'Görülmemiş' şeylerin kuşatması!
Fotoğraf: Envato
“Kamyon TIR’a çarptı, Belediye işçisi yaşamını yitirdi”, “Mülteci işçi göçük altında kaldı”, “Lisede kalorifer kazanı patladı: 1 ölü, 6 yaralı”, “Boyacı iskelede asılı kaldı”, “Gaz dolum atölyesinde yangın”, “Bursa’da 5 işçi yaşamını yitirdi”, “Tanker yandı, iki itfaiyeci hastanelik”, “Aylardır ücreti verilmedi, iş cinayetinde can verdi”, “Şemsiye altında hırsızlık”, “Sahte paralarla dolandırdılar”, “Mardin’de kaza: 1 polis şehit”, “Van’da çatışma: 1 Üsteğmen şehit”, “İçişleri Bakanlığı: Bir haftada 68 terörist öldürüldü”...
Öylesine seçilmiş bir günün (8 Kasım) gazetelere yansıyan bazı haberlerinden başlıklar bunlar...
Böyle haberlerin köpükçü medya diliyle nasıl tercüme edildiği ise hepimizin malumu artık.
Bu türe göre, ‘görülmemiş istisnalar’la karşı karşıyayızdır:
Görülmemiş kaza... Görülmemiş cinayet... Görülmemiş operasyon... Görülmemiş dolandırıcılık... Görülmemiş hırsızlık... Görülmemiş rüşvet... Görülmemiş yangın...,vs...
‘Görülmemiş’ler ülkesi burası!
“Görülmemiş” denilip de görünürlüğü giderek sıradanlaşanların listesi her gün biraz daha uzamakta...
Bu kadar ‘görülmemiş’ şey, bu ülkede neden bu kadar çok görülür oluyor peki?
Ve bütün bu ‘görülmemiş’ melanetler neden hep ‘birilerini’ vurmakta, onları incitmektedir?
Kadersizlik midir? Uğursuzluk mudur? Talihsizlik midir? Lanet midir?...
Betona kesmiş ülkenin metropolünde yağmur yağar da hayat felç olur, insanlar sele kapılıp boğulur...
“Görülmemiş felâket” manşetiyle haberleri yapılır!
Bir gün gelir, uygarlığı ve gelişmişliği “beton sarfiyatı”yla ölçen bir düzenin en tepesinden “her taraf beton, beton, beton” diye şikâyet konusu olur!
Dahası, “yıllarca bu şehire ihanet ettik” bile denilir!
İktidara geldiklerinde sadece dört gökdelenin olduğu İstanbul’a yüzden fazlasını ‘monte eden’ betonsever ihanetin, şimdi betondan şikayetçi olmasındaki ironi bir tarafa...
Bütün bu ‘görülmemiş’ denilenler, hayatımıza dayatılan gayri insani bir kuşatmanın en çıplak haliyle görünür olmasından başka bir şey değil aslında.
Aç gözlülüğünün kefaretini fakir fukaraya ödeten acımasız, şirret bir düzenin en olağan, en sıradan halleri...
Artık kendisini gizleyememekte, iliklerine kadar battığı kâr ve rant batağında kulaç atarken, fütursuzca, hoyratça yüklendiği toplumsal yaşamdan gaspettiklerinin yerine acı, ölüm ve yoksulluktan başka bir şey koyamamaktadır.
Asıl ‘felâket’ de budur; düzenin kendisidir!
Hem öyle hiç de “görülmemiş” falan değil, ayan beyan ortada olan bir felâket!
Yaşamı değil de kârı, rantı, ölümü ve acıyı kerteriz almış bir sisteme “felâket” denmez de ne denir?!
Bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın ağzından, “Çiçeği böceği boşverin, inşaata odaklanın” diyen...
Barışı değil de savaşı esas alan bir düzenin vaat edebileceği ne vardır ki felâketten başka?
Beton, sömürü ve savaş üzerinden kurulmuş sermaye birikimi denkleminin içerdiği günlük operasyon ve ölüm bültenlerinin işaret ettiği çözümsüzlük, acı ve ölümden başka ne bırakır insana?
Döne döne kaybedilmiş zamanların tarihini yazmak için gösterilen bu çaba, bu iştah neden?
Hayata dair ne varsa yıkıp yutan bu karanlık boşluktan insanlığa ne fayda?
Yılların rantçı ve piyasacı yamyamlığı, sıkça gördüğümüz üzere, nasıl iş cinayetleriyle ya da birazcık yağmurla “felâket” olup çullanıyorsa üzerimize...
Savaşla cendereye alınıp ölümüne sıkıştırılan da birlikte yaşam umudumuzun nefes borularıdır.
Kazananı olmayacak ya da hiç kazanılmayacak savaşların, beyhude ‘dava’ların, kâr ve rant tezgahlarının, yaşamdan çalıp insanlığa zaman kaybettirmek dışında bir şeye yaradığına tanık olmadı tarih...
Ama ‘fıtrat’ ve ‘var olmak’ meselesi sonuçta...
Bir düzen böyle sürdürülebiliyor ancak.
İnsanlığa kaybettirdiği zamanı kendi ömrü belleyerek sürüyor!
Enseyi karartmayalım yine de...
“Görülmemiş direniş”, “Görülmemiş grev”, “Görülmemiş barış” haberlerinin sıkça görünür olduğu günler çok da uzak değildir!
İnsana yakışan da budur.
- İstanbul seçimi, sazan sarmalı ve Zana’nın trajedisi! 29 Mart 2024 19:51
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor? 26 Mart 2023 04:40
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16
- Yarattığı enkazın altında kalan Akşener’in tarih bile olamama hali! 05 Mart 2023 04:53