12 Şubat 2018 01:50

Eylemli iyimserlik

Eylemli iyimserlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

James Baldwin, zamanın çok ilerisinde yaşadıkları ve yazdıklarıyla ağır bedeller ödemiş bir yazar. Shakespeare’in yaşadığı zorlukları anlatırken; “Onun döneminin bizimkinden çok daha kolay olduğu söylenir ama şüpheliyim: Hiçbir dönem, içinde yaşarken kolay olamaz,” der.

Bizler de geçtiğimiz her zor zamanın içinde zorluğu biraz daha ağır hissederek yaşıyoruz. Karşılaştırmalar yapıyoruz. Can dostum, yoldaşım Celalettin Can gözaltına alınınca, aklıma Baldwin’in Shakespeare için söyledikleri geldi. Ne çok zor zamandan geçtiğini, tüm o zorluklar karşısında gösterdiği bitmez tükenmez direnci düşündüm. Zor zamanlara tanıklık etmiş bir kuşağın, 78’lilerin temsilcisi olarak 20 yıla varan mahpusluğunu, o mahpuslukta dokunduğu hayatları, hayatların içinden bir dönemin; 1980-1984 yıllarındaki Diyarbakır 5 No’lunun işkencelerini ortaya çıkarmak, cezasız kalmaması için mücadele etmek adına giriştiği “Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet” çabasını… Hangi dönem daha zor, diye sorsak, eminim zorlukları değil de o zorlukların üstesinden gelinen dayanışma ve mücadeleyi anlatır şimdi gülen gözleriyle. Vatan’ın kapısında ilacını götürüp belki görürüm umuduyla beklerken, avukatlara dahi yıldırma harekatı düzenleyenleri aşabilenlerden aldık ancak haberlerini. Yakında kucaklaşırız, çok sürmez. Sıralar hemen yapılacak işleri, tembellik ettim diye kızmayı ihmal etmeden.

Bir başka dost, ayrıca Timsah oyununun İvan’ı, “sahne” arkadaşım Onur Hamzaoğlu’da bu günlerde Vatan Emniyet kapısında elimizde sabun beklediklerimizden. GATA’dan 1998 depremi ile atılıp, 2016 depreminde de Kocaeli Üniversitesi’nden saf dışı edilenlerden. Körfezin zehrinin geleceğimizi yok edişini haykırdığı için kara listenin ilk sırasından inmeyen bu üretken ve adanmış halk sağlığı uzmanı şimdi nezarethanelerin halk sağlığı üzerine etkilerini araştırıyorsa hiç şaşırmam.

“Bu dönem; öngörülemez, yaşamsal düzeyde dönüştürücü hareketlerin zamanı olduğu kadar, kabus gibi bir zaman! Tümüyle katılmak için ikisini birden algılayıp hissetmek gerekiyor” der  Rebecca Solnit, “Hope in the Dark: Untold Histories, Wild Possibilities” isimli kitabında. Yağmur ertesi bir anda bitiveren mantarlara benzetir değişimleri Solnit. O mantarlar hep oradadır aslında, bazen bıktırıcı ölçüde yavaşça gelişip büyüyerek ama sonunda birden beliriveren. Sürekli devinen, değişen…

Bize bazen çok küçük gelen adımlarla bitimsiz bir değişim sürecindedir insanlık da. Yağmurla boy veren mantarlar gibi, biriktirdiğimiz gücü hayatımıza yayıveririz en beklenmedik zamanlarda. Değişimlerin nasıl olduğunu unuturuz, unutturmak için de ellerinden geleni yaparlar ya, o en karanlık köşelerde yanıp sönen ışıklar gibidir değişimlerimiz yayılmadan önce. İran’da başörtüsünü atıp tutuklanmayı göze alan, sokak ortasında bir çırpıda dansa başlayan kadınlardan yayılan ışığı da, üzerimize boca edilen karanlığı da hissedip yılmadan mücadele etmek gerekiyor.

Eylem olmadan iyimserlik de, umut da olmaz. Umudumuza eylem katıp, eylemli bir iyimserlikle mantarlar gibi yayılabiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa