13 Şubat 2019 00:28

Sendikasızlaştırmanın kısa öyküsü

Sendikasızlaştırmanın kısa öyküsü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hak almak için sendikaya üye oldular.

Sendikalaşmanın yaşandığı her işyerinde olduğu gibi onların işyerinde de sendikalaşmaya öncülük yapan arkadaşları işten atıldı.

İşveren sendika üyesi işçileri servis araçlarıyla notere götürüp sendikadan istifalar almaya çalıştı. Direndiler, parçalanmadan süreci sonlandırmayı başardılar. Sendikaları yetki aldı. Toplusözleşme imzaladılar.

İkinci dönem toplusözleşme zamanı geldiğinde işveren sıfır zam önerisiyle karşılarına çıktı.

Hayır dediler. İşveren geri adım atmadı. Grev kaçınılmaz hale geldi greve çıktılar.

Grev süresince işveren işçilerin direnişlerini kırmak için, grevi etkisiz hale getirmek için değişik yollar denemeye başladı.

İşveren önce Gaziantep’te yeni örgütlenmiş olan işyerine asıldı. İşçileri grevi bırakıp işyerine dönmek için ikna çabalarına girdi. Altı ay grevde kalan işçi geçim derdine teslim oldu. İşyeri sendika temsilcilerinin dışında tüm işçiler grevi bırakıp sendikadan istifa ederek işbaşı yaptılar.

İşyeri sendika temsilcileri ise işten ayrılmak zorunda kaldı.

Gaziantep’te grevi kıran işveren bu kez Karaman ve Torbalı’daki işyerine yüklendi. Vardiya amirleri aracılığı ile sendikanın rakip firmalarla anlaştığı, grevi bu nedenle uzatmaya çalıştığı iftirasını yaymaya çalıştı.

Karaman işyeri sendika baştemsilcisini, işverene hakaret ettiği iddiasıyla önce tazminatsız işten çıkarttı, sonra bu temsilciyle anlaşarak işçileri tek tek evlerinde ziyarete gidip grevi bırakmaya ikna etmeye çalıştı.

Karamanlı işçiler direndiler. Eski baştemsilcilerinin üretim müdürlerinin baskısına karşın greve devam ettiler.

İşveren bu kez İzmir Torbalı’da grevdeki işçilerin çalıştığı makineleri söküp Gaziantep’teki fabrikaya götürmeye kalktı. İşçiler engel olmak istediler. İş mahkemesinde dava açıp makinelere tedbir konulmasını istediler. Mahkeme yasanın grevdeki işçinin yerine işçi çalıştırılmasını yasakladığını, makinelerin sökülüp götürülmesini engelleyecek bir yasal düzenleme bulunmadığını belirterek tedbir taleplerini reddetti.

İşçilerin morali bozulmuştu. Durum değerlendirmesi yaptılar greve devam dediler. İşveren tam da bu noktada sendikayla bağlantı kurdu. Yeniden görüşmeler başladı. Görüşmelerde işveren sıfır zam teklifini çekti. İşçilerin de kabul ettiği koşullarda toplusözleşme anlaşma tutanağı imzalandı.

Henüz daha toplusözleşme metni imzalanmadan işveren bir duyuru yapıp, işyerinde altı ay süren grev nedeniyle pazar paylarını yitirdiklerini, altı ay grevde kalan işçiye ücretsiz izin teklif edemeyeceklerini, gönüllü işten çıkmak isteyenler varsa başvurmalarını ikale yapabileceklerini, kıdem ihbar tazminatının yanında iki maaş ödeyeceğini duyurdu.

İşveren ikale koşullarını kabul edenleri işten çıkarttıktan sonra, toplu işten çıkartma yapacağını ilan etti. İşçileri işten çıkartıp, dileyen işçi falan ara bulucuya giderek anlaşma imzalayabilir, ara bulucuda anlaşılırsa kıdem ihbar tazminatlarını ödeyeceğim, aksi halde bir ay beklerim işe iade davası açmayanların kıdem ihbar tazminatlarını öderim dedi.

Dediğini de yaptı. İşçiler altı ay grev sonrasının yoksunluğu içerisinde ara bulucuya gitmek zorunda kaldılar.

Geriye işverenin son vuruşu kalmıştı. İşten çıkartmadığı işçilere mesaj, işten atılanlar üzerinden net bir şekilde verilmişti. İşten atılmayan işçilerin tamamı bir günde sendikadan istifa ettiler.

Grev yapan, grev sonrası toplusözleşme imzalayan sendika, toplusözleşmeden yararlanacak üyesi kalmamış bir sendikaya dönüştü.

Şimdi, ülkede grev hakkı var, ancak milli ekonomiyi etkileyen her grev erteleme adı altında yasaklanıyor. Yani milli ekonomiyi etkileyecek çok sayıda işçinin çalıştığı işyerlerinde grev yasak.

Ülkede grev hakkı var işyeri veya işletme bazında, stoklarını yapmış, grevi korumak için var olduğu ileri sürülen yasaları etkisizleştirmiş işverenler ise ertelemeye gerek kalamadan grev sonrası sendikasızlaştırmayı, işlemeyen yasal korumadan yararlanarak gayet rahat başarıyorlar.

İsterseniz noktayı Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı, Kemal Sunal ve Müjde Ar’ın başrollerini paylaştığı Kibar Feyzo filminin final sahnesiyle koyalım:

“Yalanım yok, bütün işler bu minval üzerine olmuştur hekim bey… Bu işin sonu neye varır ben bilmem. Suç kimde?”

Siz söyleyin suç kimde?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...