30 Temmuz 2017 00:15

Rejim üniversitesi, rejim kongresi

Rejim üniversitesi, rejim kongresi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Üzerinde “bilim” yazan herhangi bir akademik toplantının bilimsel olması gerekmiyor. Özellikle de günümüz Türkiye’sinde. Resmi ideoloji ve resmi söylemin içerdiği görüşleri ‘bilim’ damgası ile yaymak üzere düzenlenmiş kongrelerin sayısı ideolojik baskının arttığı dönemlerde hep yüksek olmuştur.Son on yıl içerisinde Türkiye’deki üniversitelerde düzenlenen etkinliklerin büyük bir bölümünü de bu küme içerisinde görmek gerekiyor.

Üniversitelerdeki etkinlikler, gerek üniversite içinde, gerekse dışında akademik ve bilimsel olma izlenimi uyandırabiliyor. Oysa son yıllarda üniversitelerde içeriği tümüyle dini inançlara dayalı olan etkinliklerin sayısı hiç görülmemiş denli çoğaldı, yani çoğaltıldı. Bu, hiç kuşkusuz, üniversitelerde kurulmak istenen hegemonyanın bir göstergesi. Üniversitelerin artık sorgulama ve muhalefet değil, tam tersine inanç ve rıza üreten muhafazakâr kurumlar olması isteniyor. Rejim aslında okumayan ve sorgulamayan, gayet önyargılı mezunlar üretmek peşinde. Doçent, profesör yapılan ve gerçekten yobaz nice öğretim üyesi gibi.

Geçen hafta duyuruları yapılan ve 30 Kasım-2 Aralık 2017 tarihlerinde Urfa’da düzenlenecek olan “I. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi” üniversitelerin hangi yöne sürüklendiğinin bir göstergesi. Kongre web sitesine (http://yaratiliskongresi.org/) Aziz Sancar’ın fotoğrafı konulmuş. Altında, “Ben Müslümanım. Evrime inanmıyorum” yazıyor.

Türkiye’de evrim karşıtı propaganda içeren kitaplar ve yayınlar zaten çok fazla. Ama artık bu propagandanın resmi görüş olarak kabul edilmesi, bakanlık tarafından müfredatlara işlenmesi ve ardından üniversitelerde yaygınlaştırılması amaçlanıyor.

Müfredatların eleştirel düşünceden uzaklaştırılması ve evrimden arındırılması, bunların yerine dinin ve yaratılış inancının konulması isteniyor. Hangi düzeyde olursa olsun, yaratılış inancı ile çelişebilecek tüm görüşler okullardan dışlanıyor. Bu çaba aslında 80 ve 90’larda ABD’de yürütülen evrim karşıtı çalışmalara çok benziyor.

Evrim karşıtı görüşlerin üniversite düzeyinde yaygınlaştırılması, ders kitapları ile sağlanamayacağı için ‘bilimsel’ ve ‘uluslararası’ görünümlü etkinlikler düzenleniyor. Bu etkinlikler aslında ne bilimsel, ne de uluslararası. Bilimsel değiller çünkü amaçları tartışma, sorgulama değil; yalnızca haklı çıkarma. Yani, bir inançtan ibaret olan yaratılışı haklı gösterecek çalışmaların sergilenmesi için düzenleniyorlar. 

Urfa’da düzenlenecek olan kongrenin amacı, zaten ‘Yaratılış gerçeği’ olarak saptanmış. Bu kongrede yaratılışın hiçbir şekilde tartışılması söz konusu değil çünkü “yaratılış bir gerçek” ve kutsal bir inanç. O kadar kutsal ki, kongre davet metninde büyük harfle yazılıyor. Evrim ise bir ‘görüş’ veya ‘mesele’ olarak sunuluyor.

Kongrenin ‘uluslararası’ olduğu iddiası ise birkaç konuğun veya bilim kurulu üyesinin Bangladeş, Hindistan, İran, Malezya ve Kuveyt’ten olmasından ibaret. Kurulda neden yalnızca bu ülkelerden kişilerin bulunduğunu tahmin etmek zor olmasa gerektir.

Yaratılış Kongresi’ni düzenleyen ve destekleyen kuruluşlar da Türkiye’deki rejimi yansıtıyor. Tümüyle iktidar ile uyumlu iki üniversite düzenleyici. Valilik ve müftülük ise destekleyici. Bu üniversitelerin iktidar ve müftülük uzantısına dönüşümünün basit bir göstergesi. Destekçiler arasında iktidarın ideolojik tetikçilerinden biri işlevini gören Eğitim-Bir-Sen de var. Bu sendikanın, 19. Eğitim Şurası’nda kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda okutulması gibi en olmayacak önerileri iktidar adına gündeme getirdiğini anımsamak gerekir. 

Özetlemek gerekirse, bugün rejim medyayı ve mahkemeleri kullandığı gibi üniversiteleri de kendi görüşlerini yaymak için kullanmak istiyor. Yani üniversite rejimin papağanı olacak. Tıpkı gazetecileri ‘terörist’, insan hakları savunucularını ‘ajan’ yapan yandaş medya gibi. Tıpkı Ahmet Şık’tan önce Ergenekoncu, sonra Fethullahçı yaratan savcılar, yargıçlar gibi. Üniversiteler bir inançtan öte hiçbir geçerlik taşımayan yaratılışı ‘bilimsel gerçek’ olarak sunacaklar. Ardından bu topluma bir ‘gerçek’ olarak sunulacak. Kongrede herkes ‘yaratılış bir gerçektir’ dediği için yaratılış ‘bilimsel bir gerçek’ olacak. Oysa üniversiteler rejimin uzantısına dönüştürüldükleri an bilimsel olamazlar. Türkiye’de bilimin sonu geliyor. Gerçeklerin ve bilimin yerini inanç ve saraydan gelen buyruklar alacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa