10 Ocak 2018 00:15

İnce hastalık mı verem mi?

İnce hastalık mı verem mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Verem yani tüberküloz sağlığın siyaseti, siyasetin sağlığı bağlamında önemli bir hastalık olmakla sınırlı kalmaya elverişli bir metafor alanıdır. Birleşmiş Milletlerin kuruluşundan bu yana genel kurul gündemine aldığı dört hastalıktan biri olması boşuna değildir. Ve tesadüf değildir edebiyattan sinemaya kendine geniş yer bulması, ‘ince hastalık’ olarak nam salması...

Verem insanlık tarihinin bilinen en eski hastalıklarından bir tanesidir. Tarihin derinliklerinden bu yana her yıl milyonlarca ölüme sebep oluyor. Dünyada yaklaşık her üç insandan birisi yaşamı boyunca  verem mikrobu ile karşılaşır. Günümüzde azalsa da bu azalmış hali bile dünyada  her yıl yaklaşık bir buçuk milyon insanın ölümüne neden oluyor.

“Bir Metafor Olarak Hastalık” bu bağlamda bilinen hatırı sayılır kitaplardan bir tanesi olup, Susan Sontag kitabını ‘Hastalıkların metafor olarak kullanımından kurtulma çabasına adadığını’ söyler.  Ona göre hastalıklara dair metafor hastanın ve çevresinin hastalığına dair algı ve tedavi süreçlerine katılımında, “Hastalığı kabul etme, ona karşı koyma ve iyileşme sürecinde, hem ruhsal hem de fiziksel anlamda zararlar verebilmektedir”.  Susan Sontag’ın, hastalıkların yalın halleri dışında, “ahlaka ve statükoya” destek olurcasına metaforlaştırılarak kullanılmasına karşıdır.

Hastalıklara dair metafor kullanımı sanatla sınırlı değil elbet. Tıp dünyası da savaş, mücadele, istila  gibi militarist terminolojiyi bir metafor alanı olarak çokça tercih ediyor. Misal kanser vücudu, verem akciğeri işgal etmiştir. Kanser, verem “yayılır” yani istilacıdır. Bu bağlamda hastalıklara dair dernekler de genelde “savaş” kelimesine hapsolmuşlardır. Veremle savaş derneği, kanserle savaş derneği, o hastalıkla bu hastalıkla savaş veya mücadele dernekleri...

Bulunduğumuz hafta tam 71 yıldır ülkemizde verem konusunda duyarlılığı artırıcı bir hafta olarak bilinir. Geçmişte “verem haftası / veremle savaş haftası” olarak anılırdı, şimdilerde  ‘Verem Eğitim ve Propaganda Haftası’ diye adlandırıyor Sağlık Bakanlığınca. Propaganda ama nasıl? Kimlerin daha fazla verem hastası olduğunu, kimlerin daha fazla tedaviye dirençli olduğunu ve bunun siyasi sorumlularını tartışmak serbest mi  OHAL koşullarında?  Oysa Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı imzaladıkları bir protokolle “Dünyada ilk defa ülkemizde verem hastalarına hayatlarını kaliteli bir şekilde sürdürebilmeleri için nakdi yardımda bulunulacaklarını” duyurdular. Yine bu nakdi yardımın hastalığın tedavisinin bitiminden 6 ay sonrasına kadar devam edeceğini” belirttiler. Soru şu; ‘Verem hastalığı mı yoksullaştırıyor yoksa yoksullarda mı daha sık görülüyor? Aslında bakanlığın bir anlamda olumlayabileceğimiz bu yaklaşımı sorunun yanıtını ele veriyor. Verem olduktan sonra bir yoksula geçici para yardımında bulunmak sosyal devlet anlayışından ziyade sadaka kültürü ile izah edilebilir. Verem hastalarının yüzde 95’inin  bizim de içinde yer aldığımız gelişmekte olan ülkelerde görülmesi tesadüf değildir. 

Verem mikrobik bir hastalık. Enfeksiyon kaynağı bir hastanın öksürmesi sonrası havada asılı kalan mikrobu sağlıklı bir bireyin soluması ile yayılır. Verem tedavisi en az 6 ay süren, uzun süreli bir tedavi gerektiren bir hastalıktır. Tedavinin aksatılması verem mikrobunda ilaçlara karşı direnç gelişmesine yol açabilir. Türk Toraks Derneği  (TTD) “Son 15 yıldır verem hastalarının önemli bir kısmında ilaçlara karşı direnç geliştiğini” belirterek “Verem Savaş Dispanseri (VSD) sayısının azaltılamaması gerekir “  demekte. Ve Sağlık Bakanlığını uyarmaktadır. TTD “İlaç direncini azaltmak adına Dünya Sağlık Teşkilatının (WHO) doğrudan gözetimli tedavi stratejisini geliştirdiğini, bu stratejinin ana ögesinin hastaların ilaçlarının her dozunu mutlaka bir tıp personelinin gözetimi altında almaları olduğunu, bu stratejinin verem hastalarında tedavinin başarısını artırdığı tüm dünyada kanıtladığını” belirterek  “Ülkemizde de doğrudan gözetimli tedavi uygulandığını , ancak bu tedavinin ülkemiz koşullarında doğru ve yeterli şekilde uygulanabilmesi için yeterli VSD şart demektedir. Ama nasıl? Sağlığın piyasalaştırıldığı, metalaştırıldığı bir dönemde nasıl?

Sağlıcakla kalın...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...