12 Nisan 2019 19:40

Faşizmden geriye kalan

Faşizmden geriye kalan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu hafta gösterime giren “Altın Eldiven” Fatih Akın’ın en ‘Alman’ filmi. Şimdiye kadar çektiği filmlerin büyük kısmında başta Türkiyeliler olmak üzere Almanya’da yaşayan göçmenleri de hikayenin bir parçası haline getiren Akın, 1970’li yılların başında geçen “Altın Eldiven”de, finale kadar adlarından pek de görmediğimiz bir Yunan aile dışında Almanların dünyasına bakıyor bu kez. Kaldı ki Yunan aile de göçmen kimlikleriyle değil daha çok ‘alt komşu’ olarak filme dahil oluyor. 

Heinz Strunk’un ’70’li yıllarda Hamburg’da birlikte olduğu kadınları öldüren seri katil Fritz Honka’yı anlatan romanından uyarlanan film, bir ayağını Alman toplumunun en altındakilere bakış atarak sağlamlaştırırken, diğer ayağını slasher filmleri aratmayacak bir kesip biçme döngüsüne koyarak filmi ikiye bölüyor sanki. Honka, bir fabrikada çalışan Hamburg’un kenar mahallelerinde birinde yaşayan, Altın Eldiven adlı bara takılan bir adam. Altın Eldiven, gündüzleri perdelerin kapalı olduğu, hayat kadınlarının, Nazi eskilerinin, gidecek bir yeri olmayan kadınların takıldığı bir mekan. Fritz Honka bir gece bu bardan evine davet ettiği kadınlardan birisini öldürüyor. Film kısa bir zaman atlaması yapıyor ve biz Honka’nın hayatının devam etiğini görüyoruz. Ancak çeşitli ipuçlarından cinayet işlemeye devam ettiğini anlıyoruz. Bir süre hayatını yoluna koymak isteyip cinayetlere ara verse de bunu başarması mümkün olmuyor. 

Fatih Akın, daha önce Solino’da maharetini kanıtladığı üzere dönem atmosferi yaratmaktaki maharetini konuşturuyor film boyunca. Bunu yalnızca mekanlar anlamında düşünmemek lazım. “Altın Eldiven”i Nazi döneminin mağdur ve mağrurlarının bir buluşma noktası haline getirerek çürümüş/ çürütülmüş bir kuşağın merkezi yapıyor adeta. Geçmişle travmatik bağları devam eden ama gelecekte de kendilerine yer olmayanların toplandığı, hepsi birbirinden arızalı bir topluluk. Belki de bunu tüm Alman toplumuna mal ettiği düşünülmesin diye bütün bunlardan azade iki genç karakteri de hikayenin içine dahil ediyor kimi zaman ve zaten finalde de ‘masumiyet’ ile bezenmiş yeni kuşağa yönelttiği tehdit Honka’nın sonunu getiriyor. 

Filmin bir diğer ana mekanı ise Honka’nın evi. Altın Eldiven’de kamusal bir alanda gördüğümüz en alttakilerin, bu özel alanda çok daha vahim bir duruma düştüklerini görme fırsatımız oluyor. Öyle ya da böyle Nazizm dönemini yaşamış olanların ruhlarındaki tahribatın sonuçlarını da aynı zamanda... Fritz Honka’nın cinayetlerinin film içinde bir polis soruşturmasına konu olmaması da bunu destekliyor. Kimsenin görmedikleri, kimseye görünmek istemeyenler, toplumun dışına itilenler, geçmişin günahları boyunlarına yüklenenlerin ortadan kaybolmasının toplum ve devlet açısından da bir mahsuru yokmuş gibi adeta...

Fatih Akın, sert hikayeler anlatmayı, sert sahneler çekmeyi seven bir yönetmen. Özellikle de ilk dönem filmlerinde ‘şiddetli’ hikayeler anlattığını biliyoruz. Ancak bu şiddetin hem filmler açısından bir işlevi vardı (Duvara Karşı’yı hatırlayın) hem de dozunda bir kullanım söz konusuydu. “Altın Eldiven”de tuhaf bir biçimde Fritz Honka’nın kadınlara uyguladığı şiddeti ‘saf’ haliyle göstermekten imtina etmiyor. Bunun karakterin geçmiş travmaları, alkolizm ve iktidarsızlıkla örülü hastalıklı ruh halini göstermek için gerekli olduğunu düşünsek bile, kesip biçme döngüsünün tekrar tekrar seyircinin karşısına çıkarılmasının ‘iğrenme’ duygusu dışında bir işlevi olup olmadığı tartışmalı. Üstelik bu gösterme tutkusu, filmin diğer tarafta yapmaya çalıştığı Honka ve çevresinin içinde bulunduğu anlama ve anlatma çabasını da akamete uğratmaya başlıyor bir süre sonra. 

Bir parantez de Honka’yı canlandıran Jonas Dassler’e açmak gerek. 1996 doğumlu oyuncu 40’lı yaşlarının başındaki Honka’yı başarıyla taşıyor. Hem kaybolmuşluk duygusunu hem de tekinsizliği aynı bedenin içinde bu kadar ustaca yerleştirmek genç sayılabilecek bir oyuncu için büyük yetenek. Ama Fatih Akın’ın tercihleri filmin tam olarak neyi anlatmak istediği sorusuna net bir cevap veremeyince Dassler’in performansı da araya kaynamış belli ki Berlin Film Festivali’nde...

“Altın Eldiven”, Fatih Akın’ın en iyilerinden birisi olarak tarihe geçmeyecek belli ki ama kötü bir film olduğunu söylemek de haksızlık olacaktır. Filmi bir kelime ile tanımlamak sorunda kalsak ‘kararsız’ en doğru tercih olur.

ALTIN ELDİVEN
ORİJİNAL ADI: Der Goldene Handschuh
YÖNETMEN: Fatih Akın
OYUNCULAR: Jonas Dassler, Katja Studt, Marc Hosemann, Margarete Tiesel
YAPIM: 2019 Almanya 
SÜRE: 110 dk. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa