13 Nisan 2019 20:10

Binali Bey'in uykusu, iktidarın legaliteyi mülga mesaisi!

Binali Bey'in uykusu, iktidarın legaliteyi mülga mesaisi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nasıl ölçülmüş biz bilemeyiz ama kendisinde mevcut olduğu saptanmış ‘düşük profil’in nimetlerinden bu kadar yararlanmış bir başka siyasetçi yoktur herhalde. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından keşfedilmiş ‘profili’ sayesinde, yüzde 49’la seçim kazanmış henüz 4 aylık hükümet başkanı Davutoğlu’nun yerine Başbakan tayin edilmişti.Sonra kendi başbakanlığını da mülga eden referandumda “Başbakanlık gereksiz bi şeydir” diye canla başla çalışmış, karşılığında ise Meclis Başkanlığı koltuğuna oturmuştu. Tam rahata ermişken, malum, İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösterildi Binali Bey. Pek gönüllü olmasa da, düşük profillilikten olsa gerek itiraz etmeyi beceremezdi, kabul etti. Keyfe keder bir seçim kampanyasından sonra (Hoş, en küçük beldeden İstanbul’a kadar, AKP’de seçimin tek öznesi belliyken, kendisini paralamaya da gerek yoktu zaten!), seçim gecesi daha sayım sürerken eline tutuşturulan bir kağıtla “3 bin oyla kazandık” açıklaması yaptırıldı kendisine, İçişleri Bakanıyla görüştü ve gecenin karanlığında izini kaybettirdi.

Beş gün sonra Cuma’da göründü, “Aceleye gerek yok; yatacağız kalkacağız, yatacağız kalkacağız, seçimin sonucunu öğreneceğiz.” dedi ve tekrar kayboldu. En son yine Cuma’da gördük onu, ses vermeden süzülüp gitti.

Cuma’dan Cuma’ya uykuları devam ediyor olsa gerek, Binali Bey yatınca kolay kolay kalkamıyor belki ama AKP’nin iktidar mekanizması olağanüstü bir gayretle ve tam kadro ayakta.

Öyle ki, toplumsal rıza üretme işinde elde kalmış son kale durumundaki seçim-sandık unsurunun da defterini tamamen dürecek, anlamsızlaştıracak bir teyakkuz hali bu.

***

Tarihçi ve siyaset bilimci Prof. Dr. Hamit Bozarslan’ın dediği gibi tam da, 31 Mart seçimleri sonrası açıkça görüldüğü üzere, iktidarın artık legalite diye bir derdi kalmamış durumda: AKP’nin, sistemin artık legalite diye bir derdi yok. Evet, legaliteyi formel, şekli olarak imha etmiyor ama plesibitenin dışına çıkan legaliteyi kesinlikle kabul etmiyor ve buna uymak zorunda olmadığını açıkça gösteriyor.

İstanbul için ayrıntılar biliniyor; kazanana kadar oy sayımı, herşeye itiraz ve seçimin tekrarı... Söylenen sözler bile nasıl bir legalite umursamazlığı içinde olunduğunu göstermeye yeter. “Kimse 13-14 bin oy farkla seçimi kazandığı havasına girmesin” sözü yasal hükümsüzlüğün en üstten ilânıydı aslında. (Oysa biliyoruz ki, örneğin Malazgirt’te sadece 3 oyla kazanan AKP’nin elinde o küçümsenen 13-14 bin oy, en az 3600 yerde kazanılmış seçim demektir!)

Sonrası geldi zaten: Listeler kesinleşip seçim de yapılmışken, “Hissediyoruz, kötü şeyler olmuş”diyerek seçim yolsuzluğunu “kanıtlayan” nur yüzlü yetkili... “Kaydı düşürülen seçmenlerin soy ismi tarandığı zaman AK Parti'ye oy veren kişiler olduğunu görebiliyoruz” diyen bir başka yetkili... Zaptiye salarak tek tek evlerde hayalî seçmen aramalar, vs...

***

Ve elbette İstanbul hengamesi fırsat bilinerek sessizce kotarılmakta olan ‘Bölge’ seçimleri...

Legalitenin çoktan paspas edildiği bir sürecin, bir iktidar anlayışının tatbikat sahası...

Öğreniyoruz ki, kaldırıldığı söylenen OHAL ve KHK hukuku hâlâ devredeymiş.

YSK tarafından adaylığında bir sakınca görülmeyen, seçime girip kazanan birçok HDP’li belediye başkanına mazbataları verilmedi. KHK’den ihraçlarmış da ondan!

Diyarbakır Bağlar’da mesela; oyların yüzde 70.34’ünü alan HDP adayına değil de yüzde 45 fark yiyen AKP'li adaya verildi mazbata...

Legalite mi demiştiniz!?

Devlet tuzağı da böyle oluyor işte. Hem yeni de değil; çözüm süreci sonrası da görmüştük aynı şeyi. Devletle koordinasyon içinde yapılmış birçok iş, sonradan suç unsurları olarak iddianamelerde HDP’lilerin önüne konulmuştu.

Bölgede legalitenin ilga edilmesinin güçlü bir zemini zaten hep hazırdır. Öyle İstanbul’daki gibi sayım mayım zahmetine bile gerek yok. Burası ‘güvenlik bölgesi’ sonuçta; KHK’leri hatırlatırsın, yeter!

KHK döneminin nerede başlayıp nerede bitmediği de bir kez daha gözlere sokulmuş oluyor böylece. Bir ‘Cumhur’cunun sözleriyle, “Beka sorununu demokrasiye kurban veremeyiz.” Legaliteye nokta!

Sürpriz mi peki?

Kırmızı çizgili devlet siyasetinin Kürde dair niteliğini bilenler açısından sürpriz sayılmamalıdır.

***

‘Ateş düştüğü yeri yakar’ hali devam edecek midir peki?

Soru ve sorun budur şimdi.

İstanbul, Adana, Mersin, Antalya, Ankara’da yani Batı’da AKP iktidarını yenilgiye uğratan bütün sonuçlarda belirleyici katkısı olan Kürt seçmeninin demokrasi mücadelesini esas alan bilinçli ve stratejik yöneliminin hakkını teslim etme zamanı gelmemiş midir?

Öyle diyet ödeme, karşılığını görme meselesi de değil. Asla!

Ama “orada neler oluyor?” diye soran bir duyarlılık da göz çıkarmaz herhalde.

“Batı’da kaybedenler orada nasıl da beleşten kazanıyorlar?”

Görmek, göstermek gerekiyor.

Unutulmamalıdır ki; bugün İstanbul’da seçim iptali için kıvranan iktidarın bu legalite tanımazlığının kaynağı, Bölge’de yıllar yılı sürdürülen bir başka hukukun yansımaları, birikimleri, tecrübeleridir.

31 Mart sonuçları ve bu yaşananlar, özellikle CHP’liler için yeni yol güzergâhlarını zorunlu kılacak derslerle doludur.

Dersleri aksatmamak lazım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...