31 Mayıs 2017 01:00

15 Temmuz hakikati: O.K. anlaşıldı, tamam

15 Temmuz hakikati: O.K. anlaşıldı, tamam

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hakikat bazen ‘sır’lıduvarların ardına hapsedilir…
Kimi zaman da malumât/açıklama… sağanağında boğulmaya çalışılır…
“Darbe” ve akabindeki süreçte galiba biz her ikisine de maruz kalıyoruz.
Kudretin efendileri… “Güçlünün hukuku” kararını veriyor.
Neyin saklanacağını ya da ne zaman, ne kadarını, nasıl öğreneceğimizi tayin ediyor.
Misal. Darbeyi MİT’e ihbar ettiği söylenen meşhur “Binbaşı O.K” hadisesi…
Nicedir kaydı kuydu olmayan rivayetler dolaşıyordu ortalıkta.
Derken… İktidar organı Yeni Şafak, “İşte o ifade” dedi, manşetten verdi, O.K.’nin ifadesini (20 Mayıs 2017)…
Ne oldu?
Yoruma açık…
Bu kez yeni muamma?
Yeni Şafak’ta, ‘Binbaşı’ muhtemel darbeden bahsediyordu (ısrarla)…
Sızdırılan yeni bilgiler ise yalanlıyor(*):
Binbaşı, MİT’e “Darbeden bahsetmedi.”
Diyor.
Hâlâ muamma, ortada; gidip geliyor…  
Hülasası…
Kamuoyu yaratma mühendisliği “darbe” mesaisine berdevam…
Bize de pirincin taşını ayıklamak kalıyor… da nasıl?
Hadi deneyelim.

DİMAĞIMIZA MUKAYYET OLARAK BU PİRİNCİ NASIL AYIKLARIZ?  

Biliyorsunuz. ‘15 Temmuz’un kritik “çatı” davası duruşmaları başladı…
Sorgu ve savunmalar yapılıyor.
Takip etmeye çalışıyorum.
Yanılmıyorsam… Bir sanık dışında darbeye katıldığını kabul eden yok.    
O da alt kademeden subay.
Mahkemelerdeki beyanlara bakılırsa, ‘15 Temmuz’un faili meçhul.
Şimdilik.
Gören-duyan-bilen yok.
Erken doğuma mecbur bırakılarak “düşük” yaptırılan darbe, sahipsiz.

Darbe örgütünün merkezi, “Konsey” üyeleri olarak anılanlar hele…
“Sıfır rol” üstleniyorlar…
En babayiğidi “Emir komuta zinciri içinde” zannetmiş…
Zannetmekle kalmış. O kadar. 
Kati surette, özenle altını çiziyorlar:
Hiçbir fiilleri yok...
Ancak –daha çok ima yoluyla- suçlama var…

ODAK KAYDIRMA KAYGISI YABANA ATILAMAZ… DA… 

İlk bakışta:
Odak kaydırması... denilebilir.
Soruları çoğaltarak, kuşkuları artırmak…
Şaibe bulutu altında asli failleri, kendilerini saklamak…
Neden olmasın!..
Ancaaak bu meselenin öte yüzü de var.
Olmalı.
Şüphe yok. İşaret ettiğim ihtimaller hep göz önünde tutulmalı. 
Sanık ifadelerini 40 elekten geçirmek şart...
Fakat yine de ortaya attıkları kimi soru ve tespitleri yok sayamayız.
Bilhassa şunları:
Daha başından itibaren sırıtan tuhaflıkların altını çizen açıklamalar… Çoğu soru ve şüphe kapısına çıkan bilgiler…

SÖYLEYENİN KİMLİĞİNİ UNUTMAYALIM FAKAT SÖYLENENE DE DİKKATLE BAKALIM

Bu bapta mesela Hakan Evrim’in “acaba” dedirtecek ifadeleri yok sayılabilir mi?
Hakan Evrim(**), darbe esnasında Tuğgeneral. Darbenin bi’ nevi ana karargâhı, Akıncı Hava Üssü’nün komutanı.
Hakan Evrim mahkemede, Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu’nun kayda geçmiş o geceye dair anlatımlarını hatırlatıyor.
Ve iddia ediyor:
“Yani Deniz Kuvvetleri Komutanı darbe yapılacağını saat 19.30’da bildiğini, üstelik iddianameye göre, ertesi gün saat 03.00’da yapılması planlanan darbenin öne çekileceğini de itiraf etmiştir. Bu ifadeler en masum ifadeyle darbenin bilindiğinin ve önlenmediğinin kesin kanıtıdır.” (***)
“Kesin kanıtıdır,” ziyadesiyle iddialı…
Ama zaten darbe sanığı Hakan Evrim, tüm savunmasını kati hüküm içeren şu sorusuna bağlıyor:
“Darbe ihbarı 14.00 sıralarından alınmasına rağmen Cumhurbaşkanı eniştesinden, Genelkurmay Başkanı iddianameye göre Mehmet Dişli’den, diğer komutanlar kendilerini derdest edenlerden öğreniyor. Bu nasıl iştir?”

