06 Eylül 2017 00:55

Asım değil; deist, nihilist bir nesil

Asım değil; deist, nihilist bir nesil

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Diyanet dergisinin, MAK-Danışmanlık şirketinin haziran ayında yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına dayanarak hazırladığı yeni ateizmleri işleyen dosyası dikkat çekici. Araştırmadan “Allah’ın varlığı ve birliğine bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz” sorusuna yüzde 4 oranında hayır; yüzde 6 oranında da “Evet inanıyorum ama her şeye karıştığını düşünmüyorum” yanıtının çıkmasının, din işlerini düzenlemeye memur edilmiş bir kurumda alarm çaldırmaması düşünülemezdi. Hayli yüksek bir oran. Böylece kurumsal dergi, bir tür ateizm olarak tanımladığı deizmi, yani tanrıya inanmak ama herhangi bir dini görüşle bağdaşmayı reddetmek eğilimini ve bunun dünya meseleleri karşısındaki kinik-nihilist tutumla eklemlenme biçimlerini masaya yatırıyor.

Bu dosyada deizm ve nihilizmin giderek yaygınlaşma potansiyeli gösterdiğine işaret eden yazarların önemlice bir kısmı, bunun sorumlusu olarak sosyal medyayı görüyor. Sosyal medyada inananlara musallat olarak deizm (Diyanet bunu da bir ateizm olarak görüyor) propagandası yapan birtakım kişilerin müminleri doğru yoldan saptırmayı iş edindiklerine dikkat çekiyorlar. Yani bu inanmama biçimleri de bir tür şeytan, cin faaliyeti! Biz nerede yanlış yaptık diyen ise çok az; olanlar da dinin güncel yaşanma biçimlerine yönelttikleri eleştiriyi başka ülkeler üzerinden tartışmayı tercih ediyor.

Anlaşılan o ki “dinimin, kinimin bekçisi Asım nesli”ni yaratacağım diyerek gençliğin ruhunu ve zihnini her gün ideolojik bir muameleden geçiren, müfredatı yıkıp yeniden kuran, tarikat ve cemaatlerle bakanlıkları paylaşmakta beis görmeyen bir siyasi iktidar istediği sonucun tam tersini almış bulunuyor. İslam dininin nasıl yaşanacağına her biri farklı yorumlar getiren bu tarikat ve cemaatlerin, televizyonlarda her akşam kafasına göre dini öğütler veren ilahiyat erbabının söylediklerinden, kurallı ve ilkeleri duruma göre değişmeyen bir din tasavvurunun çıkması zaten mümkün değil. Bir Müslüman bölgesi olan Ortadoğu’da birbiriyle çatışan silahlı çetelerin, bir Müslüman ülkeye karşı diğeriyle ittifak yapan devletlerin; Yemen’deki katliamla Arakan’daki arasında tercih yapan siyasi iktidarların; haritayı mezhep mobilizasyonuna göre biçimlendirmeye çalışan emperyalistlerle içli dışlı dini liderlerin İslam dini adına önerdikleri hiçbir şey, gençlerin ilgi alanına giremiyorsa sosyal medyaya çakarak bütün bu kaosun üstünü örtmek olsa olsa dergiyi çıkaranların içini rahatlatır.

Mesela, önce büyük bir dava konusu olarak ilan edilen OHAL’in  Cumhurbaşkanı tarafından, işverenlere hitaben, “Biz OHAL’i grev yapılmasın diye getirdik” biçiminde tarif edilmesinin, çoğu belki milliyetçi-muhafazakar Hükümetin koalisyondaki parçalarına oy veren genç işçileri, ister istemez dava-inanç bulamacını sorgulamaya sevk etmesi bir sosyal medya cinliği değildir. Geçtiğimiz hafta basına yansıyan bir fotoğrafta Menzil tarikatının veliahtı (şeyh torunu) şatafatlı bir tahta oturmuş görünüyordu. Gelir adaletsizliğinin derinleştiği; yoksullarla varsıllar arasındaki uçurumun acı verecek biçimde açıldığı bir zamanda bu görüntünün harekete geçirdiği çağrışım az buz değildir.  

Bir lokma, bir hırkaya muhtaç durumdaki bir kesim ahlak, takva, ibadetle oyalanırken siyasi iktidarla ilişkileri yüzünden nemalanan kesimler dünya nimetlerinin en büyük parçasına el koyduğunu vatandaşın gözüne sokuyor ve tahtla, şatafatla iştigal ediyorsa nüfusun, din hakkında önceden bildiklerini gözden geçirmesinden daha doğal bir şey olamaz.

Kendi geleceğini belirsiz, bugününü şekilsiz gören bir kuşakta nihilizmin yeşermesi için böyle mümbit bir zemin var. Tersi yönde her gün yapılan propagandaya rağmen sosyal medya deistlerinin özel propagandası rağbet görüp inançsızlık yüzdelerini artırıyorsa, burada bir tuhaflık olduğunu, inanç tacirleriyle toplum mühendislerinin düşünmesi lazım. Nihilizmi-deizmi-ateizmi tetikleyen nedeni görmek için, aynada bir türü ikna edici olamayan yüzlerine bakmaları yeter.   

Manevi değerlerin bir kesim için paraya ve ranta diğerleri için öte dünyaya tahvil edildiği koşullar, kuralları kişisine ve siyasetine göre değiştiği halde dinin tek anlamlı değer olduğundaki ısrarı, ister istemez boşa çıkarır. Toplumsal sınıflar arasındaki zamkın; Orta Çağ ahlakından müteşekkil iğreti ve tutarsız harcın sarsıntılara dayanıksız kalması da “Metal yorgunluğuna düşmüş” eşyanın tabiatı gereğidir. İsteyen mukadderattandır diye anlasın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...