05 Ekim 2018 00:35

Mülteci kampından toplama kampına

Mülteci kampından toplama kampına

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Holokaust, Şoa, Jenosit, Nazi Almanya’sının insanlığa yaşattığı vahşetin farklı adlandırmaları… Neyi kapsamı içine alır neyi almaz uzun tartışma konusu…
Ama toplama kampının da kendine göre bir hiyerarşisi vardı. Yahudiler den sonra, Roma Sintiler, Engelliler, Homoseksüeller en alttakilerdi, daha üst sırada Sovyet Savaş esirleri, Komünistler, direnişçiler yer almaktaydı.

Yahudilerin tartışmasın katli vacipti. Roma Sintiler ırk olarak pür değildi. Bedensel özürlüler Sosyal Darwinist bakışla, “kusurlu” üretimdi. Eşcinseller cinsi sapık olarak görülüyordu. Özürlü çocuklar ve yetişkinler Nazilerin ilk kurbanı oldular, Hartheim Şatosu gibi imha merkezlerinde kitle halinde katledileceklerdi. Bundan birkaç yıl sonra Mathausen kampından nakledildiler. İspanyalılar gaz odasına koyulacaklardı. Toplama kamplarında ölen eşcinseller ile İspanyolların sayısı aynı gibi, 7 bin olarak tahmin olunuyor. Mathausen’e gelen Roma-Sintilerden sağ çıkan yok gibi. Toplama kamplarında ölen Osmanlı/Türkiye Yahudilerinin sayısı 30 bin olarak tahmin olunuyor. Bu eşilmeyen olguyu ilk deşen de Corinna Gutstadt oldu. (1) Türkiye’nin aşırı cilalanmış, Türk Yahudilerini kurtaran cesur diplomatlar efsanesi de biraz çizildi.

Bu dönemin unutulan kurbanlarından biri de Avusturya’nın kuzeyindeki Mauthausen kampında kalan Spaniard’lar. İspanyalılar sözün kısası. Yani bizim Türkiyeli kavramı gibi bir tanımlama. Çünkü bu kampta İspanyollar yanında, Katalanlar ve Basklar da vardı. Yaklaşmakta olan 2. Dünya Savaşının ön gerginlikleri arasında, İspanya İç Savaşının sonlanması kimsenin dikkatini bile çekmemişti. İspanya İç Savaşı 17 Temmuz 1939’da başladı ve 1 Nisan 1939’da sonlandı. Ve bundan kısa süre sonra İspanya-Almanya-İtalya arasında Çelik Pakt imzalandı. 

İspanya İç Savaşı sırasında, İspanya Cumhuriyetinin yasal hükümet olan Halk Cephesi yanında, dünyanın o zamanki güçlü ülkeleri olan İngiltere, Fransa, ABD “tarafsızlık” ilan ederken ve Avrupa ülkeleri ve TC bu “tarafsızlığa” katılırken, İtalya, Portekiz ve Almanya açıkça Franco’nun falanjistlerine politik ve askeri destek verdi.

Oysa, Fransa’da da bir Halk Cephesi seçimleri yeni kazanmıştı. Ve bu Cephenin başbakanı Leon Blum, tarafsızlık ilan edebildi. Bunun bedelini kendisi de ağır ödedi. Buchenwald Toplama kampına konularak. Ama sağ kalmayı başardı. Hatta 1946-47 yılında KP’nin de son kez yer aldığı Hükümetin Başbakanı olacaktı.

Askeri  ve politik anlamda Cumhuriyetçilere tek destek veren ülke Sovyetler Birliği oldu. Meksika’nın desteği ise sadece diplomatik düzeyde kaldı.

Uluslararası Tugaylar ise enternasyonalizm tarihinin en önemli simgelerinden biri oldu.

İç savaşın sonucu baştan aşağı yıkılmış bir ülke, yarım milyon dolayında can kaybı ve 400 bin mülteci idi. Bunlar Latin Amerika başta, Avrupa ve dünyanın çeşitli yörelerine dağıldılar.

İspanya da, Türkiye gibi tarihi ile ciddi anlamda yüzleşmekten kaçınan, bunun için envai çeşit gerekçe üreten bir ülke olmuştur.

Pinochet’nin insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı, tam da İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 50. yıldönümünde Londra’da tutuklanmasını sağlayan, Arjantin’deki cuntanın insanlığa karşı işlediği suçları yargı önüne taşınmasını sağlayan İspanyol yargıç Baltazar Garzon, bunu General Franco’nun iç savaşta işlediği suçların yargı önüne taşınması için çaba harcamaya başladığında kendini yargı mekanizması dışına atılmış buldu. Bunu 2000 yılında General Evren’in cuntası için sağlamaya çalışan cesur savcı Sacit Kayasu gibi.

1938 yılı sonu ve 1939 yılı ilk aylarında, Fransa-İspanya sınırı, günümüzdeki Suriye sınırlarını andırıyordu ülkeyi terk etmeye çalışan kalabalık mülteci gruplarının görüntüsü ile.

Kimileri Fransa’daki yerleşimlerini görece daha kolay hallederken, kimileri de mülteci kamplarına koyuluyorlardı.

İspanya’da tarihle yüzleşme başlarken, Nazi toplama kamplarındaki İspanyalıların kaderi de dikkat çekmeye başladı. 1940 yılında Fransa’nın düşmesinden sonra onlar, kendilerini Mathausen toplama kampına gönderilir vaziyette buldular. Amherst Kolejinde İspanyolca profesörü olan Sara J. Brenneis, yeni çıkan “Spaniards in Mathausen/Representations of a Nazi ConcentrationCamp, 1940-2015” (2) adlı kitabında, 75 yıl öncesinden başlayarak, toplama kampının sunumlarını değerlendiriyor.

Sen Falanjist Franko’nun kıyımından kurtulmayı başar, Nazi Hitler’in kampında bul kendini. Ne kader ne altüstlükler peş peşe.

Mathausen Toplama Kampına konulan 7 bin İspanyalıdan 2 bini sağ kalacaktı. Nazi Toplama Kamplarını yansıtan bir başka tanık ise, Jorge Semprun idi. Babası İspanyol Cumhuriyetinin diplomatlarından biriydi. Cumhuriyet çökünce ailesiyle birlikte Fransa’da mülteci konumundadır. Sen genç yaşta (17-18), Fransız direnişe katıl, yakalan, kendini Buchenwald Toplama Kampında bul. Oradan sağ çıkmayı başar, illegal olarak İspanya’ya git, 1963 yılında kadar partinin yeraltı direniş çalışmasında yer al.

Jorge Semprun kitaplarını Fransızca yazdı, Fransız Akademisinin ilk Fransız olmayan üyesi oldu. Ama İspanyol vatandaşlığını yitirmediği için, bir gün kendini İspanya’nın kültür bakanı olarak bulacaktı (1988-91). Ama dilini tutmayı bilmediğinden kısa zamanda İspanyol muhafazakar siyaseti çatışmaya girip, ayrılacaktı.

Corry Gutstadt, Türkiye, Yahudiler ve Holokost, Türkçesi: Attila Dirim, İletişim Yayınları 2016.

University of Toronto Press, 2018.

Jorge Semprun’un Buchenwald tanıklığı, “Ne Güzel Bir Pazar” adlı kitabında yer aldı (Türkçe’si Can Utku, Everest Yayınları 2004). “ Büyük Yolculuk” ise, Fransız direnişi, Gestapo ve  Buchenwald tanıklığıdır. (Türkçe’si Nedim Gürsel, Can Yayınları 1985).

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...