09 Mart 2019 18:20

Benim bir kızım olsa...

Benim bir kızım olsa...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çocukların özgürleşmesi için çalışmalar yürütürken zihinlerin açılmasını ve öğrenilmiş kalıplardan uzaklaşılmasını sağlamak gerekir. Bu amaçla yapılabilecek küçük alıştırmalardan birinde, “Nasıl bir okul istersiniz?” sorusu sorulur. Ardından katılımcıların 5-6 kişilik kümeler olarak bu soruyu tartışmaları ve görüşlerini çizerek aktarmaları istenir. Bu alıştırma sonucunda katılımcılar basit ama güzel bir alıştırma ile bile çocuklara yakışan okullar yaratılabileceğini anlarlar.

Bu gibi alıştırmalara bugün çok ama çok gereksinim var. Türkiye yıllardır sürdürülen kutuplaştırma siyasetinin sonucunda günlük diyalog ve uzlaşma deneyimlerinin bile müthiş zorlaştığı bir şiddet sarmalı içerisinde.

Kutuplaştırma ve körleştirme öylesine korkunç bir düzeye vardı ki, insanların kendi çıkarlarını ve kamusal çıkarları düşünmelerini istemek bile çok güç. Bu nedenle konuşmalarda giderek daha sık çıkmaza giriliyor, anlaşmazlık olağanlaşıyor...

Artık belki de “Nasıl bir okul istersiniz?” gibi alıştırmalardan çok daha sık yapmak gerekiyor. Özellikle de okumuş ve bu nedenle kalıplara alıştırılmış kişilerle. Soruları çoğaltabiliriz: Nasıl bir sokak istersiniz? Nasıl bir mahalle? Nasıl bir çevre? Nasıl bir sahil? Nasıl bir park?

Bu gibi alıştırmaları kişiselleştirmek de yararlı olabilir. “Çocuğunuz için nasıl bir sokak istersiniz?” gibi. Ya da, “Çocuğunuzun daha güvende olması için sokaktaki araç trafiği nasıl olmalı?” gibi. Bütün bunlar kafaların çalışması için gerekli. Sokaktan geçen sürücülerin, yola kendi çocukları çıkabilirmiş gibi davranmalarını sağlamanın yollarının düşünülmesi için, daha yaşanabilir bir dünya için.

Bugün dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de, insanların kafalarına korkunç kalıplar, yanlışı doğru gösteren ideolojiler yerleştirilmiş durumda. Bu kalıpları veya ideolojileri yıkmak adına sınıfsız toplumları anlatmak, sömüren-sömürülen ezen-ezilen ilişkileri ile dolu bir toplumun hiçbir zaman mutlu olamayacağını göstermeye çalışmak artık pek işe yaramıyor. 12 Eylül sonrasında topluma dayatılan geriye gidiş bugün acı meyvelerini vermiş durumda. Bu nedenle, adalet ve özgürleşme mücadelesi için yeni yollar, yeni araçlar bulmak gerekiyor.

Bugün Türkiye’yi kasıp kavuran rejim, insanları kutuplaştırmak, yani kardeşi kardeşe düşman, insanı insana yabancı kılmak dışında başka seçeneği kalmadığını biliyor. Bu nedenle, her gün ve her yerde aynı temaları işliyor: Kürtler düşmanınız. Grev yapanlar da. Muhalefet olarak ortaya çıkan her kimse, örneğin CHP düşmanınız. Sosyalistler hep düşmanınız. Aleviler düşmanınız. Rumlar. Ermeniler düşmanınız. Tüm Hristiyanlar gibi, Yahudiler de düşmanınız. Ülkelerinde barınamayacak duruma düşürdüğümüz ve buraya gelmelerine neden olduğumuz Suriyeliler de düşmanınız.

Bitmedi. Kadın haklarını savunanlar da, feministler de, LGBTİ sıfatını kullanmak isteyenler de düşmanınız. Aslında tüm dünya reisin rejimine düşman.

Peki düşman olmayanlar kim? Patronlar, sömürenler, ezenler, yalancılar, ayakkabı kutusu ile para biriktirenler, işini bilenler... Ayrımcılığın en kötüsünden, en kabasından hoşlanan, cinsiyetçiliği, ırkçılığı, nefreti baş tacı edenler. Çocukların yanarak ölmesine, cinsel şiddete maruz kalmasına, birer nesneye dönüştürülmelerine neden olanlar...

Madem durum bu kadar korkunç, alıştırmalara dönelim ve soralım: “Bir kızınız olsa, onun güvende ve mutlu olmasını nasıl sağlardınız?” Büyük bir kağıt üzerine ondan uzak tutulması gerekenleri tek tek yazalım. Uzak tutulacaklar? Başta ayrımcılık, ön yargılar, kadın düşmanlığı... Liste uzun; rejimin baş tacı yaptığı ne varsa, hepsi listede.

Liste uzun ama sonuç gayet açık. Bir kızın güvende ve mutlu olması, tüm kızların güvende ve mutlu olabileceği bir toplum gerektirir. Yani, kız çocuklarının esenliği, ancak kadınların özgür ve rahat olduğu toplumlarda gerçekleşebilir. Kız çocuklarının güvende ve mutlu olması; onların kapalı kapılar ardında tutulması, okula gönderilmemeleri, sokağa çıkarılmamaları, erken yaşta bir adamın yatağına ve boyunduruğuna sokulmaları ile olmaz. Ancak ve ancak kadınların özgürleşmesi ile olabilir.

Daha yaşanabilir bir dünya, kent, mahalle veya sokak için, adalet, özgürlük ve kardeşlik için, herhangi bir kızın güvende ve mutlu olması için kadınların özgürleşmesi için mücadele vermek gerekir. Bugün ve her zaman...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...