02 Eylül 2018 00:40

Krizi ye, bağını sorma?

Krizi ye, bağını sorma?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Üzümün bol olduğu bir dönemde, bağbozumu zamanında Türkiye derin bir ekonomik krize daha sürüklendi. Üzümü yemeye ama bağını sormamaya alışmış nice insan, bu kriz nereden çıktı pek sorgulamadı. Ekonomik kriz sanki uzaydan gelen bir meteor gibi yabancı ve garipti. Ama ekonomik krizin nereden çıktığını çok iyi bilen, sorunu bizzat üreten kafalardan bildik sesler duyuldu. Ekonomik krizin kökleri içeride değil, dışarıdaydı. Ekonomik krizi savuşturmak için savunmaya geçmek, “bayrak ve ezan” haykırışları ilebir çeşit seferberlik başlatmak gerekiyordu.

Seferberlik havasına giremeyen, “bayrak ve ezan” haykırışlarının bir masaldan ibaret olduğunu bilen milyonlarca insan bir kez daha hayretler içerisinde kaldı. Bu masallara kulak veren, kendilerini seferberlik girdabına bırakan kitlelere baka kaldı...

Üzümü yemeye ama bağını sormamaya alışmış bunca insan nereden çıktılar, düşünmek gerekiyor. Toplumda bu gibi alışkanlıklar nasıl oluyor da yayılıyor, önemli bir mesele.Aslında anlaşılması çok da zor değil. Basitten başlayalım. Üzümü bir kez bile bağda görmemiş çocukların üzümü yeterince tanıyamamasına şaşmamak gerekir. Kentlerde doğan ve topraktan uzaklarda büyüyen çocukların üzümü, domatesi, patatesi ve biberi tanımaması elbette ki, şaşırtıcı değil.Şaşırtıcı olan, okudukları okullar olsa gerektir.

Üniversiteden mezun olduğu yıl ilk kez yeşil biberi dalında gören bir gencin okuduğu okullar, ne kadar iyi oldukları söylense de, eksik okullardır. Okulların eksik olması da yapısal bir sorundur.Çocukların dünyadaki dengeleri tanıması için gerekli olan ortamı sağlaması gereken okulların çoğu, bunun tam tersi yönde işlemekte;dengeleri ve süreçleri ile bütüncül olarak anlaşılması gereken dünyayı parça parça, birbiri ile ilişkisi olmayan dersler olarak öğrencilere sunmaktan öteye geçememektedir.

Biberin nerede yetiştiğini bilmeyen, böğürtleni dalında görmemiş, ayvayı hiç tatmamış çocukların olduğu bir toplumda okulları mutlaka sorgulamak gerekir. Ama üzümü yemeye ve bağını sormamaya eğilimli öğrenciler üreten okulları daha da derinden sorgulamak gerekir çünkü bu okullarda adalet üzerine kafa yormak, eleştirel düşünmek önemsenmez.

Konu ne olursa olsun öğrencilerin eleştirel düşünmeye yönelmesini sağlayabilen okullar gerçek öğrenme ortamlarıdır. Öğrencilerieleştirel düşünmekten uzaklaştıran, hemen her olanakta dogmalara yönelten ortamlar ise okuldan çok birer nefer fabrikası olarak işlev görür. Türkiye’nin derin bir ekonomik krize sürüklenmesini sağlayan ve kitlelere masallar anlatanların nefer fabrikası imam hatiplerden geliyor eçmiş olması rastlantı değildir.

Sömürülen kitleleri masallar ile uyutanların okullarda ahlak dersi olması için ısrar etmeleri de rastlantı değildir. Öğrencilerinadalet üzerine kafa yorarak etik ve felsefe üretmeleri yerine, onlara “iyi ahlak” kalıpları anlatılması ve dine yönelmeleri sağlanır. İstenen, eleştirel düşünmeyen, düzeni sorgulamayan, üzümü yemeye ve bağını sormamaya eğilimli kitleler üretebilmektir.

Derin bir ekonomik krizle karşı karşıya kalan, domatese fasulyeye soğana para yetiştiremeyenkitleler içerisinde, er ya da geç soru sormaya başlayanlar olacaktır. Üzümü başkaları, krizi kendileri yerken kurulması gereken bağlantıları kuranlar çoğalacaktır. Savaş, sömürü ve talan düzeni ile yoksulluk ve adaletsizlik arasındaki bağın,“bayrak ve ezan” masalları ile gizlenemeyeceği günler çok uzak olamaz. Bizlere gerçekleri olabildiğinde açık olarak anlatmak, barış ve adalet taleplerini olabildiğince gür sesle dile getirmek düşüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...