07 Ocak 2018 00:53

Ve tiyatro, ve sinema ve Bilge Zobu

Ve tiyatro, ve sinema ve Bilge Zobu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yaşıtlarımın misketli, gazoz kapaklı oyunlarından ve devamsızlıktan sınıfta kalmayı göze alıp okuldan kaytardığım zamanlarda, küf kokan havasız sinema salonlarına kapatıyordum kendimi. O yıllarda yaşadığım ilçenin ‘Uzunkaya’, ‘Çınar’, ‘Çamlık’, “Kömürlük” isimli sinemalarında izlediğim filmler, o filmlerin unutulmaz oyuncuları beni o büyülü dünyalarına alırlardı. Düş dünyamda onlarla birlikte türlü serüvenler yaşardım. 

1960’lı yıllar Yeşilçam’ın yaşadığı özel bir dönemdi. Rekor sayıda çekilen yüzlerce filmle birlikte, birçok yönetmen ve oyuncu da bu yıllarda sinemayla tanışıyordu. Unutulmaz filmler yapıldı, unutulmaz oyuncular, usta yönetmenler yetişti. ’70’li yıllara kadar  süren bu büyü bozulduğunda birçok oyuncu uzaklaştı Yeşilçam’dan. Bazıları on-on beş yıl uğramadı o sokaklara. İlişkiler koptu. Yeşilçam’da kriz aşılamadı. Gittikçe daha az film çekilir oldu. Bir zamanlar yılda üç yüz film çekilirken, artık bir elin parmakları kadardır çekilen film sayısı.

Kapıcılar Kralı’ndan ve daha birçok filmden tanıdığımız Bilge Zobu, 1932 yılında İstanbul’da doğar. Lise sonrası tesadüfen Haldun Dormen’le ahbaplık kurar ve onun teşvikiyle tiyatroya girer. Aynı zamanda sinemayla da tanışır. “Hemen, hemen, aşağı yukarı aynı zamanda başladı ikisi de. Haldun Dormen’in Cep Tiyatrosu vardı. Çok güzel bir amatör tiyatroydu. Şimdi öylesi olduğunu pek sanmıyorum doğrusu. Önce orada başladım. Fakat hemen akabinde de sinema macerası başladı. ’50’li yıllardı, Atıf Yılmaz’la Anadolu’da bir filme gittik. Senaryo Yaşar Kemal’indi; Bu Vatanın Çocukları. Sonra yine Anadolu’da başka bir film daha çevirdik. Bunlar hep Göreme’de oluyor, peri bacalarının oralarda. Tabii o zamanlar yol yok, iz yok. Bu şekilde sinemaya girdim. Fakat devamlı sinema yapamadım, bunun en büyük nedeni, tiyatroda çok aktiftim gençliğimde. Devamlı oyun çıkarıyorduk. Bu böyle yıllarca sürüp gitti. Sinemaya yeteri kadar zaman ayıramadığım için şimdi üzülüyorum doğrusu.”

Böyle söylemesine karşın epey bir filmi vardır Bilge Zobu’nun. O bu sayının uzun zaman diliminde kendiliğinden oluştuğunu düşünüyordur. Kendinden söz ederken oldukça alçak gönüllü Bilge Zobu. Emin olmadığı konularda konuşmayı pek sevmiyor. Bildiği konularda da “sanıyorum” sözcüğünü kullanır. “200’ün üzerinde sanıyorum, epey bir rakam sanırım. Tabii senelerin getirmiş olduğu birikimle oldu bu. Tiyatro hep vardı, o aralıksız sürdü. Cep Tiyatrosundan sonra Dormen’in özel tiyatrosunda çalıştım. 50’li yılların ortalarında Adana Belediyesi, Adana Şehir Tiyatrosunu kurdu, oraya gittik. Doğrusu çok iyi bir kadroydu. Başımızda Devlet Tiyatrosundan o zamanların çok değerli oyuncusu Saim Alpago vardı. Fakat ağırlık İstanbullu oyunculardandı. Salih Tozan, Cahit Irgat gibi önemli isimler vardı. Bunların arasında ben daha yeniydim o zamanlar. Fakat biz orada devam etmedik, İstanbullular döndü. Ankara ağırlıklı olarak onlar devam ettiler, zaten Alpago da Ankara Devlet Tiyatrolarındandı. Döndükten sonra İstanbul Şehir Tiyatrolarına girdim. Giriş o giriş.” 

Sinemada yan rollerde oynar daha çok. Önemli yan roller. Hiç başrolü yoktur. 

“Tabii, tabii hep yardımcı rollerde oynadım. Önemli rollerim oldu, ama hep yardımcı roller. Hiçbir zaman bir filmi alıp sürüklemedim. Örneğin ilk filmlerimden olan Bu Vatanın Çocukları filmindeki rolüm, önemli bir yardımcı roldü. Daha sonra Kemal Sunal’ın yanında önemli roller oynadım. Bunlardan biri Kapıcılar Kralı filmiydi, diğeri Gülen Adam. Şimdi aklıma gelenler bunlar, epey filmde önemli yardımcı roller oynadım.” 

Sinema ve tiyatroda bildiğimiz başka Zobu’lar da vardı. “Evet, akrabam olur sanatçı Zobu’lar. Vasfi Bey annemin kardeşiydi. Annemle babam evlendiği zaman soyadı yokmuş, sonradan iki aile de Zobu soyadını almışlar. Melike Zobu var; o da yeğenim olur. Dayı, amca gibi akrabalık durumlarını pek bilmiyorum ben; onlardan birinin torunu ya da kızı. Çok şeker bir kızdır. Sanıyorum bıraktı sinemayı.”

Sinemanın çalışma şartları zordur. İyisiyle, kötüsüyle birçok anı vardır dağarcıklarında bütün oyuncuların. O zor şartlarda neredeyse imkansızı başarmışlardır. Bugüne kalan yüzlerce filmin içinde, şimdinin teknik olanaklarıyla bile çekilemeyecek denli başarılı filmler vardır. Tesadüfen sinemaya girmiş insanlardan çok başarılı oyuncular çıkmıştır. Bilge Zobu, “sinemada, özellikle bizim sinemamızda o zor şartlarda patrondan set işçisine, oyuncudan yönetmene herkesin severek, özveriyle” çalıştığına inanıyor. 

“Herkes severek yapıyor bu işi. Onların arasında çalışmış olmaktan her zaman mutluluk duydum ve gururlandım. Sinemanın çalışma şartları, özellikle bizde çok çetindir. Bundan dolayı bazı üzücü olaylar da olmuştur. Bunlar tabii yalnız şahsıma değil, bütün sinema camiasına, sanatsever camiaya üzüntü veren olaylardır. Acı olaylar maalesef bazı arkadaşların hayatlarını kaybetmesine kadar gitmiştir. Fakat genelde çok zevkli, keyiflidir sinemada çalışmak. Sonunda dipsiz kuyu, boş ambar. İnsanlar çalışmıştır fakat sigortaları olmamıştır; şartlar öyleydi, söylenemezdi de. Bu işler çok sonraları başladı, o zamanlar bu laflar konuşulamazdı. Sosyal haklarımız sonraki yıllarda derlendi, toparlandı. Eksik olmasın Ümit Utku bazı arkadaşlara yardımlarda bulunmuştur.”

Hiçbirinin düne kadar sosyal hakları, 12 Eylül sonrası sendikaları yoktu, hatta yakın zamanlara kadar bir araya gelebilecekleri lokalleri bile yoktu. Sorunların çözümü konusunda da farklı tartışmalar, görüşler vardı. Kimi devlet yardım etsin, çözsün sorunları diye düşünürken, kimine göre ise çözümü devletten beklememek gerekmekteydi. Bilge Zobu’ya göre sorunu ne devlet, ne de meslek kuruluşları tek başına çözebilir. “Sosyal hakların uygarlaşması, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle ve medeni ülkeler seviyesine yaklaştığımız oranda gelişecektir. Yoksa şimdi bir insanın ağzının ucundayız. Başbakanlardan biri bir şey söylese o oluyor. Onların da bin türlü işi var herhalde ki, bizim sorunlarımızla pek uğraşamıyorlar. Sanırım Gazi’nin dediği gibi, muasır medeniyetler seviyesine ulaştığımızda bizde de bazı şeyler daha iyi olacak.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...