OHAL’de seçim güvenliği mümkün mü?
Döne döne altını çizmekte yarar var:
‘Olağan’ muhalefet profiliyle olağanüstü süreçlerin altından kalkılması mümkün değildir. Bugünkü siyaset tablosundan yansıyan ve gidişattan memnun olmayan tüm kesimler için çıkarılabilecek en çarpıcı sonuç budur herhalde.
Parlamenter rejimin ‘olağan’ işleyişini alt üst ederek ‘kadük’ kılmış bir iktidarın olağanüstüleşmiş yönetim biçimi ile ‘olağan’ işleyişin öngördüğü araç ve yöntemlerle iktidarla başedebileceğini zanneden ‘muhalefet’ profili...
Olağanüstü halde ‘olağan’ siyasetle sonuç alma çabaları...
Bu bakımdan, bir ‘nihayi kopuş’ ya da ‘final’ diye önümüze konulan ‘2019 hedefi’nin bugün yaşamakta olduğumuz bir çok şeyi ötelemeyi, sindir(t)meyi de içerdiğini anlatmaya çalışmıştık son yazımızda.
CHP’nin yoğunlaştığı ‘seçim güvenliği’ meselesi de öyle...
Bugün yapılabileceklerden imtina edip çözümü 2019 seçimlerine öteleyen bir yaklaşımın, o ‘final’in güvenliğini sorun yapmasında anlaşılmayacak bir durum yok elbette.
Girilecek seçimin güvenliği teminat altına alınmalıdır!
Güzel...
Peki ama nasıl?
CHP’li yetkililer, seçim güvenliği için bir komisyon oluşturduklarını, diğer partilerle de görüşüp şaibeye asla izin vermeyeceklerini açıklıyorlar. Kelimesi kelimesine, “Türkiyenin her sandığında görevlimiz olacak, vatandaş emin olsun, biz varız” diyorlar!
Olağan koşullarda olsak, “daha ne olsun, bunlar yeterlidir” denilebilir belki, ama malum, burası OHAL’li Türkiye!
Ki ‘olağan’ koşullarında bile ‘seçim güvenliği’ tartışması hep ola geldi ama bugün “kedilerin trafolarda cirit attığı” günler bile mumla aranacak bir ‘güvensizlik’ kuşatmasındadır.
Herşeyiyle ‘olağanüstü’ yönetilen bir sistemin seçimlerinin ‘olağan’ olacağını kim söyleyebilir ki? Dolayısıyla, ‘olağan’ olmayacak seçimlerin güvenliğinin de ‘olağan’ yol ve yöntemlerle sağlanamayacağı açıktır.
Peki CHP’nin önerdiği ‘güvenlik’ önlemleri?
Dedikleri gibi, gerçekten de “CHP var, emin olalım” mı?
“Hafıza i beşer nisyan ile maluldür” diye, her şeyi de unutmak zorunda değiliz herhalde. Bazı şeyler unutulmadığı gibi, bazı sözler de unutulmuyor. Alın işte, 2016’daki referandumdan bir gün önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleri... Cumhuriyet’e verdiği mülakatta şunları söylemişti:
“Hiçbir vatandaş ‘sandığa gidersem oyumu çalarlar’ endişesine kapılmasın. Sandıkların güvenliğinden CHP olarak biz sorumluyuz ve güvenliği de sağlayacağız.”
O dönem de seçim güvenliği konuşuluyordu ve kaygılar dile getiriliyordu. Sağolsun CHP lideri, ‘endişelenmeyin’ diyerek epeyce rahatlatmıştı bizi.
Sonuç biliniyor; ‘mühürsüz oy’ vak’ası!
Neymiş demek ki? Öyle “biz varız”, “sandıklarda görevlimiz olacak” vb. olağan tedbirlerle seçim güvenliği sağlanamıyormuş!
Ez cümle; “madem seçime gireceğiz güvenliğini sağlayalım” diyenlere söylenecek ilk söz, bütün hak ve özgürlükler gibi, seçim güvenliğinin de OHAL’de mümkün olamayacağıdır.
Asıl mesele, seçim güvenliği için bugünden komisyonlar kurup ziyaretlerle o bilindik “istikşafi” mesailer yapmak değil, her gün budanmakta olan hak ve özgürlükleri dert edinmektir.
Bugünden ‘seçim güvenliği’ diye bir kaygısı olanların önce OHAL’i kafaya takmaları gerekmez mi?
En kilit seçim güvenliği sorunu, OHAL değil midir?
Seçim güvenliği için bir araya gelmek önemli. Ama bir araya gelenlerin hareket noktası “OHAL’siz seçim” değilse, yapılacak seçimlerin güvenliğinin de sonuçlarının da nasıl olacağını bilmek için kahin olmak gerekmiyor.
Evet, burası Türkiye sonuçta!
Evrensel'i Takip Et