01 Ekim 2017 00:15

Referanduma dair...

Referanduma dair...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) 25 Eylül’deki bağımsızlık referandumu bağlamında oluşan politik kriz gündemdeki yerini koruyor. Esas olarak bölge devletlerinin geleneksel ‘kırmızı çizgi’lerinin tetiklediği bu kriz, herkesin Kürt meselesi aynasında kendisini yeniden görüp teyit ettiği bir ‘vesile’ de oldu. Çok şey değişiyor, alt üst oluşlar yaşanıyor ama söz konusu Kürt olunca bagajlar pek değişmiyor. Bozulan dengelere yeniden ayar çekiliyor, hizalar alınıyor ve o malum refleks hemen harekete geçiyor. Her şeye rağmen değişmeye yüz tutmuş bölge denkleminde değiş(tiril)meyen Kürt politikasının ne ölçüde etkin olacağını ise hep birlikte göreceğiz.

***

Devletin siyasal mimarisinde mevcut ve ‘kurucu’ ve ‘yapısal’ nitelikte olan Kürt fobisi, müstesna yerini korumakta. KBY ile petrol sevkiyatı da dahil yoğunlaşmış ekonomik ticari ilişkiler, mezhep üzerinden sondajlanan entegrasyon rüyaları, ‘terörist ve bölücü’ Kürde karşı siyasal destek arayışları, ortak eksen belirlemeler, vs... hepsi de kifayetsiz kalmaktadır. “Uzakta” da olsa, ‘Bağımsızlık’ denince kurucu genetik alarm çalmakta, yılların biriktirdiği bütün ilişkiler bir anda dümdüz edilebilmektedir. 

Görülen odur ki; ne kadar kapsamlı olursa olsun bu ilişkiler esasında kayıtlı ve koşulludur. Çoğu zaman Irak devletinin rahatsız olduğu bu ekonomik angajmalar, mesele ‘siyasal statü’ olunca, ‘Irak’ın toprak bütünlüğü’ parantezinde tuz buz edilebilmektedir. Yara içeride ve derindedir çünkü; siyasaldır! Bu gerçekliği, referandum yapılmadan önce çözüm olarak önerilen “isterseniz Irak’la aranızda garantör devlet olabiliriz” teminatıyla(!) birlikte düşündüğünüzde, ortaya çıkan ironik ve trajik durum daha bir sırıtmaktadır. Türkiye hükümeti neyin garantörlüğünü vaat etmiştir Kürtlere? Asla bağımsız olmayacaksınız, bu konuda size garanti verebiliriz! 

***

Bahsettiğimiz derinlerdeki ‘siyasal’ yara İran, Irak ve Suriye’deki Kürt realitesiyle buluşmakta ve çok daha kapsamlı bir bütünün parçası olmaktadır. Bu sebepsiz de değildir aslında. Evet, iddia edildiği gibi, bir ‘Kürdistan’ hayali ya da tahayyülü vardır ki bu, Barzani’yi de kapsayan ama asla onunla sınırlı olmayan bir gerçekliktir. Irak, İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin hemen hepsinin referanduma dair duydukları ortak heyecan da bu gerçeği yeniden gösterdi. Ortak bir ulusal duygudur. Öyle ‘neyiniz eksik, oturun oturduğunuz yerde” diye had bildirmekle de geçiştirilecek bir şey değil. Eksik olanı istiyorlar ya zaten! Ekonomik ticari ilişkilerle tarihsel-siyasal ihtiyaçların önüne geçmek mümkün olamıyor. Kürt sorunu şimdi daha da bölgeselleşmiş bir düzeyde sürmektedir ve öyle ya da böyle, bağımsızlık tartışmasıyla daha da boyut kazanmıştır. 

***

Meseleyi tarihsel bağlamlarından koparıp  “Barzani’nin sıkışmışlığı” vb. argümanlar üzerinden okumaya çalışmak dipte harekete geçiren asıl dinamiği görememektir. Görmek istememektir ya da. Elbette öznel-spesifik etkenler vardır. Ama esas olan, Kürtlerin tarihsel statü ihtiyacının değişen koşullarda harekete geçmişliğidir. IŞİD sonrası bölge denkleminde kim nasıl yer alacaktır? Kürtlerin de bu soruya yanıt üretmeye kalkışmayacakları düşünülemezdi herhalde. Buna dair hamle yapma, irade oluşturma, eğilim belirleme hakkının, Kürtler için ‘kaderini belirleme hakkı’yla da içiçe geçmiş olması neden şaşırtıcı olsun ki? 

***

Bugüne kadar ‘içerideki’ Kürtlerin siyasal taleplerini ‘devletin bekası’ düzleminde karşılayan Türkiye’nin, bu ‘beka’ meselesini “Irak’ın toprak bütünlüğü”ne genişletmesi de dikkat çekici ama doğal bir zorunluluk oluyor bu arada. Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince öyle gidiyor işte. Artık yıllardır aşina olduğumuz “bölünmez bütünlük” paradigması, şimdi Irak’a da teşmil edilmekte: “Irak’ın bölünmez bütünlüğünü korumak beka sorunumuzdur”! Hadi komik demeyelim de bu da çok ironik... Ya içerideki Kürtler “tamam biz de Irak’daki ‘bölünmez bütünlük’ten istiyoruz” deseler? Ayrı parlamentosu, hükümeti, ordusu, başkanı, siyasal partileri, hazinesi, ticareti,  vs. olan bir özerk Kürdistan’ın olduğu Irak’ın “bölünmez bütünlüğü”! Velhasıl, bu ‘beka’ diye üzerimize püskürtülen tazyikli propagandanın içeriğinin de epeyce manidar olduğu açık.

***

Peki CHP? ‘Ana muhalefet’ CHP? Fazla söze gerek yok herhalde. Vasat bir devlet memuru düzeyindeki müktesebatıyla, her dinledikçe utandıran Öztürk Yılmaz’ın sözcülüğünü yaptığı politikanın perişanlığı ortada. O da iktidara eklemlenmiş ve perişan bir şekilde Irak’ta ‘beka’ aramakta: “Referandum Irak anayasasına aykırıdır” ! 

Güzel de, Irak’taki ‘anayasa ihlaline’ dair bu detektiflik hali, kendi ülkende tamamen anayasal denetim dışındaki OHAL rejimine muhalifliğini ötelemiyor mu, irtifa kaybettirmiyor mu? “KHK’lerle Meclis tasfiye edilmiştir” denilerek açılmış muhalefet bayrağı, o Meclis’te oylanan savaş tezkeresi kabul edilerek dürülmüş olmuyor mu? 

Meşru görmediğini söylediğin ‘tek adam rejimi’ sürecine böyle dahil ettirirler işte! Milliyetçilik ya da Kürt fobisi cangılından kurtaramadıkça paçanı, iddialarının da rüyalarının da bir özgünlüğü kalmıyor, iki arada bir derede kala kalıyorsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...