24 Mayıs 2017 00:51

‘Devrime’hazır mıyız?

‘Devrime’hazır mıyız?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Daha ne desinler:
Devrime hazır olun!
AKP’nin (gayriresmi) gazetesi Star, geçen hafta sonu bence ‘tarihi’ manşete imza attı.
Erdoğan gençlere seslendi
DEVRİME HAZIR OLUN (20 Mayıs 2017)
Soru:
Hazır mıyız?
‘Talimat’ bize değil elbette.
Adeta ‘tetikte’ beklenmesi istenilen ‘devrim’ de karşı devrim… şüphesiz.
Fakat bu gerici ‘tebliğ’in devrimcilere, sosyalistlere de bi’mesajı… çağrısı yok mu?
Var… Muhakkak. 
Erdoğan liderliğinde AKP’nin neoliberal İslamcı devrimine siz de hazır olun… deniyor. Muhataplarına…
Muhatapları hazır mı?
Hani Engels’i anmak… “Mösyö Burjuvazi savaş ilanınızı kabul ediyorum” demek var ya…
Beni aşar… 
Haddim içinde konuşayım. Manşetteki vurguya dikkat çekeyim.  
Star’ın, Erdoğan gençlere seslendi, ibaresi önemsenmeli…
Galiba demek istiyor ki, Devrime hazır olun, çağrısını yapan Erdoğan. 
Sıradan bir haber başlığı olarak algılamayın.
Ben öyle okudum, “Hazır olun” meydan okumasını…

MEZARLIKTAN GEÇERKEN ÇALINAN ISLIK MI?

Bilhassa ’15 Temmuz’dan sonra peş peşe dillendirilen …
AKP önde gelenlerinin yaptığı silahlanma çağrıları kulaklarımızda…
Sivil silahlanma oranlarındaki patlama haberleri hafızamızda… iken…
SADAT ve benzerlerinden AKP’nin militer örgütlenmesi olarak söz ederken… 
Devrim… Hazır olun… açıklamasını nasıl okumalı?
Birlikte… İşaret ettiğim parametrelerle birlikte alınmalı…
Peki soru:
“İçeriden” bile seslendirilen, “AKP öyle bir kavşağa giriyor ki bitebilir” uyarıları yapılıyorken…
Hile ve hurdayla kotarılan şaibeli “ezik” referandum zaferi, “milli irade” desteğinin fevkalade riskler barındırdığını vurgularken…
Devrime hazır olun, tebliği ne anlama geliyor?
Mezarlıktan geçerken ıslık çalarak korkusunu yenme telaş ve paniği mi?
Evet, telaş, korku ve panik yok değil, var…
Evet, AKP’nin toplumdaki psikolojik üstünlüğü hiç bu kadar -hadi temkinli ifadeyle- aşınmamıştı…
Kritik kavşağa girmenin tüm riskleriyle karşılaşması da çok muhtemel…
Ve bunlar negatif girdiler olarak AKP’nin zayıflıklarını ima ediyor…
Fakaat… Karşımızda “normal” bir parti ve “normal” bir parti lideri yok… 

