19 Mayıs 2018 23:35

‘Milli İttifak’ın çelişkisi: Kürtsüz olmaz, ayar tutmaz!

‘Milli İttifak’ın çelişkisi: Kürtsüz olmaz, ayar tutmaz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir önceki yazıda, Kürt sorunu bağlamında, meselenin tarihselliğini öteleyen geleneksel ‘tüketim’ siyasetiyle ‘günü kurtarma’ imkânlarının giderek tükendiğini belirtmiş, ‘Tek adam ittifakı’ nezdinde örnekler vermiştik. Nitekim, her seçim öncesi o çok aşina olduğumuz “aman ha, seçim sonrası çözüm kapıları yeniden açılacak...” türünden manipülasyon amaçlı ‘rivayet diplomasisi’ bile tutturulamıyor artık. Saray başdanışmanlarından İlnur Çevik’in, “seçimden sonra yeni bir çözüm süreci başlayabilir” şeklindeki ‘atmasyonu’, bizzat Saray sözcüsü Kalın tarafından yalanlanıyor: “Cumhurbaşkanımızın gündeminde çözüm süreci ya da açılım gibi bir konu yoktur.”! Yani? MHP’li Türkçülük ile aynı hizada, içiçe geçmiş iktidar çizgisinin Kürtlere siyaseten gönül hoşluğuyla söyleyebileceği bir ‘yalan’ bile kalmamıştır! ‘Tek adam rejimi’, devletin iç mimarisinden bir çok şeyi değiştirirken ‘müesses nizam’ın Kürtlere dair ‘kırmızı çizgisini’ aynen korumaktadır.  

***

Gelelim ‘Milli İttifak’ ismiyle müsemma muhalefete...

‘Milli Muhalefet’in konuya ilişkin pozisyonu ile 24 Haziran hedefi arasındaki mesafeye baktığımızda, Kürt siyasetinin ve üzerinde şekillendiği Kürt meselesinin nasıl ‘kurtulunamaz’ bir gerçek olduğunu da görüyoruz.

Hani insanın yakasını bırakmayan “püsküllü belalar” vardır da durumun vehametini vurgulamak için bir mesel anlatılır ya:

-Hırsızı yakaladım!
-Tut getir...
-Bırakmıyor!
-E sen bırak o halde...
-O bırakmıyor!

Teşbihte hata olmaz; Kürt sorunu ve o tarihsellikte boy vermiş siyasal düzlem biraz da böyle. Üzerinden atlanarak siyaset yapılamaz. Hesaba katmadan ‘değiştirme’ iddialı adım atılamaz. Toplumsal, sınıfsal, demokratik,... her siyasal alana nüfuz etmiş bir katalizör... Yine, ‘değişim-değiştirme’ denklemlerinde yer verilmeyip yok sayılmaya çalışılan ama her hâlükârda kendisini dayatan bir gerçeklik, değişmez bir eleman...   

***

Ne demek istediğimizi somutlamak için somut bir örnek, ‘sıfır baraj’ konusu...

Kuşku yok ki, en azından Meclis çoğunluğunu Saray’dan kurtarmak için en uygun formüldü...

CHP’nin önerip öncülük ettiği ama son noktada Akşener’in inisiyatifinin belirleyici olduğu bu formül, ‘milli’den sayılmayan (HDP şahsında) Kürt siyasetini dışlayarak somutlandı. ‘Milli’ olmayanın barajı geçmesi özellikle önemsenmemiş olacak ki, yüzde 10’luk baraj şimdi sadece HDP için bulunmakta!

Ama dediğimiz gibi, sen gerçekliği görmüyorsun diye gerçeklikten muaf olamıyorsun; o seni buluyor, yakana yapışıyor! Çokça söz edildiği gibi, HDP’nin baraja takılması bütün bir ‘sıfır baraj’ denkleminin ve amaçlanan ‘ayarlara dönüş’ stratejisinin çökmesi anlamına geliyor. Bir başka deyişle, ‘Milli İttifak’ın başarılı olması, ‘milli’ sayılmayan Kürt siyaseti ve demokrasi güçlerinin başarısına bağlı oluyor. HDP’nin ve ona destek veren güçlerin barajı geçmesi, ‘Milli İttifak’ güçlerinin ‘Tek adam rejimi’ karşısında bir siyasal ağırlık sahibi olmasının da belirleyici koşulu durumunda şimdi.

***

Bu ‘ironik’ gerçek, tesadüfi değil elbette.

Nasıl Kürtsüz demokrasi olmazsa, ‘Tek adam rejimi’ de Kürt olmadan engellenemez!       

İstediğin kadar ‘milli’ olmakla övün, istediğin kadar ‘milli’ olmamakla yaftaladığın Kürdü, siyasetini görmezden gel; hayatın getirip dayattığı ‘çelişki’nin burgacından kurtulamıyorsun:
HDP’nin barajı geçmesi ‘Milli İttifak’ın da sorunudur artık!

‘Siyasal nesnellik’ diye nitelediğimiz ve 7 Haziran’dan bu yana açıkça gözlemlediğimiz politik realite, bir kez daha huzurlarınızda işte!

Az çok işleyen dengeleriyle parlamenter sistemi yeniden oturtmaya çalışmakla sınırlı bir ‘değişim’ hedefi dahi, Kürtlerin değişim gücü dışlanarak tutturulamaz.

‘Milli İttifak’ muhalefetinin bu ‘değişim gücü’yle yanyana durma cesaretini gösterememiş olması, söz konusu siyasal nesnelliğin dayattıklarından kurtulduğu veya imkânlarını tamamen kaçırdığı  anlamına gelmiyor ama.

Özellikle CHP’lilerin bu özgünlüğü görüp ona uygun bir yaklaşımla bu ‘çelişki’den kurtulabilme olasılığı ve imkânı göz ardı edilmemelidir.

İnce’nin ziyareti ve Demirtaş’ın hapisten çıkması gerektiğine dair ‘Milli İttifak’ bileşenlerinin açıklamaları ‘siyasal nesnelliğin’ zorunlu kıldığı gelişmelerdir. Olumludur.

Bunlar karşısında niyet okumalarından ibaret duygusal tepkilerden öteye gidememek de bir başka handikaptır. Hadi örnek de verelim; HDP milletvekili Ziya Pir’in şu twiti mesela:

“İkinci turda HDP’lilerin oyunu istemeye yüzümüz olsun diye “Demirtaş’ı serbest bırakın” twitleri atan CHP vekillerine: Bugüne kadar neredeydiniz? Dürüst olun, dürüst!”

Çok radikal görünen ve ama özgün durumun gerektirdiği politik taktik açısından tam bir kavrayışsızlık örneği... HDP’ye gelecek dayanışma oylarını gözetmeyen, ikinci tur için de Kürtleri şimdiden sandıktan uzaklaştırabilecek bir siyasal okuma...

***

Ama bir de Demirtaş’ın okuması var tabii.

İyi ki de var!

“CHP’lilerin ‘Demirtaş serbest bırakılmalı’ gibi beyanatlarına ‘şimdiye kadar neredeydiniz’ gibi tepkiler gösteren HDP’liler var. Bu tür tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna bakın nasıl yanıt veriyor:  

“CHP’liler dâhil, yapılan adaletsizliklere ilişkin açıklamaları önemsemek lazım. HDP’den bazı arkadaşlarımın da bu türden söylemleri cesaretlendirmesi beklenir.”

Söze gerek yok herhalde...
Evet, iyi ki de var!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...