15 Ağustos 2017 01:02

İktidar için tek kural, kuralsızlık…

İktidar için tek kural, kuralsızlık…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başlık sorar; muhalefet saatlerini buna göre ayarladı mı?

***

AKP’li Ayhan Oğan, cami avlusunda beklemeye alınan ‘tebliğ’inde (mealen) ne demişti?
15 Temmuz’dan itibaren Erdoğan’ın liderliğinde yeni bir devlet kuruyoruz!..
AKP Genel Başkanı Erdoğan, önceki gün Isparta’da neye davet etti?
“Yeni 15 Temmuzlara var mıyız?” (12 Ağustos 2017)  
Eyvah!
Yani?
“Benim milletim” yeni ‘15 Temmuz destanları’ mı yaratacak?
Yeni şehitler abidesi mi dikecek?
Hareket sahası daraldıkça, mecburi istikamet, “İstiklal Savaşımız” hamaseti… ve…
Öyleyse?
Ver mehteri ver mehteri…

*** 

Aşikâr olan: 
AKP Mardin il teşkilatı seçimlerinde adaylık çekişmesi yaşanır… 
Kuvvet sahipleri kendi aday(lar)ını seçtirmek ister…
Memlekete hizmet, Parti’de bayrak yarışı aşkı, sosyal medyada polemik konusu olur…
Belli ki Mardin AKP’nin hatırı sayılanlardan biri…
Dokunaklı sitemlerini yollar:
“Bu rektörler siyasete karışmasa çok iyi olacak.”
Temenniyle kalmaz. Tutamaz kendini. Devam eder:
“Senin ne alakan var.”
Soruya bak! Olmaz mı!?..
O ki!... 
Muhatabın cevabı ikirciksiz nitekim… 
Mardin Artuklu Ü. Rektörü, parti devletinden pornografik kesitler yayınına geçer…
“Ben genel başkanımızın Mardin temsilcisiyim. Bunu biliniz. Size geçit yok.”
Cevabın sahibi, Ankara Ü.’nün ibişini hasetten çatlatmış mıdır?
İhtimal…
Zira…
Prof. unvanlı Ahmet Ağırakça, kendisini devletin rektörü sananları tekzip ederken, saydığı şecere imrenilmeyecek gibi değil:
“Biz Milli Nizam’dan beri, 50 yıldır bu davadayız.”
Naçizane gayretle, rektör hocaefendinin amelini idrake yoğunlaşmışken, sehven, “Savaşın merkezi Aydınlık[*]” ile irtibatım koptu…
O sırada PaşamızVatan Savaşı cephesinden hangi muştulu haberi paylaştı kaçırdım… 
Pentagon’u alt etmeye beş kala kahramanlarımızın Rus ve Çin ittifakına yaslanarak hangi sefere çıktığını tam anlayamadım… 
İstirham ederim, bilgilendirip telafi ediniz…

***

Abdülkadir Selvi, söylem terbiyecisi gibi…
Hürriyet vasıtasıyla, AKP namına adeta Kılıçdaroğlu’nu denetim ve gözetim altında tutmaya çalışıyor…
Neydi o “Kontrollü darbe”den vazgeçirme maksadı ayan beyan ortada olan, adeta ikna ‘görüşme’leri filan…
Neyse… 
CHP Genel Başkanı, geçen gün Abdülkadir Selvi’ye sorgusu sırasında dertlenmiş:
“Bana karşı bel altı kampanya yürütüyorlar!” (12 Ağustos 2017)
Bel altı derken?
Her kritik meselede mikrofon tutması…
İktidar lehine sıkıştırıp bastırması ile sırıtmasından anlıyoruz ki…
Kılıçdaroğlu, Selvi boylu yazarımıza zimmetlenmiş… 
Lakin, Kılıçdaroğlu’nun “Bana karşı bel altı kampanya yürütüyorlar” dan kastını anlamak için Bülent Tezcan’ın evvelce yaptığı açıklamaya kulak vermemiz icap ediyor…
CHP Sözcüsü Tezcan net konuşmuştu:
“Havuz medyasında yürütülen kampanya var… Bu yeni bir kumpasın planlamasıdır… Asıl mesele bunun [MİT TIR’ları davası] üzerinden Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye iftira süreci başlatmaktadır.[**]” (9 Ağustos 2017)

