09 Mart 2019 19:10

Dersim’de rejimi en üzecek sonuç nedir?

Dersim’de rejimi en üzecek sonuç nedir?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dersim seçimlerini değerlendireceğiz bu yazıda. Genel seçim tablosu içinde epeyce ayrıksı duran bir durum yaşanıyor Dersim’de. Mübalağa etmiyoruz, dünyanın birçok ülkesine dağılmış Dersimliler, Türkiyeli solcular, demokratlar tarafından da merakla izleniyor oluşu bir yana; Dersim seçimini özgün kılan asıl şey başkadır. ‘Cumhur’ ile ‘Millet’ arasına sıkışmış bir yarış yok Dersim’de. En genel anlamıyla sol muhalefetin en yoğun olduğu, kendi küçük ama özgül ağırlığı büyük olan Dersim’de, “belediyeyi iktidarın kayyımından kim alacak?” sorusu öne çıkmış durumda.

Başından bu yana, özellikle sosyal medyada düzeysiz atışmalara konu oldu, oluyor. Linçci, diyaloğa kapalı, defter dürme esaslı, hakaret ve tahribat dışında bakiyesi bulunmayan bu ‘atışma’ zeminine girmeden, başka bir düzlemde tartışılabilir oysa. “Nohutçu, işbirlikçi, ilkel milliyetçi, kayyımcı...” vs. gibi düzeysiz ve aşağılayıcı yaftalamalarla, iknâ etmekten çok mesafe koyup uzak tutmaya yarayan, iç boşaltmaktan öteye geçemeyen apolitik bir mesainin ötesine geçmek mümkün...

***

Uzağında olup da kendisine en çok yansıyan görüntüyü izleyenlerin bildiğinin aksine, Dersim’de “HDP ile sosyalist sol bölünmesi” yok. Dolayısıyla HDP’nin ‘komünist başkan’ şahsında sosyalistlerin önünü kestiği (Havuz medyasının attığı fabrikasyon “HDP Komünist başkana karşı ittifak kurdu” başlığı da hatırlansın!), batıda CHP’ye açtığı alanı Dersim’de sosyalistlerden esirgediği yolundaki rivayet en yalın ifadeyle asılsızdır, yanlış bilgidir. HDP’nin de içinde bulunduğu Devrimci Güçbirliği, EMEP, Partizan, ESP gibi sol-sosyalist parti ve gruplardan oluşuyor. Kayyım atanmış belediye de yine böylesi bir güçbirliği üzerinden kazanılmıştı. Bu yanılsama üzerinden atfedilen misyon da o kadar abartılıyor ki, “sosyalist seçeneğin meşruiyet krizini aşıp yeniden güç olma” yolunun Maçoğlu’dan ve HDP’nin ona desteğinden geçeceği bile söylenebiliyor. (https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/03/06/secim-sonrasi-icin-ongoruler-akp-ve-chpnin-kaybi-hdpnin-macoglu-inadi/)

‘Sosyalist seçenek’ Dersim’de (Ovacık ve Mazgirt ilçeleri de dahil) Maçoğlu’dan ibaret değildir oysa. Yine, Maçoğlu’nun ‘farklı bir seçenek mümkündür’ inancını canlandırdığı için HDP tarafından desteklenmesi gerektiği tezi de, bu ‘inancı’ canlandırmanın tek seçeneği neden Maçoğlu olsun sorusunu yanıtlamalıdır herhalde. Kayyımla yok edilmek istenen de farklı bir seçenek değil miydi mesela?

Sorulabilecek doğru soru, HDP’nin neden Maçoğlu’ya fırsat tanımadığı değil, Maçoğlu’nun temsil ettiği grubun neden bu güçbirliği içinde yer almadığı olmalıdır. Bu konu da maalesef düzeysiz atışmaların mezesi yapılarak tüketildi çoktan ve doğrusu ilerletici bir sonuç da bırakmadı arkasından...

***

Polemik olsun diye değil; başından bu yana Maçoğlu’nun kendi anlatımlarından ‘Ovacık modeli’ni anlamaya çalışıyoruz. Doğrusu bu ‘modelin’ nasıl bir sosyalist belediyecilik örneği sayılabileceğine dair iknâ edici verilerle karşılaşamadık hâlâ. Kısmi bir kooperatifçilik deneyiminin ötesinde ne var? Küçümsemiyoruz, olumludur elbette. Ama sosyalist, komünist sıfatlarıyla anılıyorsa karşındaki örnek, doğal olarak daha farklı şeyler bekliyorsunuz. Yine, halkın kendi komiteleriyle yönetime katılması anlamında da çokça benzetildiği gibi ‘Fatsa’ örneğinden de epeyce uzak bir ‘model’. Nasıl olmalı değil buradaki konumuz, o ayrı, kooperatifçilikten öteye daha kolektif, daha kamucu, halkın kendisini yönetmeye daha yakın belediyecilik üzerine ayrı bir tartışma yürütülebilir. Ama burada söylenebilecek, ortada çok da lanse edildiği gibi özgün bir ‘model’ olmadığı ve hele hiç de ‘komünist’ olmayı gerektirmeyecek bir yönetimle de yapılabileceği gerçeğidir.

***

Sevgili Maçoğlu geçen hafta kendisine ekran ve sayfalarını açan Halk tv, Fox tv ve Cumhuriyet gazetesine verdiği söyleşilerde Güçbirliği’nin “Belediyeyi kayyımdan geri alacağız” iddiasını değerlendirirken, (gülerek) “Biz de kayyımdan alacağız” diyor. Ne farkeder ki demek istiyor yani. Sonuçta CHP de alsa, Maçoğlu da alsa, Güçbirliği-HDP de alsa belediye kayyımdan alınmış olmayacak mı? İlk bakışta doğru gibi görünüyorsa da mesele tek katmanlı değil. Siyaset ve hele bugün kayyımlar bağlamında cisimleşmiş Kürt belediyelerinin gaspı ve yerel seçim mücadelesi böylesi bir totolojik yaklaşıma indirgenmemeli.

Evet, sorun sadece belediyeyi kayyımdan almak değil, kimin alacağıdır da. Kayyım dediğinin bir hikâyesi var çünkü. O hikâyenin bir yerinde, bugün hâlâ tutuklu olan seçilmiş belediye yönetimleri de var, bu bir. Dersim belediyesini diyelim ki CHP’nin kazanması, kayyım rejiminin HDP’li belediyeyi lağvetme mücadelesini kaybettiği anlamına gelmez. Maçoğlu arkadaşımızı da Dersim’deki CHP’li dostlarımızı da tenzih ederiz, onların niyetleri ya da kişilikleriyle ilgili bir durumdan bahsetmiyoruz. Siyasal nesnellik böyle tecelli etmiş durumda.

***

Daha anlaşılır olması açısından, çok pratik bir soru: Dersim seçimlerinde Saray’ı en çok rahatsız edecek sonuç ne olur? Bu soruya HDP-Devrimci Güçbirliğinin kazanmasıdır diye yanıt vermemek için epeyce zorlanmak gerek herhalde. Kimse gücenmesin; Maçoğlu’nun ya da CHP’nin kazanması kayyımcı rejim açısından ehveni şerdir. Hatta AKP’nin kazanma şansı pek olmadığına göre ehveni şer bile değil, düpedüz ehvendir. Bunun Maçoğlu’nun kimliğiyle ilgisi yoktur elbette. Durum budur.

Peki soruyu şöyle soralım; AKP rejiminin en sevineceği sonuç ne olur? AKP’nin kazanması elbette. Evet ama söz konusu Dersim’se eğer, AKP’nin kazanamayacağını kim bilmez. O halde işi başka boyutlarıyla birlikte düşünmek gerektir. Dersim’de AKP’nin kazanması dışında, başka boyutlar içermeyen yekpare bir sonuç bekleyecek kadar acemi ya da amatör olabilir mi AKP iktidarı?

HDP’nin kaybetmesi ‘reel’ olarak kayyımcı rejimi en sevindirecek sonuçtur. Ve bu gerçek, öyle sevinmek-üzülmek gibi duyguların ötesinde bir anlam içerir. Sevinmek de üzülmek de bir devlet politikasının izdüşümü olarak okunmalı, öyle algılanmalıdır. 

***

Tartışmaya nokta koyup bir hatırlatmayla bitirelim. Baskı ve zulüm çarkının direnenlere yeni direniş sayfaları yazdırmak gibi bir ‘akılsızlığı’ da vardır ve Dersim bu akılsızlığın döne döne sistemin yüzüne vurulduğu, ilerici insanlığa hep onur bahşetmiş coğrafyamızdır.

40 yıllık sosyalist eşbaşkan adayımız Hıdır Demir’in sözleriyle:

“Şimdi yeni bir direniş sayfasının yazılma zamanıdır. Bizden alınanı ve bizim olanı talep edip irademize el konulamayacağını bir kez daha gösterme zamanı...”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...