18 Şubat 2018 00:54

Ekmek ve emek mücadelesi

Ekmek ve emek mücadelesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu ara aklıma sık sık çocukluğumdan deneyimler geliyor. Yanımdan çocuklar geçtiğinde, okul bahçesinden cıvıltılar gelirken, parkta oynayan çocukları izlerken düşünüp duruyorum. Öyle nostalji için değil. Çocuklar ve çocukluk ciddi meseleler, ondan...

Geçenlerde kuşların yemesi için yere bırakılmış ekmek parçalarını görünce aklıma çocukluğumda duyduğum uyarılar geldi. Yerdeki ekmek parçasına basmamak, ekmek parçası küçük bile olsa alıp bir kenara koymak, ekmeğe saygı göstermek. Ekmek önemliydi. Ekmek gibi; ekmek kazanmak, ekmeğini alın teri ile kazanmak, alın teri ile kazanılana saygı göstermek de önemliydi.

Ekmeğe saygı da, ekmeğini alın teri ile kazanmaya saygı da Türkiye’nin içine itildiği girdapta büyük ölçüde yok edildi, unutturuldu. Özal döneminin özelleştirmeleri, hızla çoğalan yeni zenginleri, işini bilen memurları, renkli televizyonlardan fışkıran reklamları ile Türkiye’de ekmek ve emek mücadelesinin yerine parlak, gösterişli ve kof bir dünya inşa edildi. Ekmeğe saygı yerine sanki gösteriş ve israf konuldu.

Ekmeğe saygı göstermekten söz edenler, alın teri ile kazanılana değer verenler, ekmek ile emek mücadelesi arasındaki ilişkiyi çocuklara pek anlatmadılar. Anlatmak isteyenlere de engel olundu. Çocuklara emek mücadelesini anlatmak siyaset yapmak demekti. Çocuklar siyasetten uzak tutulmalıydı. Devlet böyle buyuruyordu.

Bize ekmeğe saygı göstermek gibi başka çocukların canlarının çekebileceği yiyecekleri göstere göstere yememek gerektiği de söylenirdi. Ama bu anlayış da büyük ölçüde yok edildi, unutturuldu. Yerine göstere göstere yemek, gösterişten hiç çekinmemek konuldu.

Bu gösteriş ve gösterme çabası, geçenlerde bir durakta gördüğüm reklamda somutlaşıyor. Reklamda bir adam elindeki tavuk parçasını yiyor. Ama mesele tavuk yiyen bir adamı göstermek değil, özendirmek. Bu nedenle reklamın tam ortasında tavuk parçası var. Allanmış pullanmış bir tavuk parçası. Adam tavuk yemiyor, sanki tavuğa hayran, sanki tavuk parçasına tapınıyor. Bu reklam bir şaka değil. Bütün dert, bu görüntüyü görenlerin bu yiyeceği istemesi. Görenlerin ağzı sulanacak ve reklamda söylenen ne ise onu yapacaklar. Bu göstermece ve gösteriş anlayışı tüketimciliği kışkırtıyor. Tüketim kendiliğinden olmuyor, sürekli üretilmesi gerekiyor.

Otobüs duraklarına yerleştirilen reklamlarla kitleleri etkileyebilenler, televizyonlarla dünyayı yönetebileceklerini düşünüyorlar. Haber programı başlığı altında düpedüz propaganda yapılması artık olağan. Daha ötesi, “haber” diye tümüyle yalanlarla oluşturulmuş senaryolar sunulabiliyor. Medya kuruluşlarının demokrasinin dördüncü gücü olduğu iddiaları, medya bağımsız olmadığı sürece bir şakadan ibaret.

Türkiye’de büyük medya kuruluşları eskiden ekmek ve emek mücadelesine az da olsa yer verirdi. Artık bu da yok. Ne ekmek, ne alın teri, ne de emekçiler gündemde yer alabiliyor. Gündem ahlak, gündem din, gündem darbe. Gündem kaba güç. Gündem Suriye, gündem Kardak. Her yer düşmanlarla dolu; iç düşmanlar, dış düşmanlar. Her yer düşman doluyken, ekmek ve emek ile kim ilgilenir ki?

Artık halklar ve dertleri gündem olamıyor. Artık içinde halk olan her şeye düşman bir rejim var. Halklar yerine ümmeti koymak isteyenlerle, halklar yerine milleti koyanlar iş birliği içinde. Ekmek ve emek hâlâ asıl gündem. Savaş ve olağanüstü hal asıl gündemi unutturmak için. Barış ve özgürlük asıl gündemi getirecek, çok iyi biliyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...