26 Haziran 2018 23:27

Seçim bitti, geçim derdi ve TÜSİAD

Seçim bitti, geçim derdi ve TÜSİAD

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçim bitti, geçim derdi devam ediyor. Geçim derdi denilen derdin aslının bir bölüşüm meselesi olduğunu bilen sermaye hemen rengini belli etti.

Seçimler biter bitmez Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) bir basın açıklaması yaparak yeni iktidardan toplumsal uzlaşma içerisinde reform yapılmasını istedi.

TÜSİAD ne zaman uzlaşma ve reform sözünü bir arada kullansa ben ürkerim. Ürkerim çünkü uzlaşma için iki gücün bir araya gelip, dengede olan güçlerini birbirlerine karşı kullanarak mücadele etme yerine, bu mücadelede kaybedeceklerini düşünerek karşılıklı ödün vermelerini anlarım. İşçilerin örgütsüz, sendikaların güçsüz, güçsüz sendikalara üye olmanın dahi kabul edilmediği, işçilerin beş kuruşsuz kapı önüne konulduğu bir ortamda TÜSİAD’ın uzlaşmasını gerektirecek bir güç ortada yok. Sermayeyi zorlayacak bir güç ortada yokken sermaye uzlaşma diyorsa bilin ki kendi çıkarlarını dayatacak, bu dayatmayı da uzlaşma gibi pozitif bir kavramla perdeleyecek demektir.

Güçlü olanın kendi çıkarlarını dayatmasına uzlaşma denilmez, bu durumda uzlaşma dayatmanın üstünü örten bir perdedir. Dolayısıyla TÜSİAD uzlaşma önermiyor, TÜSİAD dayatmasının uzlaşma olarak algılanmasını istiyor.

Uzlaşmanın yanında istenilen “reform” daha da korkutucu. TÜSİAD’ın reformu sözcüğünü dilinden düşürmediği dönemlerden birisi 1980’li yıllardı. Reformu gördük. 24 Ocak 1980 kararlarıyla, işçilerin sendika hakları, toplusözleşme hakları budandı. İç tüketimin kısılması için işçi ücretleri düşürüldü, kamu harcamaları kısıldı. 12 Eylül darbe koşullarından yararlanılarak yapılan yasal düzenlemelerle bugünü şekillendiren sendikal yapı oluşturuldu.

TÜSİAD hukuk devleti istiyor. Ara buluculuk sistemi ile işçi alacaklarının işverene bırakıldığı, akla mantığa aykırı toplu iş sözleşmesi sistemi ile sendikalaşmanın, grev ertelemeleri ile grev hakkının rahatlıkla askıya alındığı bir dönemde TÜSİAD’ın istediği hukuk devletinde istenilen güvencenin işçilere yönelik olmadığı açık. TÜSİAD dışarıdan gelecek sermayeye hukuki güvence istiyor. İşçilerin 100 liralık alacağına karşı en fazla 50 lira alması sonucunu doğuran bir hukuk düzeninden TÜSİAD’ın rahatsız olduğunu düşünmek için elimizde hiçbir veri çok. Aksini kanıtlayan verileri yazmak bu sayfanın sınırlarını aşar.

TÜSİAD mali disiplin istiyor. Mali disiplin, kamunun daha az para harcaması demek. Yani TÜSİAD fakir fukaraya kaynak aktarılmasına neden olacak sosyal politikalardan vazgeçin diyor. Mali disiplin isteyen TÜSİAD kamu harcamalarının arttırılmasına karşıyım diyor. Daha kaliteli sağlık sistemi, daha kaliteli eğitim yerine önceliği dış borçların ödenmesine verin diyor.

TÜSİAD “Vergi reformu ile verginin tabana yayılması ve kayıt dışılık ile etkin mücadele” istediğini söylüyor. İyi de bu ülkede vergiyi ücretliler ödüyor. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 70’i geliri ne olursa olsun hepimizin günlük alışverişlerimizle ödediğimiz dolaylı vergilerden (tüketimden alınan vergilerden) oluşuyor. KDV ve ÖTV en büyük vergi geliri elde edilen kaynaklar. 2017 yılında en fazla vergi benzinden, sigardan otomobilden, kömürden alınan özel tüketim vergisi yüzde 23.24.  Ücretlilerinin ödediği gelir vergisi ise yüzde 18.56. Sermayenin ödediği kurumlar vergisi ise sadece yüzde 7.87.* Ücretliler sermayenin ödediği orandan nerdeyse 2.5 kat daha fazla vergi ödüyor.

