Kokteyl darbe!
Başlıktaki ‘kokteyl’ AKP terminolojisinden aşırma. Onlar kadar yaratıcı olamayız sonuçta. ‘Kokteyl terör’ diyorlardı ya bir ara; “IŞİD, PYD-PKK, FETÖ, radikal sol hepsi içiçe ‘yerli ve milli’ hükümete karşı”! Ciddiye alınmamak için bundan daha isabetli bir formül bulunamazdı doğrusu, neyin kafasıysa artık...
Neyse, bizim ‘kokteyl darbe’den kastettiğimiz o kadar gerçeküstü bir kurgu değil ama. Üzerinden bir yıl geçen ve yıldönümü, ‘tek adam rejimi’nin kuruluş dönemeci olarak toplumsal belleğe kazınmaya çalışılan 15 Temmuz’un öncesi ve sonrası zincirden bahsediyoruz. “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” ismiyle müsemma bu ‘kurucu efsane’nin bugüne nasıl bir ‘demokrasi’ ve ‘milli birlik’ kriziyle taşındığını epeyce biliyoruz artık. “Devlete karşı ilan edildiği” söylenen OHAL’e bakmak ve en son Cumhurbaşkanı’nın “grevlere karşı OHAL” mesajı yeterlidir zaten. Kuşkusuz ki bu ölçüde bir açık itiraf, işçi sınıfının ‘sınıfı bilinci’ profilindeki seviyenin pek de ‘rahatsız edici’ bulunmamasıyla ilgilidir ve bu ayrı bir tartışma konusudur.
***
Dünya görüşü, gelecek tasarımı, tarihsel kaynakları, uluslararası bağlantıları vb. açılardan ortak referanslara sahip olan ve 12 yıl iktidar ortağı olan iki güç tarafından öncülük edilmiş bir darbeler zinciri... ‘Kokteyl’ nitelemesinin bir boyutu, 15 Temmuz’un sonrasındaki OHAL rejimine bağlanmasıyla ilgilidir elbette. Bu açıdan, (hâlâ tartışmaya muhtaç karanlık noktalarıyla birlikte) başarısız darbe girişiminin “başardıkları” ortadadır. Başarısız askeri darbe girişimi, 7 Haziran’dan sonra şekillenmeye başlayan ve sonrasında başarıyla sürdürülen ‘siyasal darbe’ sürecine eklemlenip onu bir başka aşamaya sıçratmıştır. Yani ‘kokteyl’in içinde, 7 Haziran sonrasında başlamış ‘siyasal darbe’ de mevcut. 7 Haziran’dan 15 Temmuz’a geçen bir yıllık ‘olağanüstü’ hukuksuz yönetim, OHAL’le ‘hukuki’ zemine taşınıp olağanlaştırılmıştı!
15 Temmuz’daki askeri darbe girişimi de, sonrasındaki OHAL süreci de malum. Fiili başkanlık hedefli ‘siyasal darbe’ süreci ise pek anılmıyor ama. Önemlidir oysa. 15 Temmuz’u da ‘tetikleyen’ bir yönü vardır.
***
Daha 7 Haziran öncesi ‘çözüm süreci’nin bitirilmesiyle uç vermeye başlayan savaş politikası... 7 Haziran’da AKP’nin büyük düşüşü ile startı verilen (ki devlet içinde özellikle askerin bir bölümüyle mutabakatı sağlamak, krizdeki MHP’yi yanına çekmek böyle mümkün oldu) fiili savaş... CHP’yi yalıtan ‘inkişafi görüşmeler’... Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla biraz daha kenara itilen Meclis... hepsi de siyasal darbe sürecinin yansımalarıydı.
Merkezinde savaşın olduğu, ona yaslanan bu sürecin meali ve derinliğinin çok da önemsenip kavrandığı söylenemez. Demokrasi ve barış güçleri gerekli refleksleri gösterdi mi? Üzerinden bunca zaman geçmişliğine karşın bu soru hâlâ önemli ve üzerinden atlanacak gibi değil. Yaşananın özgün bir siyasi darbe süreci olduğu söylendi belki ama dayatılan savaşın önüne geçmek, savaş politikasını etkisizleştirmek için gerekli titizliğin gösterildiği iddia edilebilir mi?
Sol çevrelerin bir bölümü için zaten 7 Haziran seçimlerinin de sonuçlarının da bir anlamı yoktu! Bazıları ise sürecin derinliğine nüfuz eden bir yaklaşım sergileyemedi, yüzeysel kaldı. Ama elbette Kürt hareketi ile sol çevrelerin süreci yeterince okuyamaması aynı şey değildi. Hem süreci belirleyicilikleri açısından hem de toplumsal karşılıkları açısından... Kürt hareketinin silahlı kanadının savaştan imtina eder bir pozisyon tutturmamış olmasının genel siyaset denklemine direkt etkisi oldu. Siyasal darbe sürecinin savaşa yaslanarak derinleşmesini kolaylaştırdı.
Ayrıntılar tartışılabilir ama sonuçta süreç okunamadı bu tarafta.
Ama okuyanlar vardı!
***
15 Temmuz’dan görüyoruz ki; gerici Fethulahçı yapılanma bu siyasal darbe sürecinin nasıl gelişip fiili başkanlığa yürüdüğünü, kendilerini de nasıl vuracağını hissetti, gördü ve asker içindeki güçleri ve yanına aldıkları başka unsurlarla harekete geçti. 15 Temmuz darbe girişimi sürece yanıt vermenin gerici ve nafile bir çabası oldu biraz da. Siyasal darbeyi gören ‘Fetö’ merkezli bir karşı darbe girişimi... Akamete uğratıldı ve Fethullahçı güçler akıbetlerini de çabuklaştırdılar bir bakıma.
Siyasal darbe, 15 Temmuz’un yani “Allahın lütfu”nun sağladığı büyük meşruiyetle daha da keskinleşti, karşı darbeye dönüştü ve OHAL’le alenileşti. Yaşananlar biliniyor. ‘Fetö’, siyasal darbenin bütün hedeflerini vurması açısından oldukça ‘efektif” bir gerekçe oldu. Darbe savuşturarak demokrasiyi korumuş(!) bir siyasal iktidarın tasarrufları, OHAL’le ödüllendirilmiş ‘demokratik rejimin’ selameti açısından kabul edilme, sindirilme opsiyonu sağlamıştı iktidara...
Bugün bir yıl sonra, aynı ruh çağrılmakta yine.
Ama bütün bu ‘kokteyl darbe’ süreçlerinin yarattığı ve tepe tepe kullanılan ‘opsiyon’ tükenmekte artık...
‘Bakın OHAL’le grevleri anında boğuyoruz işte’ mealindeki itiraftan sonra hele!
Artık ‘yeni rejim’in boynuna asılmış o itiraf, birilerini kavgaya davet etmektedir aslında.
Ve ama, hep olduğu gibi, sınıf bilinci en yakıcı ihtiyaçtır sonuçta...
Evrensel'i Takip Et