YOK SAYILAMAYACAK SORULAR VE İHTİMALLER ORTADAYKEN…

Hakan Evrim’in ilk cümlesi ayara muhtaç.
“14.00 sıralarında…” derken…
MİT’e ‘Darbe ihbarı’nı yapan o “Binbaşı O.K.”nin ortaya çıkan ifadesine dayanıyor, muhtemelen.
Fakat altını çizmeli:
Evrim, o ‘14.00’a kesin bilgi muamelesi yapıyor. İddiasına net dayanak olarak sunuyor. 
Oysa O.K.’nin ‘Belki de darbe’ olasılığından bahsetmesi, şimdilik sadece giderek kuvvetlenen ihtimal sayılmalı…
Kesin bilgi addetmek için erken.
Bu arada… Tabii ki, darbenin önceden bilindiğine dair tek emare o değil.
“Binbaşı O.K.”nin ifadesine neden tek “kanıt” muamelesi yapılıyor bu konuda, anlamak zor.
Zira sayısı giderek artan sayıda yazıp çizilenlere bakın…
O kadar fazla “uyarı”dan, işaret ve emareden söz ediliyor ki…
Soramadan edemiyoruz:
Sıradan yurttaşın… Gazetecinin gördüğünü, hissettiğini, sorduğu soruları ve muhtemel cevapları erbapları neden sıralanmaz… 
İşleri bu olan istihbaratçılar,komutanlar, onların icaplarını nasıl yapmaz? (Elbette plan dahilinde yapılan tam da bu ise, söz mahiyet değiştirir.)  

FETHULLAH GÜLEN’İN ROLÜNÜ KARARTMAYA DEVAM EDİYORLAR

15 Temmuz darbe davalarında sanık ifadelerine nasıl bakmalı?
Nasıl okumalı?
Mahkeme safahatıyla birlikte artan… Artacak olan iddia/soru/bilgi bombardımanından korunmak…
Doğru ile yanlışı ayırt edebilmek için vaziyet almanın, doğru duruşun ilke ve  koordinatları ne olmalı? 
Maksadım bunu tartışmaktı.
Bağlarken yine hatırlatayım:
“Darbeci subay”ların anlattıkları elbette ince eleyip sık dokumalı…
Özellikle ‘FETÖ’yü gizleme, sisler arasında tutmaya gösterilen dikkat çekici hassasiyet sürerken…
Ne var ki, işaret ettiğim üzere… 

Bana öyle geliyor ki, sanık anlatımlarına gösterilecek kuşku ve ihtimam, açıklamalarını yok saydırmamalı…
Kaldı ki, mahkemeler bunun için kurulmadı mı?
Öyleyse…
Akamete uğratılan… (Evet bence akamete uğratıldı)… Adeta başarısızlığa sürüklenen darbenin faillerinin, yaşadıkları tuhaflıkları sorgulaması hakikatin değirmenine su taşıyabilir…
Şaşkınlıkla sorulan sorular, niyetleri o olmasa da ‘15 Temmuz’un aydınlatılmasına katkı sağlayabilir…
Bilgiçlik taslamak istemem… 
Fakat bildiğim o ki, suç örgütlerinin çözülme süreçlerinde bu eşik hep önemli olmuştur…

NEDİM ŞENER DE O SORULARLA NİHAYET İLGİLENMEYE BAŞLADI

Kaldı ki, andığım Hakan Evrim ifadesinde olduğu gibi…
Dile getirilen kuşku ve ortaya atılan sorular, daha başından beri ifade edilegeldi…
Fark şu:
Sadece kuşkuları haklı çıkarmaya aday yeni doneler boyunu uzatmakla kalmıyor…
Acabalar artıyor…
Soru ve şüpheleri paylaşanların çeperi de genişliyor…
Sonuç da üretiyor:
MİT’in “Darbenin kesin tarihini bilmiyorduk” (****) noktasına gelmesi az mı?
Ayrıca Baksanıza… Nedim Şener bile nihayet “Binbaşı O.K”nin MİT’e darbe ihbar ifadesiyle ilgilenmeye başladı…
‘Hangi savcı aldı o ifadeyi’ sorusunu ortaya atarak, o ifadenin güvenirliğinin sorgulanmasına dönüştürmeye hazırlanıyor intibaı verse de…
Yeni pozisyonuna uymayan, iman ettiği kurmacayı tehdit eden soruları sormak, Nedim Beyin canını sıkmaya devam etse de…
Görünen o ki, inşa edilmeye çalışılan resmi “15 Temmuz” gerçeği sorgulanmaya artarak devam edecek…
AKP ve başkanının 15 Temmuz anlatısı hayli hırpalanacak…
Galiba darbenin 1. yılı, cevap bekleyen yakıcı soruların gölgesinde anılacak…
Yakıcı, derken…  Bakalım kimleri yakacak… Önünde sonunda…


(*) Genelkurmay ve MİT, “Binbaşı O.K”nin, MİT’e, “darbe”den bahsetmediğini öne sürüyor.
(**)Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a, alıkonulması sırasında “Sizi kanaat önderimiz (Fethullah Gülen) ile görüştürebiliriz” dediği iddia edilen ‘darbeci’. 
(***) Hakan Evrim’in ifadelerini Yavuz Baydar’ın yazısından aldım. (15 Temmuz Kördüğümü, artgerçek.com, 30 Mayıs 2017)
(****) milliyet.com.tr’nin, “Darbenin sadece tarihini bilmiyorduk” haberinde şöyle bildiriliyor:
“Meclis… Komisyonu’na gönderilen MİT raporunda, FETÖ’nün darbe yapabileceği yönünde ilgili makamlara uyarıda bulunulduğu belirtilerek TSK içinde istihbarat yapılamadığından darbenin tarihinin bilinemediği vurgulandı” (27 Mayıs 2017)

SATIR ALTINDAN NOTLAR…

TEKİNSİZ MESAJ HEPİMİZE

İddia o ki…
Fethullah ile CHP arasında “iltisak” yaratmak için sahte belge üretilmiş...
Belgeyi elinde bayrak gibi sallayan kim?
TBMM ‘15 Temmuz’ Komisyonu’nun AKP’li Başkanı…
Haberde gördüm… Reşat Petek, belgenin nereden geldiğini bilmiyormuş…
Nereden geldiğini bilmiyor… Ama mühim belge olarak takdim edebiliyor…
Belli ki ‘belge’ üretiminin kaynağına güveniyor…
Ama zannederim o da fena halde ‘tırt’ olduğunu biliyor…
Çünkü yine haberlere göre, Fethullah-CHP ‘iltisakı’nın sunulan belgesi, AKP’nin açıkladığı raporunda yokmuş…
Belli… Tek atımlık olarak düşünülmüş…
Sebep? 
Neden öyle tek atımlık ‘CHP-FETÖ’ barutuna ihtiyaç duyuldu? 
AKP’li Şamil Tayyar’ın vazife saydığı, “CHP’yi FETÖ’den arındırma” operasyonuna hazırlık mı?
Belki…
Ama esas aktüel misyonu şu, o “belge”nin:
Savunacağına saldır…
Top rakibin sahasında olsun…
Yani?
Sahneye CHP’yi sürerek AKP’yi dikkatlerden kaçırmak…
Fethullah CHP’ye tâ 1967’den beri yardım ediyor ‘belgesi’ni tartışma masasına sürmek…
‘FETÖ’ ile yıllardır  ortaklık yapmış AKP’yi saklamak…
Raporda ecevit'in adı var ne istedinizde vermedik diyenin adı yok akides...
E tabii bir de Rize’den Bayburt’a, AKP kahvelerine malzeme sunmak…
Başka…
Başkası da var… Ve geleceğimizi tehdit ediyor…
CHP hakkında sahte belge üretenler…
Ustaları kadar becerikli olamasalar da…
Cemaat’in çırakları olarak “Sahte belge” imalatına geçtiklerini de ilan etmiş oluyorlar…
Muhalefete karşı mücadelede bu tür belgelerle karşılaşacağımızı bildiriyorlar... 
Fabrikasyon üretimin bize hatırlattığı şu:
Güvende değilsiniz…
Tehlikedesiniz…
Herkesle ilgili her konuda sahte belge imal edilerek “suç” üretilebilir…
Ve sonu malûm…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...