TÜSİAD gelir vergisi oranları düşürülsün, işçi memur daha az vergi ödesin demiyor, TÜSİAD dolaylı vergiler dünyanın en adaletsiz vergisidir, yoksulundan da zengininden de aynı parayı alır. Oysa vergi adaleti geliri çok olandan çok vergi az olandan az vergi alınarak sağlanır demiyor. TÜSİAD “Vergi reformu ile verginin tabana yayılması ve kayıt dışılık ile etkin mücadele” derken gerçekte diyor ki, benim üyelerim kurumlar vergisini yüksek bulduğu için kayıt dışına kaçıyor. Kurumlar vergisi oranlarını düşürüp, kayıt dışını kayıt içine alalım, sermaye az vergi ödesin, bunun karşılığında da kayıt dışına çıkmasın diyor. TÜSİAD sermaye kayıt dışına çıkmasın her sermayedar vergi ödesin ama az ödesin istiyor. Böylece hem sermayenin vergi yükünü azaltmayı hem de sermaye arasında haksız rekabeti engellemeyi hedefliyor.

Bir sermaye kuruluşu olan TÜSİAD kendi sınıfsal çıkarları temelinde seçimlerden sonra geçim derdinin kendi üyelerinin çıkarlarını en iyi gözetecek bir şekilde çözülmesi için uğraşıyor. Sermayenin çıkarlarını tüm toplumun çıkarınaymış gibi göstermek için de açıklamasını toplumun genel yararını ilgilendiren taleplerle süslemeyi de unutmuyor. Örneğin TÜSİAD, “21. yüzyılda güçlü bir demokrasi” istediğini açıklıyor da güçlü demokrasilerle sendikal yasakların bağdaşmayacağını doğal olarak dert etmiyor.

Kendisini “Türk iş dünyasının ulusal ve uluslararası düzeyde en önde gelen sivil toplum kuruluşu” olarak tanımlayan, “toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması” istediğini ilan eden TÜSİAD sırf sendikal haklarını kullandıkları için işinden olan, 45 gündür direnen Flormar’daki kadın işçilerin demokratik anayasal haklarının çiğnenmesine sivil toplum kuruluşu olarak iki laf etme gereği duymuyor.

TÜSİAD bir sermaye kuruluşu, sermayenin çıkarlarını temsil ediyor. Seçimlerden hemen sonra sermayenin geçim derdini dert edinip, süreci temsil ettiği sermayenin çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için harekete geçiyor. Örgütlü bilinçli. Kendi çıkarlarını toplumun ortak çıkarıymış gibi gösterecek, demokrasinin güçler dengesine göre pastayı sınıflar arasında dağıtacak bir mekanizma olduğunu bilecek, dayatmasını uzlaşma olarak gösterecek kadar bilinçli.

TÜSİAD geçim derdinin aslında bir bölüşüm sorunu olduğunun farkında. TÜSİAD ufukta beliren ekonomik krizin bedelini yine emekçilere yüklemek için hemen seçim sonrası geçim derdine el atıyor. İşini yapıyor.

İşçileri emekçileri temsil eden herhangi bir örgütten bu yazıyı yazana kadar geleceği öngörülen krizin bedelini biz ödemeyeceğiz veya şöyle yapacağız, geçim derdimizi şu şekilde çözeceğiz diyen bir açıklama duymadım. “At binenin kılıç kuşananın.” Meydan sermayenin. Dert bizim. Emekçinin derdini dert edinen demokratik bir sistem kuruluna kadar da bu dert bizim derdimiz olmaya devam edecek.

(*) Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü http://www.bumko.gov.tr/TR,7453/2017-butcesi-vergi-gelirlerinin-dagilimi.html

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...