***

HDP’nin henüz dışarıda bırakılan yöneticilerinden Osman Baydemir, geçen gün ne diyordu:
“Kılıçdaroğlu tutuklanırsa hiç şaşırmayın.” (10 Ağustos 2017)

***

Misaller esasen rastgele seçildi, denilebilir. 
Daha kuvvetli, temsil kabiliyeti yüksek örnekler bulmak da pekala mümkün... de…
Lüzum var mı?
Artık genel kanaat haline gelmiş sayılabilir:
“Satacak hikâyesi kalmayan” AKP, hamaset ve fiktif gündemlerdenbeslenemez hale geldikçe, ‘hasım’larına saracak… Sarıyor.
Muhalefetin menfezlerini tıkayacak tertip ve operasyonlara dadanmaya devam edecek… Ediyor.
Tehdit ya da kollanan uygun zemin yakalandığında indirilmek üzere…
Rehin alma operasyonu kılıcı her muhalifin başında daha sık salınıp duracak…
Kılıçdaroğlu dahil, her muhalif artık açık hedef…
Saray’ın zinde gücü olarak maiyet/havuz medyasının açık tehdidedönüşen yayın(/m)larına bakarak da bunu görebiliriz…
Başlık, ana fikir vermiş olmalı:
Başbakan’ın (da) itiraf ettiği hedef ne:
“Sürekli iktidar…”
Yönetim ve kuralı: 
Kuralsızlık…
Anayasamanayasaya… Hikâye gari… deyip duruyorlar, her halleriyle…
Vaziyet bu merkezde temayüz ederken… 
Saray’ın kuralsızlık kuralı karşısında farklı meşreplerden muhalefetin elindene var?
Kuralsız iktidar ile muhalefet nasıl başedebilecek?
Anayasa ve yasa tanımazlara kural hatırlatması yapmak gibi komiklik dışında?
Varın siz bunları düşünün…
Ben sizekuralsızlık kuralıyla seyreden İktidarın, artık gemiyi azıya almışpervasız medyasındanşirretlik misalleri vereyim…

[*] Aydınlık savaşın merkezinde, 10 Mayıs 2017 
[**] Bu yazı geçen Pazar sabahı yazıldı. Pazartesi günü yayımlanmak üzere gönderildi. Fakat bugüne kaldı. Yazıyı gazeteye gönderdikten sonra Bülent Tezcan’ın endişesini destekleyen bir gelişme yaşandı. AKP Genel Başkanı, Kılıçdaroğlu hakkında kurulan tertibi açıklar gibi konuştu:  ”Halen ülkesinin aleyhine işlediği suçtan dolayı cezaevinde bulunan zat[Enis Berberoğlu-e.a] konunun kendisine kadar ulaşmasına endişe ettiği için şimdiden suyu bulandırmaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu'nun bağlantısı çıkarsa şaşmayın. Buradan çıktım, çıktım, çıkmadığım taktirde açıklamalarda bulunacağım diyor içerideki zat. [bkz. Oya Berberoğlu’nun yalanlayan açıklaması: “Yalanlarınızla boğulacaksınız.”] Bütün bunlar FETÖ taktiğidir. “ (13 Ağustos 2017)

Uzun bir dipnot ilave ederek, Erdoğan’ın sözlerine yer vermek istedim. Çünkü bu yazının yazılmasını motive eden ana unsurlardan biri tam da Erdoğan’ın dile getirdiği tertibihissetmekti. İşaretlerini görmekti. İktidarın her türlü kuralsızlık içinde, CHP’ye karşı, HDP’ye çektiği operasyonun benzerini tasarladığı izlenimi paylaşmak, iktidarın benimsediği/sürdüreceği ana siyaset tarzına dikkat çekmekti. Son not: Erdoğan’ın artık alenen gönderdiği tehdit, Saray medyasında yapılan yayının esasen nerede pişirildiğini de gösteriyor.  


