17 Eylül 2017 00:15

Maksat, hayatı kirletmek!

Maksat, hayatı kirletmek!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsan, ‘hayat’ esaslıdır. En zor, en sıkıntılı zamanlarında bile ‘gizil’ bir çekim gücünün etkisindedir. Neyi beklediğini bilemez belki ama onu bekleyen yeni şeyler vardır hep. Hayat dürtüsüdür bu. Son nefesine kadar bir an bile boş bırakmayan, adeta nabzına sinmiş, orada atıp duran iç güdüsel bir enerji... 

Ölüme dair herşey de dönüp dolanıp hayata bağlanır sonuçta. Ölüye saygı, hayata saygıdır aslında; yaşanmış bir hayatın değerini teslim etmektir. Tersi de doğrudur ama. 

Ölülere saldırarak hayata ne denli düşman olduğunu gözlerimize sokan bir ‘pislik’le karşı karşıyayız. 78 yaşında Dersim’li bir kadın, bir anne Hatun Tuğluk evlat acısı dahil gadrini, cefasını çok çektiği bu hayattan göçerken, bir ayna da tuttu bu pisliğe... Hayatın değerli ve güzel yüzü, ona düşmanlığın kahredici şirretince Ankara’da İncek mezarlığında süpürülüp kovuldu bir kez daha. Mezarlık basıp, gömülmüş cenazeyi toprağından çıkartmak... Bir kez daha kirletildi hayat ve Hatun Tuğluk’un tuttuğu ayna, bu kirliliğin nedenlerini, müsebbiblerini o kadar net gösteriyor ki...

Ortaya çıkan büyük tepkiden sonra yapılan “üzüldük, kabul edilemez, değerlerimize aykırı...” vb. açıklamalar, cenazeye saldıran güruhun beslendiği, motive olduğu o malum ‘kaynağı’ gizlemeye yeter mi?! Örneğin, Valilikçe hemen ilk elden yapılan “sataşma girişimi” tespiti ya da Başbakan’ın “kendini bilmez üç beş kişinin işi” teşhisi, olup biteni ‘istisnai’ ve de ‘kriminal’ bir zemine oturtma çabasından öteye ne anlam taşır ki? Saldırganları tanımıyoruz elbette ama onları böylesine barbarlaştıran karanlık iklimi, sorumlularını iyi tanıyoruz. Evet, denildiği gibi “kendini bilmez”likleri doğru olan o “üç beş kişi”, kendini de ne yaptığını da çok iyi bilen bir politikanın içinden imal edilmiş ortalığa salınmıştır. Sözkonusu politik mecranın mimarları için V. Yankelevitch’in çarpıcı sözlerini anmak isabetli olsa gerek: “Tanrım onları bağışlama, ne yaptıklarını biliyorlar çünkü!”

Yeni de değil, hep vardı o politika. İktidar kasalarında gerektiğinde kullanılmak üzere hep hazır tutuldu.  Şimdi “biz ne zaman bu hale geldik?” diye şaşkınca soranlara ‘günaydın’ demek bile gereksiz. Bu dehşeti reel boyutlarıyla anlayabilmek, geleceğe ve hayata dönük bir sonuç çıkarabilmek, politik bakabilmekle mümkündür ancak. Öncesini bırakalım; gayrimüslimlerin mezarlıklarına saldırılıp kemiklerin çıkarıldığı 6-7 Eylül 1955’e de gitmeyelim hadi. Daha 2015’ti, Silopi’deydi; ne diyordu Taybet İnan’ın oğlu: “Annem tam tanıma yedi gün sokakta kaldı… Hiçbirimiz uyuyamadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye. Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse, devlet yedi günde bize bunu yaptı...” 23 gün sonra toprağa verilebildi Taybet İnan, 11 çocuğu da dahil kimsenin cenazeye katılmasına izin verilmedi... Cemile Çağırga peki? Hani gömülemediği için cesedi annesince üç gün derin dondurucuda saklanan 10 yaşındaki Cizreli çocuk!..  

Örnekler çok; hafızalar unutuyor olabilir belki ama tarih kaydediyor nasılsa... Hepsinin temelinde çözümsüzlük vardır. Sorunlara çözüm üretemeyen iktidar politikalarının alan açtığı, gerektiğinde siyaset denklemine dahil ettiği ‘dolayımlar’dır. Safi politiktir. En güncel hali, Kürt sorununun çözümsüzlüğe mahküm edilmiş olmasıdır. Bunun ihtiyaç duyduğu sosyal-politik-kültürel-ideolojik zemin ve iklimdir. Eşit koşullarda ‘Ortak vatan’ mı diyorsun? Akıllı ol; ortak mezar bile bulamazsın! 

Meali budur, gerisi meczuba laf anlatmaktır. Yağan yağmur için “bizim yağmurumuz, başkası ıslanmasın” diyen meczuba... Ya da “Burası bizim toprağımız, Kürde, Ermeniye yer yok” diyen zavallıya, yerin ve yeryüzünün aynı düzlemde birleştiğini, Hatun Tuğluk’un da şu an o kovduğunuzu sandığınız toprağın içinde  yattığını anlatsan ne yazar!

Maksat, hayatı kirletmek işte!

İhtiyaç buna...

Çözümsüzlük, enerjisini kirlilikten alır çünkü.

Öldürmek, gerekirse ölmüşü mezarından çıkarıp yeniden yeniden öldürmek...

Hayata düşmanlığın ve çözümsüzlüğün beslendiği enerji, böyle tazeleniyor işte!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...