30 Haziran 2018 23:50

Bu golü maç başlamadan yemiştik!

Bu golü maç başlamadan yemiştik!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçim bitti ama sonuçlarını değerlendirme mesaisi sürüyor, sürecek... Önemli elbette. ‘Önümüzdeki maçlara bakacağız’ deyip geçmemek lazım. Bütün bir toplumu kapsayan, iktidarı ve toplam muhalefeti nitelik ve elbette nicelik olarak kadraja alıp fotoğrafını çeken bir süreçten geçtik.

‘Bundan kötüsü olmaz’ denilenin sona erdirilmesi olasılığı elbette heyecan vericiydi. Sonuçta kazanılsa bile bizi bekleyenin ‘cennet’ olmadığını biliyorduk ama ‘güzel şeylere’ dair umut ve dinamizm de önemliydi. 

‘Tek adam rejimi’ bu sefer markaja takılacak gibi dedik. Fena da oynamadığımız maçtan nasıl yediğimizi anlayamadığımız bir golle yenik çıktık! Şimdi o golün nasıl yenildiği tartışılıyor. Maç neden böyle bitti sorusuna yanıt aranıyor. 

Rivayetler muhtelif. ‘Oylar çalındı’dan ‘o gece bi şeyler oldu’ya kadar çeşitli akıl yürütmeler... Mesnetsiz de değil hiç biri. Çok zorlama olan “İnce’yi ve eşini rehin aldılar” gibi film senaryoları hariç, oy hırsızlığından takibi yapılamayan sandıklara kadar, bir çok iddianın peşinen ‘asılsız’ olduğu söylenemez. Söylenemez çünkü seçime girilen ülke koşulları ‘ya o kadar da değil’ diyebileceğimiz türden bir ‘opsiyon’ tanımıyor insana. 

***

Özellikle, ‘seçim güvenliği’ konusunda yoğunlaşıyor ‘yenilgi’ tartışmaları. Evet, doğrular da içeriyor elbette. Misal, adet olduğu üzere, her seçim öncesi CHP’nin yemin billah ettiği, ‘oyunu ver gerisini bize bırak, güvenlik bizde!’ şeklindeki teminatların bir kez daha fos çıktığı görülmüş oldu. Binlerce sandığın denetimsiz kaldığı, vb. birçok eksiklik ya da gafletten bahsedilebilir...   

Ama asıl mesele bu mudur? Ya da şöyle soralım; ‘tek adam rejiminin’ zaten ayarları bozuk olan parlamenter mekanizmaları tamamen işlemez kıldığı ‘olağanüstü’ Türkiye koşullarında, ‘seçim güvenliği’ denilen mesele, sadece seçim günü sandıkların, seçim akşamı da  YSK’nin önünün boş bırakılmamasından mı ibaretti?

Sabahın köründen gece yarısına kadar büyük fedekârlıklarla sandık başlarında nöbet tutan insanların çabası elbette çok değerlidir. Ama yine de bu konuda verilip de tutul(a)mayan sözler de özür dilenen fiyaskolar da sonuçta ‘spesifik’ olumsuzluklardır. Asıl temel olumsuzluk için en başa dönmek gerekiyor. Seçim dediğimiz de öncesiyle bağlamlı bir süreçtir sonuçta. Bu açıdan bakıldığında, o golün daha maç başlamadan yenildiğini saptamak gerekiyor. 

***

Evet, sözü en başa getirmek istiyoruz. Ama önce şunu belirtelim ki, piyasada yeterince gördüğümüz ve artık gına getirmiş “biz dememiş miydik” gibisinden ucuz ukalalıklar yapmak değil amacımız. Zaten seçim sonuçlarına dair bazı öngörülerimizin çıkmadığı da açık. MHP’nin aldığı sonuçlar mesela. Bölge’de MHP üzerinden yapılmış olduğu anlaşılan ‘organize işler’i tahmin edemedik. Yine, büyük şehirlerde (özellikle İstanbul’da) referandumda sağlanan ‘Hayır’ üstünlüğünün daha da perçinleneceğini bekliyorduk, yanıldık. Bunlar ve başkaları, birçok boyut var ve her biri bir başka yazı konusu. Bu yazının konusu öncelikli halkayı saptama arayışından ibaret olsun. Bunun için de en başa gitmek gerekiyor.

‘Olağanüstü’ yönetilen bir sistemin seçimlerinin ‘olağan’ olamayacağı açıktı. Gazetemizde de bu köşede de çokça yazıldı; bütün hak ve özgürlükler gibi, seçim güvenliği de OHAL’de mümkün olmayacaktı. ‘Seçim güvenliği’ diye bir kaygısı olanların önce OHAL’i kafaya takmaları gerekir dedik. En kilit seçim güvenliği sorunu, OHAL’in kendisi değil midir? diye sorduk... 

“OHAL koşullarında seçim olmaz” tutumu, muhalefetin ‘hareket noktası’ olmalıydı, olmadı. Bir iki demeçle geçiştirildi. “Kazanacağımız bir seçimden neden kaçalım ki” dedi Kılıçdaroğlu! Seçim vesilesiyle OHAL’e karşı sonuç alıcı bir mücadele verilebilirdi oysa. Bunun seçimden kaçmakla ilgisi yoktu, tersine, demokratik bir seçim arayışıydı. 

“OHAL varsa seçim yok” denilemedi! Peşinen kabul edildi. Çok önemli bir fırsat, CHP’nin Meclis dışı mücadeleyi öteleyen geleneksel yaklaşımının baskısıyla, değerlendirilemedi. HDP ise bu meselede CHP’ye baktı, oradan bir yaklaşım görmeyince çok da mesele yapmadı.   

Şimdi ‘seçim güvenliği’ de dahil, tartışılan pek çok şeyi bu bağlam içinde düşünmek gerekir herhalde. 

***

Peki, OHAL’li seçim (özellikle CHP ve ona bağlı olarak HDP tarafından) kabul edildikten sonra, “burdan bir şey çıkmaz, seçim çare değil, boykot...” şeklinde dillendirilen ve artık ‘sahada’ karşılığı kalmamış tutumlar doğru olur muydu? 

Asla! Seçim kabul edildikten sonra “kazanacağız” demek, inanç ve azimle işe sarılmak asla yanlış değildi. Kaldı ki her şeye rağmen, Saray ittifakının yenilmesi, olmadı irtifa kaybettirilmesi imkânsız da değildi. Ama daha maç başlamadan yenilmiş OHAL golüyle maçı kazanmak iyice zorlaşmıştı. Sonuç böyle oldu. 

Ama dediğimiz gibi, seçimler bir süreç ve sadece rakamsal sonuçlardan ibaret değil. Ortada geleceğe taşınması gereken birçok değerli başlangıç, küçümsenemez kazanımlar var. 

Bunlar bir başka yazı konusu... 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...