10 Mayıs 2017 00:15

CHP’nin 'Havet'i, milletin sinesi

CHP’nin 'Havet'i, milletin sinesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Referandum sürecinden önemli bir başarıyla çıkan hayır kesiminin en büyük parçası CHP, imkana çevireceği bir avantaja sahipken, beceriksiz manevralarının yol açtığı örgütsel ve politik bir sancıyla karşı karşıya. Aslında devlet aygıtlarının etrafında kümelenmiş göründüğü AKP’nin siyasetini temel ve sorgulanmaz kabul ederek en kritik zamanlarda bu partinin dönemsel politikalarına destek veren ve böylece devlet partisi olma vasfını yerine getirdiğini zanneden ana muhalefet partisi, bu haliyle, kendisini gereksizleştirmeyi çoktan başarmıştı zaten. Devlet partisi olmakla, sürekli değişebilen, talepkar ve eleştirel bir kitlenin temsilcisi olma iddiasının gerilimlerini de sürekli yaşadı.

Referanduma götürülen anayasa değişikliği paketinin içeriğinin hem her şeyi değiştireceğini iddia edip hem de hiçbir şey değişmemiş gibi davranmak da bu partinin kurmaylarına nasip olmuştur. Alttan gelen talebin artık köşeye sıkıştırmaya başladığı bu siyasi basiretsizlik sayesinde, bugün her kafadan bir sesin çıktığı, bulanık ortamdan kişisel ikbal devşirerek çıkmak isteyen kadroların erken istim aldığı bir parti tablosuyla karşı karşıyayız. 

Hukuk kurumları çoktan tasfiye edilmişken, yargı kadroları yandaşlarla dolduruluyorken kitlenin referandumda birikmiş enerjisini o mahkemeden bu mahkemeye dolaşarak soğuran, sistemin çoktan kendi dışına çıkardığı bir işleyiş mekanizmalarından hâlâ medet uman CHP, bir yandan da referandum sonuçlarını tanımayacağını aynı anda yüksek sesle ilan edebiliyordu. 

Bu tanımama haliyle 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday arama tartışmalarına dahil olmak arasında CHPli siyasetçiler pek bir çelişki görmediler nedense. Referandum sürecinde, anayasa teklifine okumadan “evet” diyen seçmenleri eleştiren parti yetkililerinin, asıl kendilerinin bu metnin mantıksal sonuçlarını pek anlamadığı anlaşılıyor. Tek adam rejimini anayasal bir kılıfa sokmayı başaran iktidar partisinin kurduğu bağlam içinde davranmayı zımnen kabul ederek 2019’un tek adamını belirlemek gibi kısır bir tartışmaya heyecanla dahil olan ana muhalif siyasetçi  Baykal da yüzde 49 hakkında nasıl hayal kurulabileceğini Abdullah Gül’ün adını bile aday listesine yazıvererek göstermiş oldu. Oysa hileyle hurdayla kakalanan değişikliği saymayacaksak, yeni bir anayasa sorunu daha çözülmemiş, daha bitmemişti ki. 

Bugün hayır oyu etrafında kümeleşen, ama çok kolay ve ilk fırsatta kendisine yakın kimlik siyaseti gruplarına veya ideolojik kanallara akarak ayrışacabilecek, zaten kimsenin kimseyle politik olarak birleşmemiş olduğu nüfus gruplarının şimdiki ve müstakbel temsilcisi olma iddiasına sahip olmak da doğrusu esaslı bir algı bozukluğu işaretidir. Bir şeye hayır demenin evet demekten kolay olduğu bunca açıkken birikmiş hayır gerekçelerinden bu sisteme 2 yıl ertelenmiş bir evet devşirmek anlamına gelecek manevralar içinde bulunmak, ancak siyasi ufuksuzlukla, yüzde 49’un zekasıyla alay etmek anlamına gelir ya da en azından kendi tabanına bir tür kazık atma sayılabilir. 

Tam bu sırada istifa eden Selin Sayek Böke’nin önceden söz ettiği “sineyimillete gidelim” önerisinden yeni bir Gezi yaratma teklifi anlayan iktidara yakın kimi yazarların, CHP’yi hiç tevessül ve tenezzül edemeyeceği, yüzde 49’un da o çağrı ya da bu çağrıyla değil ancak kendi eşref saatinde sokağa çıkabileceği gerçekliğini anlamamaları ayrı bir hamlıktır elbette ama, sineyimillet lafına ilk önce Böke’nin partidaşlarının tavır alması ibretliktir. 

Oysa siyaseti yüksek arkalıklı koltuklarda el kaldırıp indirerek değil, halkın sinesine geçip mahallelerde, sokaklarda iş yerlerinde, fabrikalarda, ofislerde yeni anayasa bakiyesini ortaya sermek suretiyle yüzde 49’u yeniden inşa etmeye çalışmak da  manalı bir iş olacaktı. İşte sine işte millet! Sokaktan korkanların sineye dönmek  deyince ilk aklına gelen sadece sokak gösterilerini tekinsizleştirmek olduğu sürece, siyasetin CHP siyasetinin fildişi kulelerinden çıkması söz konusu olamaz kuşkusuz. Kapıyı dışarıdan döven seçmenin kulak verilmeyen sesi de iç karışıklık olarak hesaba geçer. CHP kendi seçmeninin, bir kısım vekillerinin talebini merdiven altına gömmekle önce kendi huzurunu bozmuştur. 

Hayır bu merdiven altında “Havet”e dönüştürülüp şekilsizleştirilirken, parti içi gerilimin suçlusunu kendi eyleminin dışında arayarak “Düğmeye bastılar partimize komplo yapıyorlar” demenin de alemi yok. 

CHP’nin kendisi kadar kimse bu düğmeye bu kadar hızlı basamazdı. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...