09 Temmuz 2017 00:15

Daha yürünürken kazandıran yürüyüş!

Daha yürünürken kazandıran yürüyüş!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yazı yazılırken 24’üncü güne girilmişti. Milyonların buluşacağı mitinge bir gün kala... Referandumdan bu yana gündemi belirleyip yönlendirmekte ilk kez bu denli sıkıntı yaşadı AKP-Saray. İtibarsızlaştırma çabalarına, özellikle HDP’nin sembolik desteği vesilesiyle kaynatılan cadı kazanına karşın bu eylem ülke gündemini belirledi. En başında “Hızlı trene binsinler” diye dalga geçmişti AKP Grup Başkanı Binali Yıldırım. “Artık kabak tadı verdi” diyor şimdi. AKP Genel Başkanı’nın şimdilik son sözü ise “Adalet yazılı tişörtle yürümekle adalet gelmez” oldu. 24 gündür çok şey söylediler, “bu ülkede adalet var” diyemediler ama! “Yürümekle gelmez” diyebiliyorlar, Meclis ve mahkemeleri işaret ediyorlar, yeni icat çıkarmayın, oraya buyrun, ordan çıkmayın diyorlar. Sıkıntının asıl kaynağı da bu zaten. Muhalefetini Meclis’le sınırlamış CHP’yi özlüyorlar... 

***

Yürümekle yollar aşınmaz, evet ama yollar yürüyerek aşılabilir ancak. Yürümek bu, öyle durduğu yerde durmuyor sonuçta! Mazbata falan da gerekmiyor. Hele ‘hak, hukuk, adalet’ diyerek yola koyulunca, yarası olan herkes kendisini o yürüyüşte buluyor, hissediyor. “Hain ve bölücülerle gaflet yürüyüşü” ithamlarının tutmaması bu yüzden. Şimdi ‘rövanş’ için hazırlandıkları 15 Temmuz anmaları da ağızlarındaki ‘kabak tadı’nı geçirmeye yetmeyecek. 

“25 gün yürüdünüz adalet mi geldi?” diyecekler sonra, desinler. Bu cin fikirliler de iyi bilir ki, belirlenmiş kulvarların dışında yeni bir muhalefet tarzının bu ölçüde meşrulaşması ve sosyal-siyasal zeminin yeniden harmanlanmakta oluşu ‘yeni rejim’ inşasının selameti açısından pek hayra alamet değil. CHP’nin sınırları, spesifik hesapları, vb... Hepsi vardır ama bunlara rağmen, yürüyüş daha yürünürken kazandırmaya başlamıştır. Kazandırdığı özgüven, tereddütlere rağmen, yarası olanların en azından aynı hizada durabilme yeteneğini geliştirdiklerinin test edilmesi açısından önemli kazanımlar...

***

16 Nisan referandumu sonrası “yüzde 49’u nasıl koruruz?” tartışmalarının daha gerçekçi temellere oturtulmasının da önemli bir göstergesi olmuştur Adalet yürüyüşü. Öyle ‘münasip aday’ arkeolojisiyle yüzde 49’u 2019’a “saklamak” mümkün değil! ‘Adalet’ gibi yüzde 49’un çok daha fazlasını kesen, farklı çevrelerin yaralarına dokunabilen, onları birlikte değilse de aynı hizada tutabilen taleplerle ve ancak siyasal pratik içerisinde mümkündür. Herkesin adalet marjı farklıdır elbette ama herkesi kesen adaletsiz gidişatın, itirazı olan herkesi aynı yöne bakmaya zorladığını, bu siyasal nesnelliğin ise olmaz denilen birçok şeyi oldurtabileceğini, nitekim bunun örneklerine daha sıklıkla rastladığımızı söyleyelim. Bir zamanın Tuncay Özkan’ını düşünün, şimdi “Bu yürüyüş Demirtaş’ın da çığlığıdır” diyebiliyorsa, ‘zemin’ değişime zorlanmakta demektir. Ya da Mine G. Kırıkkanat, bilirsiniz, Kürt antipatisi tavan yapmış biriydi. Yıllar sonra, hem de ulusalcı bir kanalda onun şu sözlerine tanık olmak mesela: “HDP’lilerin hapiste olmasına göz yumamayız, başkanlarının hapiste olması skandaldır. Herkes için adalet diyorsak, yok onlardan bahsetmeyelim denirse daraltılmış olur...” Bunları “HDP katılırsa yürüyüş daralır” diyen birine karşı söylüyor Kırıkkanat. 
Yeni rejim inşası değişime zorlamakta, ‘eski’yi savunanlar da eskisi gibi davranmak ‘lüks’ünü bulamamaktadır artık. CHP de öyle!

***

Olumsuz okumalar için tekil gerekçeler bulunabilir elbette. Bizzat CHP merkezinin kaç yıldır çıkamadığı parantezler, oluşturduğu algı, haklı bir kuşkuya konudur. Yürüyüşün Edirne’ye uzamaması, yollarda ülkücülere bozkurt işareti yapılması, bin metrelik bayrak açılması, mehter marşıyla karşılamalar, vs... Evet, isteyen fazlasıyla bulur. Ama eylemi zorlayan dinamikleri gözardı etmeyi getirmemeli bunlar.

Bir etapta açılan bin metrelik bayraktan dolayı bu yürüyüşü 'bayrak yürüyüşü' diye değerlendirmek mümkün mü mesela? Bu boyutuyla kaygı duymak için CHP'nin şeceresinde epeyce veri bulunabilir elbette ama bu daraltıcı simgesellikle yetinmek birşey katmaz. Bu ülkede, iktidar ile CHP'nin yarıştığı ne bayrak yürüyüşleri, mitingleri gördük, ne çok ayinler yapıldı bayrak ve 'kutsal devlet' üzerine... CHP'li Mustafa Sarıgül 3 bin 600 metre uzunluğunda bir bayrak yaptırarak rekor kırmıştı hatta! Şimdi yıllar sonra o bayrağın boyu 2 buçuk km. kısalmış, bir anlamı olmalı herhalde! 
Mesele bayrağın uzunluğu kısalığı değil oysa. Eski argüman ve simgelerle (bayrak, Meclis,  'terörle mücadele' vb.) sınırlı bir muhalefetin sürdürelemeyeceği bir süreç bu ve CHP gibi bir düzen partisini de  sokağa attı! Bu sürecin özgünlüklerini, burjuva muhalefetin dolayımlarından türeyen mücadele olanaklarını gözetmek gerek. Ana karakteristikler görülmeli ve yürüyüşün siyasal anlamı spesifik parantezlere hapsedilmemeli. Bin metrelik değil on bin metrelik bayrak açılsın, CHP’yi kurtaracak olan bayrak siyaseti değil, ki CHP'nin içinde de bu eğilim giderek güç kaybetmiştir. Yürüyüşü bayrağa sarmaya çalışan eğilimi de barındıran CHP, başka eğilimlere de açık olmak zorunluluğunda kalmıştır, olumludur. 
Toprağın altındaki hareketlenmeyi hissetmek gerek. Adalet yürüyüşü o hareketliliğin öncü sarsıntılarından biri sadece.

Güzel ipuçları barındıran bir sarsıntı...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...