13 Ağustos 2017 01:00

En iyisi nedir?

En iyisi nedir?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çocuklar için en iyiyi, en uygunu istemekten vazgeçmeyenler için çocukların bulunduğu ortamlarda gözlem yapmak çok önemli. Çevremde çocuklar oldu mu, onlarla ilgilenmeden edemiyorum. Hem artık ilgilenilecek o kadar çok ayrıntı var ki. Eskiden daha basit bir yaşam süren çocukların çoğu için artık müthiş bir kuşatılmışlık söz konusu. Çocuklar artık çok garip ve karmaşık bir dünya ile karşı karşıya. Çocukları kuşatan karmaşıklığın sorumlularının başında, durmaz uslanmaz satıcılar geliyor. Yani çocukları birer tüketici yapmak ve bu rolde tutmak isteyen şirketler. Hiç durmadan çocuklara bir şeyler satmak isteyen yetişkinlerin yönettiği şirketler.

Bu uslanmaz kuşatmanın karşısında ana babaların çok uyanık olması gerekirken, durum hiç de öyle değil. Çoğu ana baba iki açıdan yanılgıya düşüyor. İlk yanılgı, yanlışlarla dolu bir karmaşıklığın “doğru tercihler” ile aşılabileceğinin sanılması. Doğru bebek bezini seçmekten, doğru okulu seçmeye sürekli “doğru tercih” yapmak gerektiği yanılgısı ile ana babalar kendilerine garip bir uğraş yaratıyorlar. Oysa çoğu zaman “seçenek” denilen şeyler arasında hiçbir doğru yok.

Doğru tercih yapmak kolay değil. Devreye uzmanlar giriyor. Her konuda tercih uzmanları var. Şöyle şeyler yazıyorlar: “Bebekken ve çocukken sağlıklı yeme davranışı kazanan çocuklar, hayatları boyunca rahat ve mutlu oluyorlar. Çocukken mutlu olanlar, büyüyünce huzurlu yaşıyor. Beslenme alışkanlıkları bu huzuru derinden etkiliyor, bilen bilir.” Huzur bulmak Türkiye’de keşke bu kadar kolay olsaydı.

İkinci yanılgı ise geleneksel roller ve eğilimlerle birleşmiş bir eğilim, “En iyisini bulma ve verme” çabası. Bu çabayı pazarda, alışveriş merkezlerinde gözlemlemek, sohbetlerde duymak hiç zor değil. Yalnızca çocukları izlemek bile yeterli olabilir çünkü çocukların üzerlerindeki giysiler, ellerindeki veya sırtlarındaki çantalar, oynadıkları oyuncaklar veya aslında oyuncakla ilgisi olmayan şeyler hepsi birer gösterge.

Ana babaların “en iyi” rüzgarına kapılmamaları kolay değil çünkü Özal döneminden başlatılan tüketim saplantısı o günden bu yana çok güçlendi. Türkiye’nin dört bir yanında “en iyi” peşinde koşan ana babalar artık çok fazla. Sosyal devlet yok edildikçe, ana babalar çocuk bakımı ve yetiştirilmesi sürecinde yalnız bırakılıyor ve birer şövalye gibi büyük bir mücadele içinde bulunmaları bekleniyor.

Oysa çocukların mutlu olması için “en iyi” gerekli değil. Çocuklar için “en iyi” olduğu söylenen şeyler çoğu zaman tüketilmesi istenen, hiç de gerekli olmayan şeyler. Okullara konulan “akıllı tahtalar” gibi, her yıl daha büyüğü çıkarılan kocaman bebek arabaları gibi, “en iyi” olduğu söylenen nice şey aslında hiç de gerekli değil.

Diğer yandan var olan iyi ne varsa artık tehlikede. Su, deniz, ormanlar, meyve, sebze hepsi tehdit altında. Türkiye çölleşir, kentler çirkinleşir ve çocuklara hiç yer bırakmaz hale gelirken, çocuklar için “en iyi” aramanın ne anlamı olabilir?

Aklıma pazarda çocuğu için şeftalinin en iyisini almak isteyen ana baba geliyor: Şeftalinin sonu geldiğinde, artık şeftali kalmadığında ne yapacaksınız? Artık şeftalinin iyisini seçmeye çalışmak yerine şeftaliyi korumak gerekmez mi?

Çocuğu için domatesin en iyisini almak isteyenlere de sormak gerekiyor: Domatesin, yani gerçek domatesin sonu geldiğinde ne yapacaksınız? Domatesin sonu geldiğinde nasıl yemek yapılacak? Bunların hiçbiri bilim kurgu değil. Mısırın sonu geldi. Artık gerçek mısır bulmak çok zor. Gerçek mısır olmadan “en iyi” mısır bulunabilir mi?

Çocukların mutlu olması için “en iyi” gerekli değil. Çocuklar için domates, mısır, şeftali, oyun alanları, temiz hava, ormanlar, su gerek. Çocuklar için en iyisi doğayla barışık bir yaşam. Çocuklar için en iyisi eşitlik ve adalet. Çocuklar için en iyisi barış. Gerisi boş...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa