13 Ocak 2019 00:15

Tökezleme taşları

Tökezleme taşları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Arkadaşlar uyardılar; yürürken dikkat etmem gerekiyormuş. Yolda tökezleme taşları döşeliymiş. Öyle devasa, kaldırım taşları değil. 10 santime 10 santim, göze çarpacak renkte, metalden yapma yol taşları.

Karanlık, soğuk ve yağmurlu bir akşamda yürürken bu taşlar aklımdan çıkmadı. Öyle takılmak, tökezlemek ve sonra düşmekten çekindiğim için değil. Tam tersine, beni aklımdan çıkmaması gereken düşünceler ile bir kez daha düşünmeye ittikleri için... Aklıma takılan sorular, sayılar, acılar yüzünden...

Tökezleme taşları yalnız bir kentte değil, Almanya’nın ve Avrupa’nın başka yerlerinde de var.

Yalnız Berlin’de yedi bin kadar taş var. Taşları döşemeyi akıl eden ve senelerdir bu taşları döşemeyi sürdüren kişi, Gunter Demnig.

Demnig, tökezleme taşları (Stolpersteine) ile Nazi Rejimi tarafından öldürülen veya ölüme sürüklenen insanların tek tek anılmasını ve akılda tutulmasını amaçlamış. Her taş bir kişi, her taş bir insan, bir yaşam demek. Yok edilenlerin birer birer anılması; tarihe değil, günlük yaşama yazılabilmesi için bu yolu seçmiş. Her taş, bir bireyin en son yaşadığı veya çalıştığı yerde, kamusal belleğe çakılıyor.

Geçen yıl sonuna dek toplam 70 bin taşın yerleştirildiği göz önünde tutulduğunda, bu büyük bir çaba, büyük bir emek. Tek bir noktada, büyük bir anıt değil, tam tersine yaygın bir bellek çalışması olarak, en geniş anma çalışması olarak görülüyor.

Almanya’dan kuzeye Norveç’e, oradan doğuda Rusya, güneyde İtalya ve Yunanistan’a dek dağıtılmış bu taşlar Nazi rejiminin izlerini kamusal alana kazıyor. Peki, taşlardaki insanlar kimler? Elbette, en başta Yahudiler. Sonra Nazilerin tuttuğu o uzun istenmeyenler listesindekiler. Yeterince “arı” olamayanlar, “yanlış” türden dine inananlar. Militarizmden tiksinenler, orduda düzeni bozanlar. Sonra Nazilere karşı çıkanlar, faşizme karşı çıkan herkes.

Romanlar, eşcinseller, bedensel ve/veya zihinsel engelliler, siyahlar, Yehova Şahitleri, asker kaçakları, sosyal demokratlar, sosyalistler, komünistler, direnişçiler, partizanlar...

Tökezleme taşları Türkiye’de yok. Olsa kaç taş koymak gerekirdi, bunu bilmek bile çok zor. Ama milyonlarca taş gerekirdi, o kesin. Türkiye’nin her yerine döşenecek, bellek taşları...

Türkiye’de rejim olanca gücü ile önüne çıkan değerli her şeyi yok ederken, bellek taşlarından söz etmek garip görünebilir. Oysa değil. Rejim, her olanakta büyük çarpıtmalar ve büyük kampanyalar ile uydurma bir tarih yazıyor. Kabataş yalanı gibi, polislerin “destanlar” yazması gibi.

Madencileri tekmelemekten, çocuğunu arayan veya anmak isteyen anaları tekmelemekten, Ali İsmail Korkmaz’ı tekmelerle sopalarla öldürmekten hiç utanmayanların en başında yer alan kişi, daha geçen gün, “Ahlakı güzel insan her yaşta güzeldir. Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. Yere düşen düşmanını tekmeleme, sen İsrail’deki Yahudi değilsin. Zira onlar bırak erkeği kadını, çocuğu bile tekmelerler. Biz Müslüman’a ne yakışır Alicenaplık yakışır. Biz mağdur mazlum durumunda olana tekme atmayız” demiş.

Maraş Katliamı’nın anılmasını bile engelleyen bir rejim, soğuktan donarak ölüme gönderilen askerleri anmak için her yıl büyük törenler düzenliyor. Biliyorlar ki, bu büyük kampanyalar ile Maraş Katliamı’nı, Roboskî Katliamı’nı özellikle çocuk ve gençlerin aklından uzak tutabilir, “şehitlik efsaneleri” ile savaş siyasetini sürdürebilirler. Tökezleme veya bellek taşları bugün Türkiye için aslında büyük bir önem taşıyor. Yoksa belleksiz ve acımasız kılınan kitlelerden bu rejim için daha çok destek çıkaracaklar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...