01 Nisan 2018 01:05

Paşam, sen de bunları Mınbiç’e götür!

Paşam, sen de bunları Mınbiç’e götür!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İki yüzlü bir gidişatın içindeyiz... 

Bir yüzünde, önümüzdeki seçim takvimine işaret edilerek gayet ‘olağan’ bir işleyiş içinde olduğumuza dair artık anlamsızlaşmış o görüntü... 

Diğer yüzünde ise bu görüntünün aksine yürüyen, kendi mecrasında yol alan kaba saba gerçek: Zaten bölük pörçük parlamenter gelenek ve dengelerin bile fazla bulunarak alenen dışlanması, ‘tek adam’a endekslenmiş ‘yeni devlet’ mimarisinin giderek kurumsallaştırılması... 

Hep tekrarlamakta yarar var: “Atı alan Üsküdar’ı geçmekte”, kendisini izleyenlere de “2019’u bekleyin” demektedir! 

“Düğümün çözüleceği final” diye önümüze konulurken ‘2019 seçimleri’, o “düğümleri” çözmek için iktidarın hiç de seçimi falan beklemediği ortada. 2019 sonrası da bugünden inşaa edilmektedir zira. 

Saray iktidarının ‘seçim çalışması’ da öyle ‘olağan’ bir profilde seyretmiyor tabi ki. OHAL bir seçim aracıdır da mesela. 

Savaş ihtiyacına yönelik Afrin harekâtı da öyle... 

Doğan Medya’nın mülkiyetinin de satın alınması ve satın alınamayan Özgürlükçü Demokrasi gazetesine el konulması, vb... 

Her biri, ‘tek adam rejimi’nin kurumsallaştırılması sürecinin unsurları olarak işlev görmekte olan bu adımların bir diğer meali de ‘seçim çalışması’ olmaktadır! 

Ama özgünlük şuradadır; 2019’u ‘kilit’ olarak yansıtan söylemlerine karşın, bütün işaretler, Erdoğan iktidarının bütün icraatları, seçimleri sadece biçimsel bir ‘onay’ aşaması olarak değerlendirmek istediğine dairdir. 

Seçim öncesinden seçim sonrasını inşa etmektedir! 

‘Ana Muhalefet’ sıfatıyla politik arenada yer tutanlar ise seçimi beklemektedir! “2019’da oy verin, değiştireyim” demektedir.

Bugünden değiştirilenleri izlemekte, kızmakta, bağırıp çağırmakta, ‘kabul edilemez’ demekte ama o değişikliklerin yapıldığı zemine itiraz edememektedir. 

Örnek mi?

İktidarın kullandığı en etkin araç durumundaki OHAL, temel bir mücadele konusu yapılmamaktadır hâlâ.

Bir diğeri; Afrin harekâtı dahil, Kürt sorunu ve Suriye politikasında iktidar çizgisinin uysal bir izleyicisi olunmaktadır. Bazen mırın kırın yapılmakta ama esas olarak Saray politikasının elindeki manipülatif ‘milli ve yerli’ çuvalından çıkılamamaktadır.

Fransa, Rojava Kürtleri lehine bir iki söz mü etmiş; CHP’den Saray’la eş zamanlı “Eyy Fransa” zılgıtları...

Yanlış anlamayın, muhalefetiz ama milliyiz pozları!

Milliyetçiliği AKP-MHP’ye bırakmayız çırpınışları...

Afrin harekâtı sürerken “ÖSO’nun Türk askerinin yanında ne işi var” diye ucundan kıyısından dillendirilen itirazdan da çarkedildi. Şimdi durumu kurtaracak formül şu: “TSK iktidarın yanlışlarını düzeltiyor”muş! 

“Metal yorgunluğunu Afrin’le aştık” diye meselenin ‘iç politika’ ve ‘partisel’ yönü açıkça itiraf ediliyorken; TSK üzerinden “zafere ortak olma” halleri, gerçekten de politik sefalet örneği değil midir?

Savaş politikalarına karşı olmayınca sürükleniyorsun işte böyle. 

İstediğin kadar “TSK’nın işidir” diye bağır; “Afrin zaferi” denilenin siyasal sorumluluğu Saray’a aittir. Varsa bir siyasal getirisi, orayadır. Size zırnık bile düşmez!

Burada kalınsa iyi; Kılıçdaroğlu’nun AB elçileriyle yaptığı toplantıdan sonra arzı endam eden pek muhterem Dış İlişkiler Komiseri Öztürk Yılmaz’ın söylediklerinden anlıyoruz ki; Afrin yetmez, Mınbiç’e de Rojava’nın diğer bölgelerine de yürünsün modundaymış CHP!

Ne demiştik; savaş bir aynı hizaya sokma aracıdır da. Afrin sonrası CHP merkezinin hali bir kez daha gösteriyor bunu. 

‘Milli Muhalefet’ de böyle kıvama geliyor işte!

Saray’ın izleğinde yol arayan çarpık çurpuk bir ‘milli’ hayaletin, “seçimde bana oy verin” parantezine sıkışmış muhalefeti...

“Reis bizi Afrin’e götür” diyorlardı değil mi AKP’liler; şimdi böylesi ‘milli muhalefete’ de şu slogan yakışmaz mı peki: 

“Hulusi Paşa, sen de bizi Mınbiç’e götür!”

En azından Kılıçdaroğlu ile yardımcısı Öztürk Yılmaz’ı...

1 Nisan şakası değil, ciddi önerimizdir. 

Yakışır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...