17 Mayıs 2019 20:11

Hayat onlara güzel! Altın kaplama et, tükürüklü hurma

Hayat onlara güzel! Altın kaplama et, tükürüklü hurma

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yıl önce ejder sulu saray menüsü AKP tarzı haz ve gösterişin yükselebileceği son seviyeymiş gibi duruyordu. Beterin beteri varmış. Nusret’in Survivor’cılara altın kaplama antrikot yedirmesi sayesinde gösteriye dönüşen gösterişin daha son demine gelmediğimizi anladık. Bir süredir antrikotlara altın kaplayarak para kazanan bir Nusret sonradan görmeliği, gönül İBB’sinin ‘başkanına antrikot, çalışanına musakka’ biçimindeki kurumsal-sınıfsal duruşa faz atlatmıştı. Biri yer biri bakar düzeninde Nusret’ler bir istisna değildir ama beden ölçüleri değişir. İBB’de başka Survivor’da başka!

Survivor gösterisi esnasında, aşağı yukarı tam o anda, tarikat müritlerinden biri de cübbeli Ahmet’in ağzından çıkardığı hurmayı kapıp kendi ağzına atıverdi. Demek ki müritlere şeyhleri uçurturken şeyhlere mürit beslediğini sandırtan düzenin cilvelerinden biri de meşrebe göre haz yontması. Kişiye benzersiz hissedebileceği seçeneklerin sınırı yokmuş gibi görünür. Altının, paranın kıymetli taşlar yığınının gözü doyurması için sindirim sisteminden geçmesi gereken Gargantua bedenlerine de, şefin ve şeyhin her türlü salgısından kutsallık sağan mürit cüssesine de yetecek kadar çeşit durmaksızın üretilir.

Nemalanmak için boy sırasına girmiş çeşitli kastlar için bundan vazgeçmek kolay olmaz elbette. Ne şeyhler ve ağzından düşene üşüşenler için ne de eti altın sosa bananlar için İstanbul yedi düvelin çalmaya çalıştığı baba malı bir mücevherdir. Çünkü ne kadar yersen ye, doyamadığın kaynak başka hiçbir kentte İstanbul’daki gibi tam kapasite çalışamaz!

Sağ olsun tabii, bu imkanı sağlayan gönül-aşk belediyeciliği kompleksinin adayı, hazırlık süreci Ramazan’a denk gelmiş olan mükerrer seçim öncesi kankalarıyla buluştuğu iftar yemeğinin fotoğraflarını bu gösteri panosuna ekledi. Çorba-salata takılan gençlerin mütevazı sofrasının mizansen olduğu servisten bir saat sonra ortaya çıkınca kankalığın parti üyeleri arasında kurulan bir münasebet hali olduğu bir kez daha teyit edilmiş oldu. Gençler o sofraya “halk” kılığında ilişmişlerdi.

Hatırlayalım yine bir iftar organizasyonunda iktidar elitlerinin masasıyla davetlilerin masaları arasına şeritten bariyer örülmüştü.

Zenginliğin gösterisi ve gösterişiyle meşgul olanların şeritli bariyerler, ejder suları, altın kaplamalar ve mizansen iftarlar derken Ramazan’da sofraya birlikte oturacak bir halk bulamama noktasına geldiğini gösteriyor. Şimdiye dek ‘yiyor ama çalışıyor’ avuntusuyla defalarca oy verdiği partiye hafif dirsek atmış bir seçmenle iftar masasında bile buluşamayan bir iktidar partisi var şimdi ortada.

Buna bir yanıt olacak elbette ve oldu: “Karnını doyuruyorsunuz her türlü ihtiyacını karşılıyorsunuz yine de oy vermiyor” diyor Erdoğan. Kafasını işaret ederek ekliyor, “mideye değil artık buraya bakacağız.”… Ama zaten tersini yapmak mümkün değil; o deniz bitti. Hazine tamtakır olunca yoksula dağıtılacak kırıntı da azaldı.

Fakat bu lafı şöyle mi anlamalıyız: ‘Şu andan itibaren milleti çocuk yerine koyarak kandırmayacağız, miting meydanlarında bağırıp çağırmayacağız, herkese terörist muamelesi yapmayacağız.’ O kadar kolay değil. Altın kaplama et ile tükürüklü hurma arasında bir yerde bu kafadan çıkılıp ötekine geçmek o kadar kolay olmuyor maalesef. Neyi nasıl yiyorsan kafa da öyle çalışıyor.

Nitekim AKP’nin yerel seçim araştırmasının sonuçları kapsamında, 31 Mart’ta Karadenizlilerin yüzde 3-4 oranında Binali Yıldırım’a oy vermediğini yandaş gazetede yazan Mehmet Acet’ten hemen sonra İmamoğlu’nun Trabzonlu olmasından yola çıkarak “Pontus kazandı, hesap büyük, olay büyük” diyebilen AKP Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’nunki gibi bir kafa o kadar çabuk değişir mi? Hayır, gider kendi ayağına sıkar.

O kafanın benzeri canlı yayınlanan Ramazan programında 13 yaşındaki bir Ermeni çocuğu anca Müslüman yapmaya kalkışır.

Demek ki kafaya çalışma olayını bu kadrolar pek kaldıramaz. Ama şunu kaldırır. Marmaris’te yapılan 19 Mayıs yürüyüşünde Genç Osman, 15 Temmuz ve Mehter Marşı dayatılınca, ‘15 Temmuz değil 19 Mayıs etkinliği yapıyoruz’ diye tepki gösterip İzmir Marşı söylemeye kalkan gençlerin boğazını sıkar, muhalif bir gazeteciyi döver, onu bunu tehdit eder, küfür eder, ihbar eder, şiddet uygular. O kafanın ‘kafaya çalışmak’tan anladığı budur. Kendisinden farklı düşünenleri sindirmekten ötesine aklı basmaz. Bir de şuna; karın doyurma denkleminin ters kurulduğuna. Yoksulların karnını doyuranın bir avuç oligark olmadığına asıl oligarkları besleyenlerin halk olduğuna basmaz. İstanbul’a ‘gavura gitmiş’ muamelesi çekmeye devam eder.  

İmamoğlu’nun “herşey çok güzel olacak” sloganını da apartıp “daha güzel olacak” yapmışlar. Hiç kuşkusuz! Hayat müridin ve Nusretgillerin uçurduklarına güzel.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa