29 Aralık 2018

‘Takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini’

Bir yıl daha bitiyor...

‘Yeni yıl’ dilekleriyle kuşatıldığımız son demlerinden geçiyoruz artık:

“Kutlu olsun, mutlu geçsin, her şey gönlünüzce olsun, barış yılı olsun, sağlıklı geçsin, bol kazançlar nasip etsin...”

Geleceğe dair temenniler ne kadar nesnellikten uzak ve subjektif olsalar da, ‘eski’ye dair somut bir içeriğe de işaret ederler aslında.

Biten zaman diliminden beklediğini bulamamanın, mutlu olamamanın, hayallerine ulaşamamanın kırıklığı, kırgınlığı sinmiştir ‘yeni yıl’ dileklerinin bir köşesine.

Farkında değilizdir belki ama beklenen ve temenni edilen ‘yeni’, yaşanan ‘eski’yi ötelese de, görünmez kılsa da, temennilere asıl yön veren ‘yaşanan’dır yine de.

Ne güzel sözdür; hayat ileriye doğru yaşanır ancak geriye doğru anlaşılır!

Elbette gelecek, geleceğe dair umutlar, ‘yeni’ye dair temenniler önemlidir; insandır sonuçta, rahatlamaya, kendisini teskin etmeye de ihtiyacı vardır.

Ancak, ‘eski yıl’ diye nitelenen ‘yaşanan’a, nasıl bir ‘eski’den geçildiğine bakmadan, oradaki performansını, etkinliğini, motivasyonunu, enerjini hesaba katmadan, ‘yeni yıl’dan ‘yenilik’ beklemenin kendini aldatmaktan başka bir şey olmadığı da yeterince açık olsa gerek.

Aynı dilek ve temennilerle girilmiş olan 2018 ne kadar ‘yeni’ oldu ki?

Memleketin hal ve gidiş dersindeki karnesi ortada, konuşmaya gerek var mı?

Kasım ayı itibariyle, açlık sınırı 1943 TL, yoksulluk sınırı 6 bin 328 TL...

2020 TL olarak belirlenen asgari ücrete talim eden 7 milyon kişi...

Asgarinin de altında çalışan 2 milyon insan...

Hiç iş bulamayan 10 milyon işsiz...

Büyük ozanımız Mahsuni Şerif’in “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, bilmem söylesem mi söylemesem mi?​” sözlerinin, ironik olmaktan çıkıp hayatın yalın gerçeği haline geldiği günler...

Kuru soğana muhtaç ettiren bir ekonomi, “bu kadar da olmaz ki” diye söylenmeye bile tahammül etmeyen bir politika!

Bu ‘ekonomi politik’in Kürt sorunu, laiklik, barış, demokratik temsil, adalet, sanat vb alanlara dair şeceresine ise hiç girmeyelim.

Tolstoy, "Çok iyi bir karakter yarattığımda bakarım, inandırıcı olması için ona biraz kötülük eklerim" diyor ya, yeterince inandırıcı olması için olsa gerek, ziyadesiyle ‘kötü karakter’ ve ‘kötülük’ var toplumsal hayatımızda. Roman değil üstelik, acımasız, vicdansız bir gerçeğin ta kendisi!

Birike birike 2018’e, şimdi de 2019’a devrolmakta olan ve hayatımıza hükmeden kötülüklerle yani ‘eski’yle mücade etmek, teslim olmamaktır mesele.

Sözkonusu kötülüklerle müsemma ‘eski’ ne kadar somut ve can yakıcı ise, ‘yeni’ye ulaşmak da o kadar somut ve amansız bir mücadele gerektiriyor.

Olması gereken ile olan arasında geçen zaman ve mesafeye hayat deniyor çünkü ve hayatın temennileri, iyi dilekleri dinleyecek vakti olmuyor maalesef!

Hayattan beklenti diye birşey yoktur aslında; yapabileceğimiz ya da yapamayacaklarımız vardır sadece.

‘Yeni’ye ulaşmak, hayatı değiştirmekten geçiyor.

Hayatı ne kadar değiştirip yenileyebilirsek, 2019 da o kadar ‘yeni’ olacaktır.

Murathan Mungan’ın şahane dizeleriyle:

“biterken bir yılın son günleri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini”

Evrensel'i Takip Et