16 Mayıs 2019 20:07

Trump neden her tarafa saldırıyor?

Trump neden her tarafa saldırıyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından bu yana, ABD dış politikasında köklü bir değişim olmamakla birlikte, öncesiyle kıyaslandığında daha pervasız ve saldırgan olduğu ortada.

Dahası bu sadece bir-iki ülkeyle sınırlı değil. Çok sayıda ülkeyle aynı anda gerilim sürdürülüyor. Süren gerilimleri ve gelinen aşamayı şu şekilde sıralamak mümkün:

ÇİN: “Önce Amerika” politikası kapsamında Çin, açıktan “baş düşman” ilan edildi. Gümrük vergilerinin yükseltilmesiyle ateşlenen “ticaret savaşı” büyüyerek devam ediyor. Geçen hafta Çin’den alınan 200 milyar dolar değerindeki ürünlerden alınan yüzde 10’luk gümrük vergisi yüzde 25’e çıkarıldı. Daha önce çelik için belirlenen oranın kapsamı da genişletilmiş oldu. “Ticaret savaşı”yla, yeni işyerleri vadeden Trump, bunu gerçekleştiremediği halde ısrarını sürdürüyor. Trump, en son, açık adı yazılmasa da Çin telekomünikasyon tekeli Huawei’nin ürünlerinin ABD firmaları tarafından kullanılmasını yasaklayan bir kararnameye imza attı. Gerekçe: “Ajanlık”. Google’ın attığımız her adımı izlediği günümüzde, Huawei’yi aynı gerekçelerle suçlamak tam anlamıyla ikiyüzlülük. Bunlara rağmen Çin, her fırsatta ABD’nin planlarına karşı yeni hamlelerle cevap veriyor.

ALMANYA: Aynı politikanın devamı olarak Almanya ile de sürekli gerilim katsayısı artıyor. Alman otomobilleri ABD’nin güvenliği açından tehdit sayan Trump, Almanya-Rusya arasındaki doğal gaz boru hattını da açıktan hedefe koydu. İkinci hattın yapımında yer alacak şirketleri yaptırımla tehdit etmeye başladı. Gerekçe olarak da Avrupa’nın Rus doğal gazına bağımlı hale gelmesini gösteriyor. Almanya ile ayrıca NATO’nun askeri harcamalarını artırmak için belirlenen yüzde 2 şartı konusunda da gerilim devam ediyor.

RUSYA: Rusya ile gerilim istikrarla tırmanıyor. 1987’de imzalanan Orta Menzilli Nükleer Anlaşması’nı tek taraflı iptal eden Trump, pek çok alanda Rusya ile tansiyonu artırma niyetinde. Bu açıdan bakıldığında önceki yönetimin politikasını sürdürüyor. ABD içerisinde Trump’ın Rusya’nın seçimlere müdahalesiyle seçildiği ileri sürülürken, Trump da bunun tersini kanıtlamak için çalışmaya devam ediyor. Rusya ise bu dönemde, başta Suriye olmak üzere pek çok alanda ABD’nin planlarını boşa çıkardı ve emperyalist paylaşımda etkili bir ülke olduğunu gösterdi.

VENEZUELA: Trump yönetimi, petrol rezervleri bakımından dünyanın en zengin ülkesi Venezuela’da darbe yapmak için bütün imkanlarını seferber etmiş durumda.

Muhalefet Lideri Juan Guaido her türlü desteğe rağmen amacına ulaşmış değil. İş birlikçi muhalefetle başaramadığını ABD’nin askeri müdahaleyle gerçekleştirme senaryoları mevcut. Trump, pek iştahlı görünüyor. Ancak, askeri müdahalenin ABD’nin bölge üzerindeki etkisini azaltacağından endişe edildiği için iş birlikçilerle iktidarı devirme planları tek seçenek. Kısa sürede rejimi devirme hayalleri boşa çıktı.

KUZEY KORE: Önceki ABD başkanları tarafından düşman edilen Kuzey Kore’ye sürpriz şekilde diyalog süreci başlatan ve Kim Jung-un ile Singapur’da bir araya gelen Trump, istediğini almış değil.

Kuzey Kore kimyasal silah denemeleri yapmaya devam ediyor. Bu nedenle diyalogla Kuzey Kore’nin kimyasal silahlardan arındırılacağı söylemi iflas etti.

İRAN: 2015’te imzalanan Nükleer Anlaşma’nın Trump tarafından, diğer muhataplara danışma ihtiyacı bile duyulmadan iptal edilmesine İran sessiz kalmadı.

Son haftalarda ABD tarafından yoğunlaştırılan diplomasi ve askeri yığınağa rağmen Trump’ın işinin İran’da hiç de kolay olmadığı anlaşılıyor. Bu nedenle İran’ı hizaya getirme adına yapılan tehditlerin nereye varabileceği bugünden kestirilemiyor. Buna rağmen başarılı olma şansı yok.

Dışarıdaki bu gelişmelere bir de ABD içindeki gerilimi eklememiz gerekiyor. Trump’ın azledilmesi için yapılan girişimler sonuçsuz kaldı. Trump’ın azlettiği ya da istifa eden bakan ve danışmanın sayısı rekor düzeyde.

İçeride Trump’a karşı önceki döneme göre daha geniş cephe oluşmuş görünüyor. Emekçi sınıfların beklentileri de boşa çıktı. Bütün bunların 3 Kasım 2020’deki başkanlık seçimlerine yansıma ihtimali yüksek.

Olanlara bakıldığında Trump’ın aynı anda pek çok cephede hareket halinde olduğu görülüyor. Bundan yola çıkılarak, Trump ve ABD’nin halen çok güçlü bir ülke olduğu sonucunu çıkaranlar var. Trump da zaten saldırgan politikanın yarattığı “güçlü lider” havasıyla yeniden seçimleri kazanmayı planlıyor.

Ne var ki tek tek ülkeler ve olaylara bakıldığında Trump’ın hepsinde başarısız olduğu görülecektir. ABD emperyalizmi açısından başarı sayılabilecek bir tek gelişme yok. Güçlü olduğunu göstermek sürdürdüğü saldırgan politikalar her geçen gün biraz daha güçsüzlüğünü tescil ediyor.

ABD emperyalizmi sorun yaşadığı her alanda öncesine göre çok daha güçlü bir dirençle karşı karşıya. Bu da ABD’nin emperyalist paylaşımda hiç olmadığı kadar zayıf düştüğünü gösteriyor.

Bu zayıflığın üstünü örtmek, güç gösterisinde bulunmak için yapılan tehditlerin sonuç verdiği bir dünya geride kaldı.

ABD emperyalizmi, gücünü korumak için saldırganlaştıkça dünyanın savaşla daha tehlikeli hale geleceği ortada. Buna karşı her yerde mücadele ise en büyük görev.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...