18 Haziran 2017 00:15

Adalet ve vicdan

Adalet ve vicdan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adalet soyut bir kavramdır; ne olduğuna ilişkin inanıştan inanışa değişen türlü rivayetler vardır. 
Vicdan da soyut bir kavramdır; onun da ne olduğunu her bir inanış hayallere bürünmüş anlatımlarla kurgular.
Yeryüzünde somut gerçeklikler dünyasındaki karmaşıklığın ardında gizlenmiş duran güç ilişkilerinin  refahı muktedirler kefesinde ağırlaştıran dengesizliğini göz ardı etmeye yönelik her toplum tasarımı ve uygulayıcıları bu iki soyut kavramı baş tacı eder; adalet gerçekleşebilir sandırılan bir umudun peşinde mutluluk arayışının, vicdan ise uygulamaların umut yolunda kabullenilen rahatlatıcı etkisinin simgeleri olur çıkar. Adalet ve vicdan duygusunun yürekten çıkıp beyine yerleştiği sanısı bir kez toplumsal bir  gerçeklik algısına dönüşürse, toplumu yönetmek çok 
kolaylaşır.
Ya tersi olursa?
Güç ilişkilerinin refahı muktedirler kefesinde ağırlaştıran dengesizliğini gizliyor da olsalar, gönül rahatlığıyla kabul edilen ve kabul edildiği biçimiyle herkese her zaman aynı uygulandığı varsayılan ‘hukuk kuralları’; bu kuralların ihlalinde ihlali bertaraf edecek örneğin yargı gibi, ihlali özgürlüğün güvencesi niteliğiyle koruyacak örneğin güvenlik güçleri gibi kurumların objektif ilkeler temelinde örgütlenmiş ve işliyor olması adalet duygusundaki soyutluğu sanki somutlaştırır. Söz konusu kuralların, bu kuralların işleyişinin ve korunmasının her zaman bana uygulanmasını istediğim şekliyle başkalarına da aynı öyle uygulanıyor olması ise vicdan duygusundaki soyutluğu düşüncemizde 
somutlaştırır.
İlişkilerdeki kabullenilmiş dengenin kurulmasında, bozulan dengenin yenilenmesinde, denge bozulmasının özgürlük güvencesinde korunmasında tek ölçüt olması gereken hukuk kuralları yok edilmişse ve tüm çıplaklığı, görünürlüğüyle güç ilişkilerdeki tek geçerli ölçüt haline gelmişse, adalet yoksunluğu duygusunun toplumsallaşması kaçınılmazdır; ilişkileri düzenleyen güç ölçütü bana uygulandığında kabullenmiyorsam, benim kabullenmeyeceğim şeyin başkalarına sürekli ve sistematik uygulanmasını da kabullenmiyorsam , vicdan sızlamasındaki soyutluk duygusu da kaçınılmaz olarak toplumsallaşır.
Adalet yoksunluğu, vicdan sızlaması toplumsallaşmaya görsün, ilişkilerdeki giderek şiddete bezenerek daha bir güçlenen muktedirler gücünün karşısına muktedirlerin gerçekleşebileceğini ummadıkları yeni bir denge ölçütü, toplum gücü dikilir.
Adalet yoksunluğu duygusunun ve vicdan sızlamasının birlikte toplumsallaşarak yarattığı güç, güçlerin en etkili ve karşı konulmaz olanıdır. Bu güç bir kere oluştu mu, başka hiçbir güç onu alt edemez. Bu gücün ne zaman, nasıl gürleyeceğini bilemez, kestiremezsiniz. Hızlı trene bin 
dersiniz, o yürür. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa