büyük ihtimalle erken genel seçim gündeme gelecek gibi. Beraberinde bir yığın kriz falan. Yaşayıp göreceğiz. 

Bu arada yarın 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişlerinin de yıldönümü. Tam 49 yıl olmuş. 

Dünya tarihi sınıf mücadeleleri ile doludur. Ülke tarihine baktığımızda büyük dönüşümlerin işçi sınıfının başkaldırısı ile gerçekleştiğini görürüz. İşin özneleri olanların ayaklanması, toplumsal depremi veya sarsıntıları yaratıyor. 15-16 Haziranları yaratan işçiler, sendikal hak ve özgürlükleri yok eden yasanın çıkmasını engellemişlerdir. Yani işçi, örgütlenme hakkına sahip çıkmıştır. Sonuç olarak toplumsal muhalefet yükselmeye başladığında, iktidar kendi sınıfsal çıkarlarını korumak için faşizmin gücünü kullanmaktan çekinmemiştir. 12 Eylül 1980 bunun bir örneğidir. ‘89 Bahar eylemleri ise bu zinciri kıran dönüm noktası olmuştur.

Zonguldak maden işçilerinin yürüyüşü iktidarı korkutmuştur. Sonrası malum…

1980 öncesi ülke nüfusu 48 milyon, sendikalı işçi sayısı 2.5 milyondur. Bugün ise ülke nüfusu 78 milyon ve sendikalı işçi sayısı 750 bindir…(2010 yılı itibariyle)

İktidar antidemokratik yasaları bir takım rakam ve harflerle karmaşıklaştırarak neo-liberal politikalarını uygulamaya çalışıyor. Sendikalar küçültüle küçültüle etkisizleştirilirken demokrasi büyüyebilir mi? Artık zenginle yoksul arasındaki fark uçurum olmaktan çıkmıştır. İktidara bakarsak her şey güllük gülistanlıktır. Bakalım öyle mi? Bir sınıflandırma yaparsak nüfusun yüzde 15’i işsiz. Yüzde 45’i asgari ücretle gayri insani koşullarda karın tokluğuna çalışıyor. Yüzde 20’si orta sınıf olarak sınıflar arasında gidip geliyor. Yüzde 20 ise tuzu kurular oluyor. İktidarı onlar belirliyor. Onun içindir ki, bu düzen değişmeli!...

Her şey çok güzel olacak. Nasıl? Tabii ki işçi sınıfı müdahil olursa. Sınıfı harekete geçirecek sınıf perspektifli parti ve sendikalar olduğuna göre buraya baktığımızda Her Şeyin Çok Zor olacağı karşımıza çıkıyor. Mücadelenin önünün açılması ise demokratikleşmeden geçiyor. Onun için ki bu seçimler stratejik önem kazanıyor. Yani orman yanarken tüm hayvanların aynı yöne koşması meselesi. Evet herkese iş düşüyor. Özellikle kültür/sanat alanında emek verenler sınıf ve sanat meselesini siyasetle ilişkilendirip sınıf kültürüne katkılarını arttırmak zorunda. Her alanda olan ve yaşanan erozyon sanat ve sınıf meselesini de muğlaklaştırdı. Sanatı toplumdan bireyin iç dünyalarına zorlar hale getirdi.  

Ve bir hatırlatma/sorgulama olarak Skop Bültende 2015 yılında yayınlanan ‘’Sanat ve sınıf üzerine 9,5 tez’’ adlı çalışmanın 1 ve 2. Maddelerini paylaşıyorum. Devamını linkten tıklayarak okuyabilirsiniz. 

‘’SANAT VE SINIF ÜZERİNE 9,5 TEZ’’

1.0 - Sınıf meselesi ‘’sanat’’ açısından son derece önemli bir meseledir.

1.1- Eğer sanat toplumun bir parçasıysa, ondan bağımsız değilse, ve söz konusu toplum da sınıf ayrımının damgasını taşıyorsa, bu ayrım, görsel sanat alanının işleyişini ve karakterini de etkileyecektir.

1.2- Farklı sınıfların farklı çıkarları vardır ve sanat da bu farklı çıkarlardan etkilenir. Öyleyse, sanatın değeri ona hangi sınıfın bakış açısından yaklaştığınıza bağlı olarak değişir.

