Sıradaki gol kimin için?
Bundan dört yıl önce, Başakşehir Stadı’nın açılışı için Recep Tayyip Erdoğan ve Kadir Topbaş gibi isimlerin yer aldığı takımın ünlüler karmasıyla yaptığı dostluk maçı 4-3 bitmişti. Anımsarsınız muhtemelen… Hatta akabinde, yandaş basın; maçta oynayan ‘sanatçıların’ linç edildiğinden dem vurmuştu.
Etkili olmuş olacak ki, geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da oynanan ve bu kez hem Recep Tayyip Erdoğan’ın hem de (nedense) Kadir Topbaş’ın forma giymediği ancak Erdoğan’ın başlama vuruşunu gerçekleştirdiği ‘dostluk maçı’ pek haber yapılmadı. Oysa, hani bilhassa ‘ulusal’ karşılaşmalarda kulüplerin maddî değerleri kıyaslanır ya, o tarz bir kıyaslamada Diyarbakır’daki maç Başakşehir’deki maçı sollayabilirdi.
Zira Hazine Bakanı’ndan İçişleri Bakanı’na, Sanayi ve Teknoloji Bakanı’ndan Ulaştırma Bakanı’na; AKP Genel Sekreteri’nden TFF Başkanı’na, Beşiktaş Başkanı’ndan Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı’na değin pek çok “hatırı sayılır” ismin yanı sıra eski futbolculardan Tuncay Şanlı, Hamit Altıntop, Semih Şentürk, Hasan Kabze, Yattara, Ali Tandoğan, Ayhan Akman, Serdar Kulbilge, Alpay Özalan ve Faruk Atalay’ın forma giydiği bir maçtı bu. Başakşehir’de olduğu gibi, Diyarbakır’da da yıldızlar karmasını yalnız bırakmayan isimler arasında Fettah Can dikkat çekiyordu ayrıca…
“Bayram değil, seyran değil; bu adamlar niye toplanmış?” diye sormayın. Ziraat Bankası Diyarbakır Gençlik Festivali adında bir festival var imiş. Bölgedeki gençleri sanat, spor ve eğlence ile buluşturma amacıyla gerçekleştiriliyor imiş.
Benzer grubun (futbolcular hariç) en son bölgede birilerini bir şeylerle buluşturma girişimi, Sur’da yapılan felaket kentsel dönüşümle nihayete ermişti. Festivalin hedefinin ne olduğu da bu bağlamda tartışmaya açılabilir bittabi.
Sıradaki gol, kime gelecek?
Yani, maç halihazırda 5-3 noktalanmış. Ancak, komik değil mi? Olayı olmadığı iddia edilen ekonomik krize karşı bakanlık kararlarıyla yürütülen ‘topyekûn mücadele’ye, hukuka karşı güveni sağlamakla aramızın papaz olmasına, sarayın ekonomik giderlerine veya siyasi işbirlikçilerin birbirlerine karşı aldıkları konumlara falan getirmeyeceğim. Hatta ve hatta uluslararası arenada tartışılan bir konumu olan ‘Etnospor Konfederasyonu’ hikâyesine de girmeyeceğim. Şike davasında yılları bulan cezası, birkaç maça indirilen Serdar Kulbilge’nin böyle bir ‘gençlik’ organizasyonunda yer almasına da değinmeyeceğim.
Zira öylesi, “11 adam bir topun peşinden koşuyor…” kolaycılığından öteye gitmez.
Daha basite indirgeyeceğim. Büyük tabloyu görenlerin, renk körlüklerini sabahtan akşama dek tartışabiliriz; ben parçayı irdeleyeceğim.
4 buçuk saat bile tutmayan bir yol hikâyesi bu aslında. Beyefendilerin maç yaptıkları stadyumun, dört saati birkaç dakika geçkin mesafede yer alan bir şehir depremde neredeyse yerle yeksan oldu. Madem konu futbol ve ana obje stadyum, oradan ilerleyelim. Van’da depremden hasar gören stadyum olayı neden yılan hikâyesine döndü? (Gerçi, gündeme değinmeyelim derken konunun ucu şimdilerde hakkında verilen kararlarla adı anılan dönemin belediye başkanı olan Bekir Kaya’ya gider gibi oldu ama…)
O zaman tornistan! Gitmeyelim Van’a, Diyarbakır’da kalalım. Sur mevzusuna da girmeyelim. Stadyumda yatıp kalkalım. Mesela, Diyarbakır takımlarına girelim. Amed Spor desek, o statta maça çıkan TFF Başkanı’nın yönettiği kurumun verdiği tartışmalı kararlarla aldığı cezalarla anılıyor. Ona da gidemesek, 3. Lig’deki Diyarbekirspor’a gidelim desek başa döneceğiz zira kulübün mutat meskeni Sur!
Toplam sekiz golün atıldığı bir maçtan çıkıp, ayağımız takılmadan, ya da daha basit bir dille ifade edelim ‘vatan haini’ olarak lanse edilmeden değinebileceğimiz hiçbir şey bulamadık ya; sıradaki gol bizim filelerle çoktan buluşmuş meğerse!
İLGİLİ HABERLER

Evrensel'i Takip Et