13 Şubat 2019 00:30

Tehlike çanları

Tehlike çanları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim Karagül dünkü köşe yazısında “yerli medya” için tehlike çanlarının çalmaya başladığını anlatıyor. Karagül’ün “yerli medya” dediği yaygın olarak “yandaş medya” denilen, benim ise “yalan makinesi” dediğim medya.

Karagül’ün de teslim ettiği gibi yandaş medyada tirajlar hızla düşüyor. Gazeteler birer birer kapatılıyor, küçülüyor ya da dijitale geçiyor. Televizyonlar seyredilmiyor.

Karagül her zamanki “komplo teorici” yaklaşımıyla küçülmenin belirleyici nedenlerinden biri olarak “yabancı medya”nın Türkiye’deki faaliyetlerini görüyor. Deutsche Welle (DW), Sputnik, The Independent, Şarku’l-Avsat benzeri yabancı yayınların varlığını yine bir operasyonun tezahürü olarak aktarıp; halkın bunları okuyup “yerli medya”yı okumadığını ima ediyor.

Kendilerine yönelik de bir öz eleştirisi var: “O da; yeni bir medya dili üretilememesi, nitelikli medya mensuplarının yetiştirilememesi, içerik üretme gibi bir sorumluluğun ortadan kalkması, sadece siyasetin dilini tevil etmekten öteye geçilememesi, medyanın entelektüel iddialarını tamamen kaybetmesidir.” Karagül’e göre…

Karagül, tehlike çanlarının çaldığını fark etmiş. Fakat, nedenleri konusunda yanılıyor. Hem de öz eleştiri yaptığı yöntemi yazısında kendisi kullanıyor; siyaset dilini tevil ediyor.

Nasıl mı?

Birinci olarak Erdoğan’ın yaptığı gibi, sadece yandaş medyayı “yerli medya” olarak görüyor ya da bunu iddia ediyor. Cumhuriyetle birlikte kurulmuş Cumhuriyet gazetesi, Karagül’e göre “yerli medya” değil. Evrensel, BirGün, Yeni Yaşam vb. yerli değil. Erdoğan’a oy vermeyen yüzde elli “yerli ve milli” değil, ihanet içinde onlara göre… Karagül’e göre de… Hani, sadece siyasetin dilini tevil etmemek gerekirdi!

Karagül’ün ikinci yanılgısı ve çelişkisi ise yabancı basın meselesi. Yabancıların dijital yayına başladığını ve halkın da “yerli medya”dan bu medyaya yavaş yavaş kaydığını söylüyor. Tabii, Karagül’ün asıl sıkıntısı “yabancı medya” dediği dijital gazetelerin “yandaş medya” gibi hükümet borazanlığı yapmaması. AKP iktidarının ilk yıllarında “yabancı medya” denilen basılı ve dijital gazeteler  onları çok desteklemişti. O zaman “yabancı medya”dan rahatsız olmuyorlardı. Sık sık “yabancı medya” da yayımlanan haber ve köşe yazılarını kendi gazetelerinde aktarırlardı. Dünyanın kendi iktidarlarını ne kadar çok desteklediğini övünerek anlatırlardı. Şimdi, ancak parayla “yabancı medya”da köşe yazısı yayımlatabiliyorlar. Bu rahatsızlıklarını da, “Bütün dünya bize düşman” propagandası ile milliyetçiliğe tahvil etmeye çalışıyorlar.

Baskı dönemlerinde halk olan biteni öğrenmek için yabancı medyayı takip eder. 12 Eylül günlerinde, 1983’te, Metris Cezaevinde uygulanan işkenceleri ve zulmü durdurmak için açlık grevine başlamıştık. Açlık grevi yirmili günlere ulaşmasına rağmen “yerli medya” korkudan grevle ilgili tek kelime yazamıyordu. Metris’teki zulmü insanlar mahpus yakınlarından ve BBC’den öğreniyordu. Ve, açlık grevini bilen sayısı hızla artıyordu. Şimdi de 12 Eylül günleri gibi; bazı haberleri halk sosyal medya, üç dört tane “yerli medya” yapılamamış gazete ve TV ile yabancı basından öğreniyor. İktidarın aleyhine olabilecek haberler hemen “haber yasağı” ile halktan gizlenmeye çalışılıyor, “yerli medya” tarafından çarpıtılarak halka aktarılıyor. Tabii, gazeteleri ve sosyal medyayı takip edenler az-çok okumuş insanlar, iktidarın yalanlarına inanmayacak insanlar. Bu insanlar yavaş yavaş “yerli medya”dan, yalan makinesinden uzaklaşıyor. Gerçeği öğrenme merakı onları sosyal medyaya, gerçeği aktarmaya çalışan bir elin parmakları kadar kalmış gazete ve TV’ye ve yabancı medyaya yöneltiyor.

Karagül’ün sorduğu “Entelektüel iddia neden yok?” sorusunun yanıtı ise çok basit. Entelektüel iddia bilime ve gerçeğe dayanılarak ortaya çıkar. Hurafelerle, komplo teorileri ile, iktidarın kara propagandasını çoğaltma ve yayma çabası ile entelektüel iddia olmaz.

Bütün gerici iktidarları ayakta tutan halkın bilgiden ve gerçeklerden uzak tutulması politikası; açlık, yoksulluk ve işsizlik arttıkça etkisini yitirir. Saraylarla, kulübelerin farkı daha çok göze batmaya başlar.

Gerçekler devrimcidir. Eninde sonunda yalanı alır duvara çarpar.

Karagül’ün anlamadığı şu: Bu kriz günlerinde, gerçekleri gizleyerek, iktidar borazanlığı yaparak küçülmekten kurtulamazsınız, gerçekleri yazmaya başladığınız zaman ise, “yerli medya” olmazsınız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...