1.3- Sanatı anlamak demek, hem görsel sanat alanının dışında yer alan sınıf ilişkilerini ve bu ilişkilerin söz konusu alan üzerindeki etkisini anlamak, hem de bilfiil görsel sanat alanındaki sınıf ilişkilerini anlamak demektir.

1.4- “Sanat dünyası” fikri, çoğunlukla, dikkatleri yukarıda sıralanan ilişki kümelerinden başka bir yöne çekmeye yarar.

1.5- “Sanat dünyası” kavramı, sanat-dışı dünyanın meselelerinden azade, ayrı bir alan varsayımına dayanır  (ve böylelikle, bu alanı dışarıdaki sınıf meselelerinden koparır).

1.6- Dahası, görsel sanatlar alanını, bir çatışan çıkarlar dizisi olarak değil, ortak bir çıkara (sanat) sahip profesyonellerin uyumlu birlikteliği olarak tahayyül eder ve böylece, bu alandaki sınıf ilişkilerini yok sayar.

1.7- Görsel sanat alanında sınıfsal kaygılar, “sanat piyasasına” yönelik eleştirilerde gün yüzüne çıkar. Ne var ki, piyasa eleştirisi sınıf eştirisiyle aynı şey değildir. Sınıf, piyasadan çok daha temel ve köklü bir meseledir.

1.8- Farklı sınıfların “sanat piyasası” hakkında farklı görüşleri vardır. Sınıf çıkarlarına dair bir anlayışın yokluğunda sanat piyasasını tartışmak sanatın durumunu belirleyen gerçek güçleri gölgelemekten başka bir işe yaramaz.

1.9- Sınıf sanat için temel bir mesele olduğundan, farklı sınıfların çıkarları hakkında net bir fikri olmadığı müddetçe sanatın kendi  doğasına ilişkin olarak da net bir fikri olamaz.

2.0- Günümüzde görsel sanatlar, kapitalist yönetici sınıfın hâkimiyeti altındadır.

2.1- Yönetici sınıf, tanımı itibariyle, toplumun maddi kaynaklarını denetimi altında tutar.

2.2- Bu maddi durumu yeniden üretmeye yarayan egemen ideolojiler aynı zamanda yönetici sınıfın çıkarlarını temsil eder.

2.3- Dolayısıyla sanata biçilen başat değerler mevcut yönetici sınıfın çıkarlarına hizmet edecektir.

2.4- Somut olarak söyleyecek olursak, günümüzde sanatın başat değerlerini belirleyen aktörler şunlardır; müzayede evleri ve koleksiyon şirketleri de dahil olmak üzere büyük şirketler; sanat yatırımcıları, özel koleksiyonerler ve  hamiler; kültür kurumlarının ve üniversitelerin yöneticileri ve mütevellileri.

2.5- bu nedenle sanat bir açıdan, lüks ürün görevi görür; üstün işçilik ya da entelektüel prestij, yüksek sosyal statüye delalet eder.

2.6- Sanat aynı zamanda finansal bir araç ya da pazarlanabilir bir değer havuzudur.

2.7- Sanatın bir başka görevi de, topluma “geri verme” kisvesi altında haksız kazancı aklamaktır.

2.8- Sanat aynı zamanda radikal dürtüler için emniyet supabı görevi görür. Egemen ideolojiye ters düşen toplumsal enerjiyi yalıtan     ve soğuran bir mecra işlevi görür.

2.9- Son olarak, sanat, sanat hakkındaki egemen sınıf ideolojisini birebir yeniden üretmeye hizmet eder –Sanata atfedilen başat değerler, yönetici sınıfın değerlerini doğrudan hayata geçirmekle kalmaz, aynı zamanda sanat alanında sanatın üstlenebileceği diğer olası değerleri esir alır.

Kaynak:  (7/3/2015/ skopbülten / Ben Davis, Çeviri: Ayşe Boren / “9.5 Theses in Art and Class”, 9.5 Theses on Art and Class içinde (Chicago: HaymarketBooks, 2013), s. 27-37.  http://www.e-skop.com/skopbulten/sanat-ve-sinif-uzerine-95-tez/2345)

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...