08 Şubat 2019 00:12

Raf ömrünü uzatmak ya da kendi muhalefetini oynamak...

Raf ömrünü uzatmak ya da kendi muhalefetini oynamak...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her malın bir raf ömrü var. Bunu bilen mal sahipleri türlü şekillerde bu süreyi uzatmaya çalışır. İndirim yaparlar, baktılar süre doluyor fakirlere fukaralara bedava dağıtıp imaj yaparlar. Bazen sahtekarlık yapıp etiketleri güncelleştirirler. Kendilerine rakipmiş gibi benzer ürünler piyasaya sunarak rekabet ediyormuş havası yaratırlar, hangi malın süresi dolmak üzereyse ya da stoku çoksa  strateji uygulayıp kendileriyle kendileri rekabet ederler.  Sonunda süresi dolanlardan kullanmadıklarını en aza indirip yok ederler...

Patakonya diye bir ülkede şikayet eden de, şikayet edilen de bir olabilir mi? Patakonya’da son yıllarda bir kara komedi sürüp gidiyor. Mübarek Rabbinalemin öyle bir iktidar nasip etmiş ki; her şeyi biliyor. Kızıyor, tehdit ediyor, tutukluyor sonra kendisi o kızdıklarını tehdit ettiklerini kendisi söylüyor. İroni demek bile yetersiz kalıyor. Bu şartlarda muhalefet ne yapacağını şaşırmış izliyormuş...

Demokrasilerde iktidar hakkaniyetle yönetmek demek ama otokrasilerde  güç demektir. Demokrasilerde muhalefet eleştirmek demektir ama despotik yapılarda iktidarı onaylamak demek oluyormuş. Ya eleştirirsen? Eleştirdiklerini iktidar sahiplenip bir sonraki seçimde muhalefetmiş, kendisi onlarca yıldır yönetmiyormuş gibi yaparmış. Buna iktidarın kendi muhalefetini oynaması denebilir.

Patakonya’nın canım deniz kenarları parsellenmiş ve yat kat limanları yapılmış. Karşı çıkanlar vatana ihanetle suçlanmış, mezarlıklar askeri bölgeler parsel parsel imara açılmış, karşı çıkanlar devlet gücüyle bastırılmış. Ülkenin büyük şehirlerinin dağları tepeleri kentlerin dönüşümü diye 50, 60, 70 katlı gökdelenlerle çevrilmiş. Yine karşı çıkanlar bunu eleştirmişler rantsal dönüşüme hayır demişler, yine devletin gücüyle bertaraf edilmişler. Velhasıl bina dikecek alan kalmayınca o ülkede seçimler yaklaşınca sanki muhalif olanların söylediklerini iktidar söylüyormuş gibi dikey değil yatay mimari esastır denmeye başlanmış. Bu arada imar aflarıyla bir süre geçmiş katları yarım olanlar ve bu arada boşlukları dolduracaklara yol verilmiş. Sonra deprem falan olmadan o kat kat binalar çökmeye başlamış. Çarşı pazar esnaf ekonominin canına okuyor diyerek devlet ÇPE (çarşı pazar esnaf denetimi) adında bir örgüt kurup soğan sarımsak stokçuluğuna darbe indirirken market, bakkal çakkala ayaklarını denk almazlarsa bu örgütün hışmına uğrayacakları deklare edilmiş. Fakat deneyimli olan market, bakkal çakalları enflasyonla mücadele için indirim yapalım derken bindirim yapmışlar.

Patakonya’da bu gelişmeler olurken, bizim ülkemiz üç tarafı deniz ve yılda 4 mevsim yaşıyor.  Bizde her türlü deniz mahsulü ve konserveciliği dünya standartlarında. Ülkenin doğusunda hayvancılık ve tarım organik ve dünya kanserden kırılırken sağlıklı nesillerle onlara nanik yapıyoruz. Büyük şehirlerde ne hava kirliliği var ne trafik ne de iklimi değiştiren koca gökdelenler, Selçuklu nizamında yatay mimari bol yeşillik içinde kayboluyor. Sağlık, barınma, eğitim diye bir sorun yok. Hamdolsun iktidar ve ona yardımcı muhalefet canla başla çalışıyor. Ha emekliler işçiler mi? Öyle bir sorun yok ki. İşçiler bu yıl zam istemediklerini bunun yerine geliri düşük olan memur ve emeklilerin durumlarının iyileştirilmelerini istiyor. Demokrasi var ya, insanlar miting falan da yapıyorlar tabii. Şu sloganlar dikkat çekiyor. “Yatay değil, dikey mimari istiyoruz.” “Her yere köprü olsun metro ne ki”, “Haliç köprüsü ve Atatürk köprüsü paralı olsun”, “Çalışmak ibadettir, öbür dünyada mükafat var”, “Toplu ulaşımlar kaldırılsın hür teşebbüs akıllı otomobiller üretsin”, “Savaş fabrikalarına lüzum çok” “Devlet yardımcımız olsun 5-10 çocuk doğuralım”. 16 yılda bana da artık komedi yazarlığı düştü. Aziz Nesin olamadım ama bu iktidarın raf ömrü bitesiye kadar olacağım inşallah.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...