‘DEVRİM’ ÇAĞRISI İLEAKP, SEÇİME ENDEKSLİ İKTİDAR SEÇENEĞİNİ MUTLAKLAŞTIRMADIĞINI BEYAN EDİYOR 
Yazı evrensel.net arşivinde. Gezi olaylarındaki tepkisine bakarak, bu sütunda iddia etmiştim:
Erdoğan, AKP seçimle geldi ama asla seçimle gitmeyecek…
Seçim kaybetse dahi gerekçesini yaratıp O, iktidarı teslim etmeyecek…
İktidara mahkum, hissediyor… Kişisel selameti için de… 150 yıllık “dava”nın ikbali uğruna da İktidara mahkum…
Yüzüp kuyruğuna geldik haletiruhiyesi, seçimi kaybettik, bırakalım, dedirtmez…demiştim…
Şüphesiz daha temkinli ifadelerle ama öz itibariyle bu idi… Savunulan.
Nitekim 7 Haziran seçim sonuçlarına koyduğu tavır, bu öngörüyü doğruladı…
Hatta o kadar sindirmedi ki sonuçları Erdoğan, “erken seçim” bile demedi… 
“Tekrar Seçim” diyerek, bilinen 1 Kasım sürecine soktu ülkeyi…
En son olarak malum tarz ve sonuçlarıyla 16 Nisan referandumu…
Demek istediğim şu:
AKP “seçim” eşiğini atladı…
En hafifiyle, “Her ne pahasına olursa olsun seçim zaferi” noktasına geldi…
AKP’nin önde gelenlerinden Yasin Aktay geçen gün şöyle yazdı:
“Türkiye’de ve dünyada ‘olağan siyasetçi’ sınırlarında kalarak hiçbir şeyi değiştirmek mümkün değil…” (20 Mayıs 2017) 
Aktay’ın ifadesi, diğer yan anlamlarının yanı sıra, bana kalırsa, tam da yukarıda işaret ettiğim AKP’nin tosladığı eşiği, itiraf ediyor.
Hem Aktay’ın andığım yazısındaki “olağan siyasetçi” yerine, “olağan parti” yazmam...
Ve Yasin Aktay’ın o cümlesini “… ‘olağan parti’ sınırlarında kalarak hiçbir şeyi değiştirmek mümkün değil…” şeklinde revize etmek yanlış mı?
Hiç de değil!..Aktay’ın savunduğunu doğal sonucuna, ‘siyasetçi’den ‘parti’ye ilerletmek/taşımak olur…

MUHALEFETİN SİYASET MERKEZİ OLARAK HALK EGEMENLİK MECLİSLERİ 
Peki bütün bunlar muhalefete ne diyor?
Ne dediği aslında belli… 
Anlamazdan gelenler bir yana, tasvir ettiğim tablo esasen kimse için sır değil…
Kalemin meşrebine göre yazılıp çiziliyor da…
Kendi hesabıma toparlarsam… 
Resmettiği yukarıdaki tablo ısrarla vurguluyor:
Bilhassa 16 Nisan referandum akşamı ve sonrası yaşanan süreçten sonra… 
* Mevcut sistem ile sandık temelli, “normal” seçim çalışmasına endeksli siyaset anlayışı -haydi yine temkin- esas alınamaz… gibi.
* Son 20-30 yılın ‘oturtulmuş’ siyaset normlarıyla, bu anlamda “geleneksel” siyaset tarz ve hedefleriyle siyaset yapmak, muhalefeti inşa etmek, inandırıcı ve sürdürebilir kılmak -galiba- artık mümkün değil…
Pratiğe tercümesi?…
* TBMM’yi esas alan muhalefet tarzı çöktü…      
* Gözünü kulağını TBMM’ye dikerek muhalefet yapma, yapmayın artık, düşün yakamdan diyor…
* Sol/devrimci/sosyalist muhalefet kendi meclislerini kurmalı…
Sokak sokak… Mahalle mahalle zaten başlayan ‘Meclisleşme’ ve ‘Komiteleşme’ pratikleri esas siyaset faaliyetimiz, mecralarımız olsun…
Madem gericiler kendi “yeni” rejimlerini kurmaya soyundu…
Hedeflerinin dışında hiçbir kural tanımıyorlar…
“Devrime hazır olun” çağrısı yapıyorlar…
Biz de meşrebimizce “devrimizi” başlatalım…
Bu minvalde…
Sol muhalefet de nasıl bir ülke istiyorsa onun nüvelerini yaratmalı; adımlarını meclis ve komitelerinde göstermeli…
‘Hayır’cısı ‘evet’çisi… işyerlerinde mahallelerde, halk egemenliği anayasasını tartışmalı, yapmalı…
Muhalif siyasetin odağı, halkın egemenlik meclisleri olmalı…
Muhtevasına dair tartışmayı sürdürmek istiyorum…
Katkılarınızı bekliyorum…


