15 Ağustos 2018 00:11

Kırmızı ışık ve ekonomik kriz

Kırmızı ışık ve ekonomik kriz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir bayram arifesiydi. Yengemi doktora götürüyordum. Kırmızı ışık yanınca durdum. Durmamın üzerinden birkaç saniye geçmişti ki arkamdan gelen araç küt diye vurdu. Sarsıldık. Arabadan indim vuran sürücü; “Ağbi yol bomboş ne duruyorsun” dedi. Kırmızı ışığı gösterince çattık der gibi başını salladı. Sonra yanda oturan karısına dönüp; “Gittin mi babanın evine” diye söylendi.

Kırmızı ışık yanınca durdum.  Solumdaki araba da durdu. Benden başka kırmızı ışıkta duran varmış diye sevindim. Sağım kaldırım. Bir ticari taksi arkamdan geldi, kaldırımın üzerine çıkıp beni geçerek yoluna devam etti. Tam geçerken göz göze geldik. Yine o çattık diyen kınayan bakışlarla karşılaştım. Yanımda oturan yeğenim açıkladı: “Amca eğer kamera yoksa kırmızı ışıkta durmazlar burada.”

Bana yeşil ışık yandı, hareket ettim. Kendisine kırmızı ışık yanan araçlardan birisi bu kez yan yola girip kırmızı ışığı sollayarak önüme çıktı. Arabayı zor durdurdum. Fren yaparken de kornaya asıldım. Kırmızı ışık yanınca durmayan araba ben korna çalınca anında önümde durdu. Bir delikanlı indi: “Ne korna çalıyorsun diye bağırmaya başladı.” Kırmızı ışık da durmayarak kural ihlalini kendisinin yaptığını söylediğimde ise üst perdeden yanıtı yapıştırdı: “Dayı sen nerede yaşadığını sanıyorsun burada kurallar çiğnenmek içindir.”

İşyerim çoklu bir kavşağın önünde. Karşıya geçmek için üç ışık beklemek gerekiyor. Ne zaman karşıdan karşıya geçmek için beklesem yalnız kalıyorum. Gelen bir sağa bir sola bakıp geçiyor. Trafik lambalarına bakan nerdeyse yok.

Üşenmedim ışıkların karşındaki pastaneye oturup geçen yayaları izledim. Kırmızı ışığa aldırmadan geçenlere baktım:

Şahsen tanıdığım iki vali muavini,

Hakim,

Avukat,

Üniversitede profesör,

Başı açık kadınlar,

Başı örtülü kadınlar,

Genç erkekler, yaşlı erkekler,

Çocuklarının ellerinden sürüklercesine çeken ana babalar,

Çocuk arabasıyla fırlayanlar trafik lambasına nerdeyse hiç bakmadan sadece sağa sola bakıp, kendilerine kırmızı ışık yanmasına aldırmadan karşıya geçtiler.

Toplumun her sınıfından her yaş grubundan her inancından insanlar. Hepsi trafik ışıklarına uymama konusunda hemfikir olmuşlar, kararlı bir eylem birliği içine girmişler.

Benzer bir tabloyla hatta birebir aynısını Beşiktaş ışıklarında gördüm.

Bir kadın kendisine korna çalan bir araç sürücüsüne söylendi: “Sanki kendileri hep uyuyorlar da.”

Bir başsavcı anlatmış, dinleyenden dinledim; sabah erken bir saatte kırmızı ışıkta durunca arkadan gelen araba savcının arabasına çarpmış. Sürücüsü aynı bana çarpan sürücü gibi savcıya çıkışmış: “Ne duruyorsun?” Savcı kırmızı ışığı gösterince, adam daha da sinirlenmiş: “Onu ben de görüyorum sen ne diye duruyorsun bomboş yolda.”

Velhasıl kırmızı ışıkla maceram böyle. Ben kendimi zaman zaman ezik zaman zaman öfkeli hissederek kırmızı ışıkta beklemeye devam ediyorum.

Evet ortalık yangın yerine dönmüş durumda. Herkes haklı olarak kriz, krizin nedenleri, sorumluları, krizde ayakta kalmanın yöntemleri üzerine kafa yoruyor. Bense başka dert yokmuş gibi kırmızı ışığa takmışım.

Haklılar. Kriz emeği ile geçinen milyonlarca insan için değersizleştirme sürecidir. Bugüne kadar yaşanan tüm krizlerin bedelini, krizin ortaya çıkmasında hiçbir kusuru bulunmayan emekçi sınıflar ödemiştir. İşsiz kalmışlar, işsiz kalmayla korkutularak ücretleri baskılanmış, onlarca yıldır mücadele ederek aldıkları kazanımlar ellerinden alınmış, kriz korkusu hak gasplarını meşrulaştırmaya yetmiştir.

Kriz işçi sınıfına sermayenin ölümü gösterip hastalığa razı ettiği bir zaman dilimidir.

Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada emekçi sınıflar güçlü bir örgütlenmelerle temsil edilmiyorsa kriz onları vurur, vurmuştur. Yaşanan krizlerden eğer siyasi sonuçlar çıkartılmazsa, sermaye partileri “müesses nizamın” beka sorunu olarak tanımladıkları krizin bedelini emekçilere yüklemek için yarışa girmişlerse, emekçi sınıflar bu siyasi partilerin halen kendilerini temsil ettiklerine inanmaya devam ediyorsa, krizin bedelini ödemek neredeyse emekçiler için kader olmaya devam edecektir.

Şöyle de söylenebilir diye düşünüyorum; biz sadece trafik lambaları kırmızı yanınca takmıyoruz. Trafik lambalarının dışında ise yıllardır kırmızı ışıkta bizi bekletiyorlar ve bizim için hiç yeşil ışık yanmıyor yanmasına izin verilmiyor da farkında değiliz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...