11 Haziran 2017 00:55

Ölüm siyaseti ve değersiz çocuklar

Ölüm siyaseti ve değersiz çocuklar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen yıl temmuz başında Bangladeş’de düzenlenen saldırıda çok sayıda insan öldürüldü. Ertesi gün ABD’de yayımlanan Wall Street Journal (WSJ) haberinde saldırıda ölenler şöyle sıralanıyordu; “ABD üniversitelerinde okuyan üç öğrenci” ve birkaç İtalyan ile birkaç Japon...

Kapitalistlerin en güçlü sesi olarak görülebilecek WSJ haberi, ölenlerin içinde kimlerin daha değerli, kimlerin daha değersiz olduğunu yansıtıyordu. ABD üniversitelerinde okuyan üç öğrenci diğerlerinden daha önemliydi ve bu nedenle haberde onlar hakkında daha fazla bilgi bulunuyordu. Değer sıralamasında İtalyan ve Japon kurbanlar ikinci sıradaydı ama onların sayılarını tam olarak belirtmek çok da gerekmiyordu. Onların dışında ölenler varsa ayrıntılı olarak söz etmek ise hiç önem taşımıyordu çünkü onlar Bangladeş’dendi.

İnsan yaşamını keyfi ölçütlerle ile değerlendiren, kimi yaşamları diğerlerinden çok daha değersiz görmeye dayalı bu eğilim bir gazete, ABD veya bir bölge ile sınırlı değil. Tam tersine gayet yaygın. Bu nedenle, Irak’ta veya Suriye’de yüzlerce insanın öldürüldüğü bir saldırının kimi yerlerde hiç ilgi çekmemesi gayet olağan.

Daha kötüsü, toplumu “makbul ve makbul olmayanlar” olarak bölmeye ve kimi insanları değersiz olarak nitelemeye dayalı siyasetlerin yoğun olarak kullanıldığı ortamlarda bir değil, yüz kişinin bile öldürülmesi olağanlaştırılıyor, önemsizleştiriliyor. 10 Ekim 2015’de Türkiye’nin başkenti Ankara’da öldürülenlerin, aynı ülkede yaşayan nice insanın hiç canını yakmaması bundan. Bodrumlarda yakılarak öldürülenlerin nice insanı hiç etkilememesi de bundan.

Türkiye’de yürürlükte olan ölüm siyaseti milyonlarca yaşamın her an değersiz kılınmasına dayalı. İktidar insanların yaşamasını değil, ölmesini talep ediyor. Daha kötüsü, gençleri ölüme göndermeye, çocukları ise ölüme hazırlamaya kararlı. Bu artık, “tek parti-tek adam” siyasetinin ayrılmaz parçası oldu. İktidar tarafından ele geçirilmiş yerel yönetimler bu siyasete hizmet ediyorlar. İktidar yanlısı ticaret odaları canla başla ölüm destekçiliği yapıyorlar.

Geçen hafta çok değerli bir kişinin Ankara Ticaret Odası tarafından düzenlenen iftarda yaptığı açıklamalar bu gidişatın bir örneği. “Yeni nesil artık vatan için candan vazgeçmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyor” başlığı ile medyaya dağıtılan ve bu başlık ile “haber” olarak verilen konuşma hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak nitelikte.

Bu değerli kişi konuşmasına şöyle başlamış: “Bu vatan uğruna canlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle anmak istiyorum, ruhları şad olsun. Millet olarak onlara minnettarız. Aynı şekilde ‘Ölürsem şehit, kalırsam gazi’ anlayışıyla hiç tereddüt etmeden cepheye koşan ve bu vatan için çarpışan tüm gazilerimize büyük bir minnet borçluyuz.”

Bu kişinin neden konuşma yaptığını sorgulamak veya “ne cephesi?” gibi sorular sormak yerine tüm konuşmaya yer veren yayın organlarında şu çarpık mantık hemen görülebiliyor: 15 Temmuz ile Çanakkale Zaferi arasında pek fark yoktur. Çanakkale Savaşı ne kadar meşru ise, 15 Temmuz ardından yapılanlar o kadar meşrudur. 1915’te savunulan ne kadar meşru ise, 15 Temmuz ardından savunulan rejim o kadar meşrudur.

Konuşmada yer alan diğer ögeler özetle şöyle: “Şehitliğin ve gaziliğin üzerinde bir makam yoktur.” Vatan; din, namus, şeref ve bağımsızlığı ve birçok değeri barındırır. Türkiye, Türk İslam yurdudur. Vatan aynı zamanda ölüm demektir çünkü “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

İktidar ve destekçileri tarafından milyonlara dayatılan ölüm siyaseti bu çarpık mantıkla yüceltiliyor. Oysa var olan korkunç rejimi vatan ve dolayısı ile “din, namus, şeref” ile eşleştiren; ardından vatan için ölmeyi en yüce değer olarak sunan bu mantıkta çocuklar ve gençler için bir gelecek bulunmuyor. Çocuklar ve gençler kindar olacaklar, dindar olacaklar, rejim ne derse yapacaklar. Gerekirse Suriye’de, Irak’ta, Katar’da ölmeye gidecekler. Rejimi yönetenlerin, patronların çocukları ise her zaman el bebek, gül bebek büyütülecekler; sömürünün en acımasızını öğrenip uygulayacaklar.

İktidar, gençleri ölüme göndermeye, çocukları ise ölüme hazırlamaya çok kararlı. Yani, halkın çocukları artık bu rejim için canından vazgeçecek. Yaşamın değeri, güzel bir yaşam kurmanın değeri yok. Ölüm siyasetinin yürürlükte olduğu bir ülkede çocukların ne değeri olabilir ki?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...