30 Ağustos 2017 01:00

Ne ara böyle sevdik

Ne ara böyle sevdik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Filiz Aker önce Vatan Şaşmaz’ı sonra kendisini öldürdü.  Dolayısıyla o otel odasında ve öncesinde neler olduğunu, meraktaki kamuoyuna anlatacak kimse yok. Yakınlarının anlattıklarından, bitmiş ve artık karşılık bulmayan bir aşkın hazin sonucuyla karşı karşıya olduğumuzu bilebiliyoruz sadece. Aker’in yeğeni Dora Ercan, cinayet-intihardan sonra girdiği otel odasında yerdeki kırmızı tişörtlü erkek cesedini gördüğünde “Vatan bu” demiş; “Teyzem Vatan dışında kimseye bunu yapmaz.” 

Sevildiği için öldürülenler listesi şimdiye kadar hep kadın adlarıyla dolduğu için televizyonun, belli ki seveni çok, genç, erkek sunucusunun öldürülmesi ezber bozdu. Kadın cinayetlerinin, şiddetin, istismar ve tecavüzün artışının siyaseten kışkırtılmış eril kimliklendirmeyle dolaysız ilişkisini, rollerin değiştiği bu vakayla ilişkilendirmekte güçlük çekti aynı kamuoyu. Bu boşluğa oynayan bir dizi insan da  “Bu olay eğer bir vakıfta (mesela Ensar) olsaydı” diye başlayan ve Kemalist-Laiklerin muhtemel tepkileri üzerine yorumlarla devam eden 140 karakterli beyanlar döktürdü. Her düzeydeki bölücü refleks bu menfur durum karşısında da eşikte belirivermişti. Su testisi su yolunda kırılmıştı! Kimilerine göre de ortada psikopat, hastalıklı, öç almak için taammüden cinayet işleyen bir aşık vardı. 

Şu hali acıklı “kindar nesil” su testisi mecazına başvurmakta haksız değil. Ama o su testisi, sandıkları yerde; gecesini gündüzünü vur çatlasın vur patlasın geçiren, sürekli sarhoş gezen, cinsel ilişkilerinde ölçüsüz, ahlaksızlıklara teşne, onlara göre ideolojik  insan türünün adımladığı bir su yolunda sabitlenebilen bir nesne değil. Bu su testisi insanın “sevdiğini” öldürmesinin cevaz bulduğu, mahkemelerde cezai indirim konusu olduğu bir iklimde zaten çoktan kırılmıştı. O yoldan geçen ise, toplumun şimdiye kadarki ortak değerleriydi. Bu değerler aşındıkça, durmadan psikopat üreten siyaset makinesinin etki alanının genişlemesine, sevdiği deriyi döven debbağların sayısının artmasına şaşırmamalı. 

Karşılıksız aşkların ölümle cezalandırılması demek ki artık sadece kadınların sorunu değil. Kadınların bedeninde temeli atılan dejenerasyon bildiğimiz bütün normalleri yıkıma uğratarak yayılıyor. “Ne ara bu kadar... olduk” diye başlayan şaşırma cümlelerinin de zamanı geçti. 

Cinayetin işlendiği hafta içinde yine bir din bilirkişisi birinci dereceden yakınlar arasındaki ensest ilişkinin caiz olabileceği vaazını veriyordu. Murat Başoğlu’nun yeğeniyle görüntülerinin magazin sayfalarına düşmesi aynı zamana denk düşer. İnsanın en yakınını istismar edebileceği, güçsüzlerin aynı evde yaşadıkları akrabaları ve hatta ana babası tarafından taciz edilebileceğinin ulu orta söylenebilmesi, üstelik bunun meşru görülebilmesi ile ortalığı testi kırıklarının kaplaması arasında öyle büyük bir uçurum yok. 

Taliplerin birbirlerinin cüzdanından, mal varlığından aldıkları elektriğin aşk etiketiyle onurlandırıldığı kadın programları yıllarca kadın erkek arasındaki ilişkilere bir normal biçmişti. Bu zavallı programlar bile artık ekrandaki vaaz programlarının yanında zemzemle yıkanmış gibi kalıyorsa, su yolunu kırılmadan geçebilen testilerin varlığı en büyük şaşkınlık konusu olacaktır. İnsanın bir diğerini nasıl sevmesi gerektiği çoktan beri ona bırakılmış bir şey değil. Bu tahribat en zayıflardan başlayarak bu toplumu istila etmeye başlamış görünüyor. 

Filiz Aker’in yeğeninin söylediğinin altı çizilir. Bir insanın en fazla en sevdiğine kıyabileceğinin teyididir bu. Sevgi evlilik programlarıyla “bencil hesapların buzlu sularında” nakit hesapların konusu olmuş, aşk gayrimenkul bir değer haline gelmiş ve nihayet yürü ya kulum ilahiyatçılarının da yardımıyla hastalıklı bir duyguyu artık olarak bırakmışsa her aşka biraz kan bulaşmış demektir. 

Yola çıkan testiler bu kadar çabuk kırılıyorsa ‘Biz ne ara böyle sevdik...’ demenin de anlamı yok.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa