17 Ocak 2019 23:10

Zorlu bir yıl bizi bekliyor

Zorlu bir yıl bizi bekliyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son günlerde açıklanan veriler her ne kadar kamuoyunda halen açıkça telaffuz edilmese de Türkiye ekonomisinin içine sürüklendiği durgunluğun günden güne derinleştiğini ortaya koyuyor. 

En kritik veriden başlayalım. AKP Hükümetinin yumuşak karnı olarak tanımlanabilecek işsizlik oranı geçtiğimiz yılın mart ayından bu yana yaşanan aralıksız tırmanışını sürdürerek, son açıklanan ekim ayı verileriyle birlikte yıllık yüzde 1.3 artışla yüzde 11.6’ya ulaştı. Tarım dışı işsizlik yüzde 13.6 oldu. İnşaat sektörü ise toplam istihdam içerisindeki payında yaşanan yüzde 0.9’luk daralma ile dikkat çekti.

Bir ay önden giden sanayi verileri ışığında önümüzdeki dönem işsizlikteki artış eğiliminin hızlanarak süreceğini söylemek mümkün. Bu alanda en çarpıcı artış ise genç işsizliğinde göze çarpıyor. 15-24 yaş arası nüfusun işsizlik oranı geçtiğimiz yılda yüzde 3 artarak yüzde 22.3’e dayandı.

Geleceksizlik ülke gençliğinin en büyük sorunu. Yakın geçmişte bu durumu Yunanistan başta pek çok borçlu Avrupa ülkesinde gördük. Sonuç olarak diğer Avrupa ülkelerine büyük göç verdiler. Bizim gençlerimiz serbest dolaşım hakkından mahrum, dolayısıyla geleceklerini yurt dışında aramaları o kadar kolay değil. Yine de benzer bir eğiliminin giderek güçlendiği görülüyor. Özellikle eğitimli nüfus içerisinde. Laf gelmişken şunu da belirtelim. Üniversite mezunları içerisinde işsizlik oranı ülke ortalamasının epey üzerinde, yüzde 13.6 seviyesinde seyrediyor. Yüksek öğrenimi yaygınlaştırmak adına niteliği aşağı çekiyoruz ve sonuçta dev bir diplomalı işsiz ordusu üretiyoruz.

Sanayi üretiminde de daralma sürüyor. Kasım ayı itibariyle bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6.5 oranında daraldığı görülüyor. İmalat sanayinde bu daralma yüzde 7.1’i buluyor. Sektörel dağılıma göre bakıldığında ise ara malı ve sermaye malı üreten sektörlerde yaşanan daralma yüzde 8.3 ve 11.9 olarak karşımıza çıkıyor. Bu tablo üreticilerin yeni yatırım yapmaktan kaçındığını, stokları eritmeye yöneldiğini gösteriyor ve geleceğe dönük olumsuz beklentilerin altını çiziyor.

Perakende satışlarda da durum farklı değil. Satış hacmi yıllık yüzde 6.3 düzeyine bir düşüş kaydederken gıda dışı kalemlerde bu oran yüzde 10’u buluyor. Enflasyon karşısında alım gücü gerileyen, işsizlik korkusu büyüyen tüketiciler zorunlu olmayan harcamalarda sert bir şekilde frene basmış görünüyor.

Hükümetin göz bebeği ülke ekonomisinin temel motoru emlak sektöründe de durum epeydir parlak değil. Aralık sonu itibariyle konut satışları yıllık bazda yüzde 2.4 oranında daraldı. Özellikle ipotekli satışlarda yaşanan düşüş yüzde 41 oranında. İyi tarafından bakarsak, ülkemizde kredili konut satışlarının toplam içerisindeki payının gelişmiş piyasalara oranla oldukça düşük olması (Son bir yılda yüzde 33.5’dan 20’ye geriledi) finansal piyasalarda istikrarsızlığın derinleştiği dönemlerde konut piyasasında daha sert dalgalanmaların oluşmasını önlüyor. Ne var ki,  hükümetin emlak alımını teşvik edici tüm önlemlerine rağmen burada bir hareketlenme olmaması düşündürücü. Sektöre yönelik beklentiler oldukça karamsar.

Son dönemde piyasaların yakından takip ettiği verilerin başında ise bütçe dengesi geliyor. Seçime giderken artan kamu harcamaları, enflasyonu yıl sonuna kadar aşağı çekmek için yapılan vergi indirimleri açığı büyüme yönünde tetiklerken imar affı, bedelli askerlik gibi yaratılan geçici ek gelir kaynaklarıyla durum dengelenmeye çalışıldı. Bütçe açığı hedefi yıl başında 65.9 milyar TL olarak belirlenmişti. Eylül sonunda ise 72.1 milyar TL olarak revize edildi.  Hafta içerisinde ise 72.6 milyar TL  olarak açıklandı. Bakan yıl başındaki hedeften ziyade üç ay kadar önce açıklanan programdaki ufak sapmaya odaklanmayı tercih etti. Programda ortaya konan hedeflerin gerçekçiliğinin altını çizdi ve mali disiplin konusunda tavizsiz olacaklarını vurguladı. Açıklama bardağın dolu tarafından bakma çabasına güzel bir örnek. Önümüzdeki aylarda bu program da tutmaz ise yıl sonuna doğru hedefler gerçekçi bir şekilde revize edilir, yeni bir başarı hikayesi yazılır. Bir süre sonra piyasalar önüne konulan hedefleri ne kadar önemser? İşte orası kuşkulu.

Son açıklamalara göre hazinenin bedelli askerlikten 9.5 milyar TL, imar barışından ise 10 milyar TL dolayında bir gelir elde ettiği anlaşılıyor. Beklentilerin çok altında kalmakla beraber bu politikaların hazine her sıkıştığında aynı etkinlikte devreye sokulması mümkün değil. Zira havuzun sınırları belli ve su tükeniyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...