Satır altından notlar 

HASSAS EDİTÖRLERİMİZİ KIZDIRACAK YAZI

Bizim gazeteler bile ‘havuz’ ya da benim tabirimle‘maiyet’ medyasından bahsederken, fikrimce hatalı tarif ediliyor…
Adeta değil, resmen paye veriyorlar, bu yanlış tanımlama ile…
Misal.
Haberde, Sabah, Star, Akşam, Yeni Şafak… gibi gazetelere referans verilecekse, “Hükümete yakın ...gazetesi” deniliyor…
Ya da ‘hükümet’ yerine ‘iktidar,’ ‘AKP’…
Muktediri tanımlayan özne değişse de, “… yakın..” “… yakınlığıyla bilinen…” kalıpları sabit.
Ha keza TV kanalları için de…
Yine misal. ‘A haber’ ya da ‘24 TV’yi “Hükümete yakınlığı…” ile anmak mümkün mü?
Böyle tarif etmek, bu yayın/m mecralarına “özerk” kişilik atfetmek, hak etmedikleri değeri vermek değil mi?
“Yakınlık/yandaşlık” sıfatları, Saray/AKP medyasına hükmü şahsiyet bahşetmek, özerk, müstakil kimlik, unvan biçmek, olmadıkları halde öyleymiş gibi göstermek anlamına gelir…
Çünkü “yandaşlık” gibi “… yakın..” olmak da yandaş/yakın olunan özneden bağımsız/özerk tercihin ürünüdür…
Bağımsız karar sonucu desteği, yanında olmayı ima eder.
Oysa bu Star, Sabah, Yeni Şafak, A Haber… vesaire için iktidara “göbekten bağlı” demek bile fazla…
Düpedüz İktidar; Saray/AKP eliyle ihale/rant dağıtılan kapitalistlere havuz oluşturularak ‘satın alındı,’ dizayn edildi…
Ahali bu nedenle ekseriyetle “havuz medyası” diye anmıyor mu söz konusu propaganda aygıtlarını…
Bakın… Star ve Akşam’ın eski “nöbetçi” sahip listesi hafızalarda.
Bu medya birimlerinin künyelerinde sahip hanesinde yazan isimler esasında görüntüden ibaret, ‘o’nun mutemetleri olduğu iddialarından habersiz miyiz!?..
Bu gazete ve TV’lerin asıl ve tek sahibi aslında “Reis” olduğu iddiası ortadayken…
Saray medyası nasıl oluyor da “Reis”in dümenindeki “İktidara yakın...” lütfuyla tarif edilebiliyor!?
Bağlama sorusu:
Niye “Devlete yakın polis…” değil de “Devletin polisi…” diyoruz?..
O halde…
“AKP’nin a Haber…”inden, sahici hüviyetini neden esirgiyoruz!..
Ağırbaşlılık… ‘Tarafsız haber dili’ hassasiyeti mi?
“İktidarın gayriresmi gazetelerinden…”
Keser mi?  

