09 Şubat 2019 23:45

Enkaz altında kalanların sesi olmak

Enkaz altında kalanların sesi olmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’yi sarsan 17 Ağustos depreminin ardından 20 ve 24 Ağustos 1999’da Gazeteci Meral Tamer Artun Milliyet’teki köşesinde  “Enkazın baş sorumlusu kim?” ve “7.4’lük deprem Demirel’i sarsmaz!” başlıklı iki yazı kaleme almış, deprem öncesi imar politikalarını ve sonrasındaki arama-kurtarma faaliyetlerindeki zaafiyeti eleştirmişti. Kasım ayında Meral Tamer Artun ve Milliyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Eren Güvener hakkında Türk Ceza Kanunu’nun eski 158. maddesi uyarınca, ‘basın yoluyla cumhurbaşkanına hakaret’ etmek suçundan dava açıldı. Tamer’e bir yıl dört ay hapis cezası verildi, ceza ertelendi, Güvener’in cezası ise 970 milyon TL para cezasına çevrildi. Tamer’in o gün “Cesaret gösterip yazabildiğim için birkaç gündür okurlarımın gözünde gerçek kahraman mertebesine yükselmiş bulunuyorum (Oysa ben o yazıyı yazmanın cesaret gerektirdiğini doğrusu hiç düşünmemiştim)” diye nitelendirdiği yazıyı bugün örneğin Kartal’da çöken bina ile ilgili yazabilmek elbette daha fazla cesaret istiyor.

Görünürde bir sebep yokken bir bina çöküyor, ilk saatlerde üzerinde insanlar geziyor. Enkaz altında kaç kişinin kaldığı belirsiz, derhal yayın yasağı getiriliyor. Yayın yasağında nasıl bir kamu yararı var, kimse açıklamıyor. İçişleri Bakanı Soylu “Biz bütün rakamları biliyoruz, terörle mücadele de aynısıdır. Şu anda bizim elimizde tespitler var ama müsaade ederseniz bu rakamlarla ilgili tam net bir tabloya ulaştıktan sonra verelim” diyor. Konunun terörle mücadeleyle ne ilgisi var, kimse anlamıyor, sormuyor. TMMOB’nin açıklamasına göre  Yeşilyurt Apartmanı 1992’de yapılmış, beş katlı apartmana 1998’de üç kaçak kat çıkılmış. Seçim sonrasına uzatılan imar affı için başvuru da yapılmış. Bakan Soylu cumhuriyet başsavcısının soruşturma yürüttüğünü “Sorumlusu kimse cezasını bulacağını” söylüyor. Yayın yasağı bir nevi bu ihmaller zincirini gizlemeye yarıyor, nitekim televizyonlar karardan sonra yalnızca enkazdan henüz 18-20 saat geçmesine rağmen “mucize” olarak adlandırılan kurtarma hikayelerine odaklanıyor. HDP İzmir Milletvkili Serpil Kemalbay Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde mahalle muhtarının katılacağı haber programında konuşmaması için valilik tarafından arandığı ve uyarıldığı iddiasını dile getiriyor. Vali Ali Yerlikaya düzenli bilgilendirme yapıyor, ancak sorulara pek cevap vermiyor.

Arama-kurtarma çalışmalarının tamamlanması ve enkazın kaldırılması sonrası olacakları tahmin etmek güç değil. Daha yakın geçmişte, 2 Şubat 2004’te Konya’da 11 katlı Zümrüt Apartmanı’nın durup dururken yıkılışını hatırlayın. 92 kişinin öldüğü 30 kişinin yaralı olarak kurtarıldığı yıkıma yine zincirleme ihmaller sebep olmuş, açılan davada Müteahhit Ali Vedat Kaya’ya beş yıl hapis 440 YTL para cezası, Taşeron İsmail Hakkı Canlıer’e dört yıl hapis 440 YTL para cezası, Proje Sorumlusu Halil İbrahim Elliiki’ye iki yıl hapis 440 YTL para cezası, belediye görevlileri Hüseyin Çopur, Maide Dönmez, Zeynel Ünal’a iki yıl hapis, 440’ar YTL para cezası verilmesi ile sonuçlanmıştı. Sorumluluğunu kabul etmeyen Konya Selçuklu Belediyesinin iki milyon lirayı aşan miktarda tazminat ödemesine hükmedilmişti. Dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, AKP’li Belediye Başkanı Adem Esen için soruşturma izni vermedi. Esen ikinci dönem belediye başkanlığının ardından Selçuk Üniversitesine profesör olarak atandı, 2010’da Sebahattin Zaim Üniversitesinin kurucu rektörü oldu, halen İstanbul Üniversitesinde öğretim üyesi yanı sıra Türkiye Belediyeler Birliği Danışmanı ve Türk Dünyası Belediyeler Birliği Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, aynı zamanda İSKİ Yönetim Kurulunda.

Sorumluların hesap verdiği bir ülkede yaşamıyoruz ancak AKP döneminde çığırından çıkan ranta dayalı şehirleşme, denetimsizlik, toplanma alanlarının dahi imara açılması yaklaşmakta olduğunu bildiğimiz olası bir depremde başımıza neler geleceğinin göstergesi. Yerel seçim sürecinde meyve-sebze ile mermi fiyatları yarıştırılırken gündemde tutulması gereken en önemli konu bu. Bugün belki cesaret istiyor ancak sorumlularından hesap sormadığı taktirde yarın o enkazların altında medya da kalacak.

Yazının başındaki örneğe geri dönecek olursak Meral Tamer Artun ve Eren Güvener 2011 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi ve başvuranlara ortaklaşa olarak 6 bin avro manevi tazminat ödenmesine hükmetti. İki gazeteci 27 Mayıs 2008’de yargılamanın yenilenmesi talebiyle Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesine başvurdu, Mahkeme 18 Mayıs 2010 tarihinde, Artun ve Güvener’in suçlu bulunmasına neden olan yazılarının basın ve ifade özgürlüğü içinde kaldığına ve beraatlerine karar verdi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...