04 Şubat 2018 00:15

‘Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın!’

‘Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın!’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Prusyalı kurmay Clausewitz’in kulaklara küpe sözüdür: “Savaş, siyasetin savaş araçlarıyla devamıdır.” Bağırıp çağırarak gırtlak kaslarını yoranların değil de, az çok kafa yoranların savaş üzerine elle tutulur iki kelam etmeleri için pusula niteliğinde bir tanımlamadır. Öyle gösterilmek istenir ama hiç bir savaş ‘siyaset üstü’ değildir. Biribirine bağlanmış siyasal bağlamlar üzerinde temellenir, gelişir ve sonuçlanır. Savaş ve savaş halinin kaçınılmaz türevi olan “milli dava”, “iç tartışmaların zamanı değil”, “birlik ve beraberlik” vb. türden yapıştırıcı “(s)algılar”ın katlanarak toplumu kuşatması tesadüfi olabilir mi? Savaş hali, aynılaştırma ve hizaya çekmenin en etkin, en kestirme ‘siyasal’ biçimidir. Dolayısıyla, “milli davayı iç siyaset malzemesi yapmayalım” modundaki  “muhalif” irtifanın, savaş siyasetine eklemlenmiş bir çaresizlik halinden öte anlamı yoktur. Hizaya çekilmişin iç çekerek mırıldanması gibi...

***

Sadede gelelim; birilerinin (Kurultay öncesi bir bildiriyle partilerini yeni bir muhalefet tarzına çağıran İlhan Cihaner ve arkadaşları olabilir mesela) Clausewitz’in sözünü CHP yönetimine ve ‘ulusalcı’ muhalefete belletmesi gerekiyor! Afrin üzerinden ülkenin sokulduğu savaş halinin, o çok şikâyet edilen ‘tek adam rejimi’nin inşa sürecinin bizzat ihtiyacı olduğunu kavrayamayan ya da ‘devletçi-ulusalcı’ damardan dolayı geçiştiren bir muhalefetin ancak ‘çerez’ tadında kabul göreceğini bilmemek için CHP’nin direksiyonunda olmak gerekiyor herhalde! Bir sabah kalkıp, “aaa bugün de hekimler alınmış, bu kadar da olmaz ki” diye şikayetlenmek, savaş ile siyaset arasındaki bağı kurmadığın sürece, neye yarar? “Afrin harekâtı”, demokratik kırıntıları bile düzlemeden duramayacak bir politik hattın ‘organik’ halkasıdır çünkü. Hak ve özgürlüklerin kırıntılarını da süpürmek, milliyetçi-militarist aşıyla durumu meşrulaştırmak, içselleştirmek imkân ve olanaklarını genişletmektedir. 

***

“Operasyonu iç siyaset malzemesi yapmayın” diyen “rica ve teessüf” muhalefeti, tam da iç siyasete yönelmiş iktidarın dayattığı siyasetsizlik parantezi içinden konuşmaktadır. Hayır, iç siyasete malzeme yapmıyorlar, tam da iç siyasetin bir aşamasını icra ediyorlar! “Bugün Afrin’de teröristlerden 800 tanesinin işi bitti” diye söze girdikten sonra, 2019 seçimlerine işaret edip, “Sandıklar öyle bir patlamalı ki bunlar ne olduklarına pişman olmalılar” kurgusuyla verilen mesaj, bu gerçeğin itirafıdır. Savaşın siyasetle illiyet bağına dayanan bu gerçek ortada dururken, “hiç de centilmen değilsiniz, milli davayı istismar ediyorsunuz” kıvamındaki itirazları kim ciddiye alır? İstediğin kadar “biz de milliyiz” diye çırpın, savaş siyasetinin malzemesi yapılmaktan da kurtulamazsın. Bugün Afrin harekâtına tam destek verdiğini açıklayan CHP yönetiminin, iktidar tarafından ‘terör’ çuvalına sokulmaktan kurtulamıyor oluşu da bundan değil midir zaten? Mesele ‘milli dava’ değil çünkü, siyasettir, siyasetin ihtiyaçlarıdır!

***

“Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyen hekimlerin derdest edilmesi de bu ihtiyaçtandır işte! Operasyona tam destek sunduktan sonra itiraz et: “TTB’nin görüşleri ifade özgürlüğünün kullanılmasıdır, tutuklamalarını anlayamıyoruz”! Anlaşılmayacak ne var? Savaşın bir mantığı vardır. Savaş haline ihtiyaç duyanların ifade özgürlüğüne ihtiyacı mı olurmuş?! Tersine, hak ve özgürlükleri askıya almanın en kestirme yolu savaş hali değil midir zaten? Dolayısıyla, hekimleri gözaltına alanlar tutarlıdır aslında! Savaşı destekleyip TTB’lilerin tutuklanmasına itiraz etmek çelişkidir! 
Bütünlüklü davranmak gerekir. Savaşın işleyen mantığı karşısında parçalı duramazsınız. Ya karşı olacaksınız, ya da savaş sizi savaşı dayatanlarla aynı hizaya sokacaktır! CHP merkezi dahil, ‘ulusalcı’ siyasetin trajedisi de bu değil mi zaten? Milliyetçilikle malul  zayıf karnınız dururken, oraya yumruk atıp sizi kenara fırlatan çok olur! ‘Afrin’ öncesi CHP ile ‘Afrin’ sonrası CHP’ye bir bakın bakalım. Adalet yürüyüşüyle başlayıp,  Man adası hesapları,  “OHAL’de yeter!” kampanyasıyla az çok sürmekte olan muhalif ivme, ‘Afrin’le birlikte bir anda tuzla buz oldu. Gündem yaratabilen, sesi duyulmaya başlayan CHP sesini yitirdi birden! Savaşın gürültüsüne eklenti olunca, savaş direksiyonunda olanın sesi daha çok çıkacaktır elbette. 

Şimdi istediğin kadar, “ÖSO’ya ihtiyacımız yok, ordumuz tek başına bu savaşı yapmalıydı” şeklinde sitem et, kim dinler seni! ÖSO argümanlı itiraz da savaş politikası içinde eritilen bir tutam tuz olmaktan öteye gitmez, gidemiyor. “Ey muhalefet, sen ne dediğinin farkında mısın? Afrin harekâtının teröre karşı bir milli dava olduğunu kabul ediyorsan, bu davada bizi destekleyen ÖSO’yu neden gayrimeşru görüyorsun? Kafayı mı yedin? Yok yok, sen terörü destekliyorsun aslında!” Alınan yanıt tam da budur işte. 

Ne deniyordu şarkıda:

“Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın...” Dinleyip çaresizliğine yansın birileri!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...