DÜMEN SUYUNDAKİ ULUSALCI MEDYANINÖNÜNÜ AÇMA OPERASYONUDUR  

Bahçeli MHP, Saray’la izdivacını ilan etti…
Bahçeli muhalifi Yeni Çağ baskın yedi… 
Cam çerçeve indirildi, kafa göz yarıldı…
Sonuç?
Hiç!
***
Cumhuriyet operasyon yedi…
İdari ve editoryal üst yönetim Silivri’ye alıkonuldu…
Şaka gibi ama… “Yayın çizgisini değiştirmek” suçundan (nihayet) yargılanmayı bekliyor…
***
‘FETÖ’ iktidar ortağı olarak “devletin kılcal damarları”na sızmakla meşgulken, Sözcü gazetesi ne yapıyordu?
‘FETÖ’nün yediği herzeleri teşhir eden manşetler atıyordu…
Bi’ nevi şimdiki ‘FETÖ’ iddianamesinden paslar yayımlıyordu…
Tıpkı Cumhuriyet gibi…
Ne oldu?
Tıpkı Cumhuriyet gibi ‘FETÖ’ operasyonu yedi…
Ne zaman?
19 Mayıs’ta…
***
Üç gazeteyi zikrettim.
Nedir ortak noktaları?
Milliyetçi/ulusalcı zemin ve tonda AKP muhalifliği…
***
Yeni Çağ, MHP tabanının paydaşı, milliyetçi yayın çizgisinde…Cumhuriyet, her şeye rağmen Kemalistlerin kadim gazetesi… Ulusalcıların bi’gözü kulağı hep Cumhuriyet’te… (Sanırım.)
Sözcü, sağ Kemalist/Atatürkçü olarak, Anadolu dahil en yaygın ulusalcı/milliyetçi yayın yapıyor…
Tabii alameti farikalarından biri de AKP muhalifliği
***   
AKP, “Yeni Türkiye” nidasıyla yetinmiyor…
İcaplarını da yerine getirme peşinde…
Buna muhalefeti ve medyasını dizayn etme de dahil…
AKP Türkiyesi ile uyumlu muhalefet ve medyası olsun…
AKP Türkiyesi ile uyumlu ulusalcı/milliyetçi kümelenmeler ve medyası olsun…
Mesela şu kritik geçiş sürecinde oyun bozanlık yapmasın…
***   
Çizdiğim perspektiften bakarsak…
Sözcü’ye çekilen ‘FETÖ’ operasyonu, sıradan muhalif medyayı susturma atağı mı?
Sözcü’ye FETÖ kodlu saldırısının görünenin ötesinde… Yan hedefleri olabilir mi?  
***
Siz düşünedurun. Ben cevaplarımı arz edeyim size: 
Sözcü operasyonunun 19 Mayıs gününe denk getirilmesinin aynı zamanda simgesel değeri var… 
Kemalistlere diyeceği var çünkü bu operasyonun…
Mesajı ne?
Saray ve AKP’ye mesafeli Sözcü’lerden beslenmeyin…
Aşağıda açacağım.
Önce şunu bağlayalım:
Sözcü’ye yapılan saldırı, Saray’ın ‘ulusalcı’ cenahı/muhalefeti düzenleme operasyonunun parçası... 
***
Böyle ise hedef: 
Saray’ın dümen suyuna gitmeyen ulusalcı medyayı susturmak…
Ulusalcı kesimin dünyayla bağını, sadece Saray/AKP bağlantılı medyayla kurmasını tesis etmek…
Nevzat Tandoğan devşirmeciliği:
“Milliyetçi ve ulusalcılara gazete gerekiyorsa onu da biz dizayn ederiz.” 
***
Yeni Çağ, Cumhuriyet, Sözcü… Hizaya sokulamazsa bi’şekillerle çizilecek de…
Gidenin yerine kim gelecek?
Aydınlık… Neden olmasın!
Tayyip Erdoğan’ın ulusal sembol haline getirme gayretlerinin taşıyıcısı…
RT Erdoğan eleştirilerini Amerikancılık/gladyoculukla suçlayan…
Erdoğan’ı “Vatan savaşı”nın güvencesi sayan…
Erdoğansız tüm oluşum ve çözümleri gayrimilli addeden…
Aydınlık…
Sözcü’ye bin kere tercih edilmez mi!
***
Doğru ise bu analiz… 
Sözcü için düğmeye basanlar yola devam eder. 
Tabii layıkıyla pişman edilemediği taktirde… 
Ve Sözcü’den sonra, sıra onlarda olabilir…
Ulusalcı duyarlılıklara seslenen Saray/AKP muhalifi basın yayın organları…
Kim onlar?
Aydınlık’a bu gözle de bakıyorum…
Aydınlık’ı rahatsız eden mecraları izleyerek ipucu yakalamaya çalışıyorum…


 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...