MEHTAP YILMAZ YAKALARSA…  

Emniyette sorgucu gazeteci/akademisyen eşiğine ramak kalmışken, bunu zorlayan  misale değineceğim:
Yeni Akit’ten… Mehtap Yılmaz…
Mehtap Yılmaz’ı yazdıklarından olmasa da genelkurmay başkanının kendisini hastanede ziyareti ile hatırlayabilirsiniz.
Mehtap Hanım, Hulusi Akar’ın nezih ziyaretinden kareleri çerçeveletip duvarına asmış olmalı.
GKB Hulusi Paşanın hastane ziyaretin manevi gücüne sığınıp, kudretini test etmek mi istedi bilinmez…

KILIÇDAROĞLU’YU KULAĞINDAN TUTTUĞU GİBİ HÜCREYE ATACAK!

Fakat geçen gün CHP Genel Başkanı’na hücre hapsi vermiş…
Şöyle yazmış:           
“Bence uzatmanın alemi yok...Kulağından tuttuğunuz gibi atın içeri Kılıçdaroğlu’nu… atın içeri bu herifi olsun bitsin!”[*]
Bu satırları yazdığım ana kadar, Mehtap Hanımın direktiflerinin emir telakki edilip harekete geçildiğine dair bir havadis okumadım. 
Mehtap Hanım’ın verdiği “atın içeri” emrini Kılıçdaroğlu ile sınırlı kalmamasından olabilir mi? 
Zira Yeni Akit Yazarı yüce gönüllülük göstermiş. Üşenmeyip liste hazırlamış.
Mehtap Yılmaz, Kemal Bey ile birlikte “içeri” atılmasını istediği diğer CHP’liler için de epey hiddetli döktürmüş:
“Yan hücreye de yeşillik niyetine, 2 milyonluk iletişim faturasını millete gömen Elif-Cell’le, elini beline koyup “Erdoğan IŞİD’e Sarin gazı veriyo gomşulaaaar” diye şirretlik eden Eren Erdem’i, terörist cenazesinde salya sümük ağlayan Gamze İlgezdi’yi koyun...”(vurgular benden-Erol a.)

“MİLLETE GÖMEN” DERKEN?

Her şeyi anladım…
Mehtap Hanım kafaya koymuş... 
CHP’ye hücrelerde grup toplantısı yaptırmakta kararlı...
CHP’lilere naçizane tavsiyem: 
Çanakkale’de kuracakları Adalet Kampı’nda bilhassa adı geçenler pek bir arada görünmesin… 
Ya da kapıya “Mehtap Yılmaz geliyooor” diye avazı çıktığı kadar bağıracak,  hançeresi kavi gözcüler yerleştirsinler…
Hayır, her “havuz”dan çıkan bir iki vekili kapıp “içeri tıkarsa” TBMM’de vekil kalmayacak… 
Endişem ondan…
Bunlar tamam… 
Mehtap Hanımın niyetini de, yazıp çizdiği her bi’ şeyini de anladım…
Lakin tek şunu çözemedim: “millete gömen”… 
Ne bu?
Akit Yazarı Mehtap Yılmaz hanfendi, “millete gömen” derken, “gömme” fiili ile neyi kast ediyor?
Öfke kontrolü probleminden değilse, “millete gömen” ifadesini, Mehtap Hanım neden yazısına “gömmüş” olabilir?
Selam ve dua ile Mehtap Yılmaz… Selam ve dua ile…

[*]Kulağından tuttuğunuz gibi atın içeri Kılıçdaroğlu’nu!, Yeni Akit, 7 Ağustos 2017

YENİ NİZAMI CEDİDİN İKİ ZİNDE KUVVETİ: SARAY MEDYASI VE ADLİYESİ

Kaderimiz o kadar ortaklaşmış gibi davranılıyor ki…
AKP “metal yorgunu” olunca memleket yorgan döşek olsun isteniyor…
Bu gidişat hayra alamet değil elbet…
Nitekim AKP’nin bir numarası da yorgun metal-ci avında…
Abdülkadir Selvi efendiden öğreniyoruz; “reis” yakaladığı metal yorgununu dinlene dinlene, dinlendirecek… miş.
Ötesini berisini pek bilmesem de…
Şayet şahitliğim makbul bulunursa, gözlemlerimi paylaşmak isterim…
İntibaım o ki…
Yeni müesses nizamın iki güzide müessesi  kanaatimce fevkalade zinde görünüyor…
Saray medyası ile Saray adliyesinden söz ediyorum…
Saray nizamı cedidinin bu iki müessesi, AKP’nin zinde kuvvetlerinin başında sayılabilir… Kanımca.
Zira…

UYUM MÜTHİŞ, EŞGÜDÜM MUAZZAM

Saray medyası ve Saray adliyesi, aynı menzile yürüme plan ve prensiplerini tatbikte, yardımlaşma ve uyumda, tek kelimeyle, muazzamlar.
Saray medyası ve Saray adliyesinin fevkalade eşgüdümü gerçi bazen rol çalmalarla teklemiyor da değil…
Son Cumhuriyet davasında olduğu üzere… Mesela sabah.com.tr kararı mahkemeden önce açıklayabiliyor…
Kimlerin serbest ve tutuklu kalacağı gibi mahkemeyi önceleyen bildirimler nev’inden  küçükkaçaklar olabiliyor…
Zinde kuvvetlerin aşırı zindeliğinden mütevellit güç senkronizasyonu problemi olarak telakki edilebilir…
Lakin yine de dikkat etmelerinde fayda var… temennisinde bulunarak, esasa geçelim…

ÇARK TIKIR TIKIR DÖNÜYOR

Saray medyası ile Saray adliyesinin fevkalade uyumlu çalışmasından bahsedeyim… 
Şöyle izah edebilirim:
Farz edelim eşgüdüm sayesinde hedef tayin ediliyor…
Medya mürettebatı harekete geçiyor… 
Hedef kişi ya da kurumlarla ilgili sızdırma, “ele geçirdik”li haberler ve takiben yorumlar başlıyor…
Hedefi tahribe dönük “haber” ve “yorum” sağanağı kıvama gelince, Saray adliyesi harekete geçiyor… 
Kolluk kol veriyor, derdest edilip, Saraydan hücreye transferle, işbirliği nihayete eriyor…
Fakat eşgüdüm devam ediyor…
Operasyona zemin için yapılan “haber” ve “yorum”lara (da) dayanarak iddianameler hazırlanıyor…
O haber ve yorum sahipleri “tanık” sıfatıyla eserlerini görmek üzere mahkeme salonunda toplaşıyor…
Saray medyası aynı zamanda iddianame yazıcısı ve tanık olarak Saray adliyesinin yardımına koştuğu senkronize çalışmaya, böylesi muazzam eşgüdüm misallerine aşina idik…

SAHA İHLALLERİ DE OLMASA… 

Fakat son zamanlarda sanki biraz kantarın topuzunu kaçırdılar… Hatta ziyadesiyle…
Mübalağalara da teşneyiz ama galiba bu kadarı da… dedirtecek raddede misaller tünemeye başladı…
Köşelerde alenen iddianame yazmalar…
“Atın bu herifleri içeri” direktifleri… filan…
Savcı ve hâkimlerin kürsü güvenliğini  tehlikeye sokacak derekeye geldi mesele; benden söylemesi…
Saray medyasının güç zehirlenmesini aşan hırs ve ihtirası, mahkemelerde fiziki kürsü işgallerine dönüşebilir…
Kariyerlerin tehlikeye düştüğünü gören adliye personeli, “Ne yani biz de yazı müdürü koltuğuna filan mı oturalım, köşe mi kapalım” serzenişiyle kazan kaldırsa ve medya plazalarına dalsa…
Maazallah maazallah… 
Kutsal dava yürüyüşünde eşgüdümü bozacak aşırılıklardan kaçınılmalı…
Zinde kuvvetler arasında senkronize hareket ve buna istinaden mevkiler arası had ve hudutlar muhafaza edilmeli… Titizlikle!.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa