02 Nisan 2017 01:00

Bu fotoğraf, en keskin 'evet' bildirisidir!

Bu fotoğraf, en keskin 'evet' bildirisidir!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

15 gün kaldı... 

Sayılı gün çabuk geçer’  diyeceğiz ama ‘tek adamcı’ cephenin sıkıntısı geçmiyor.

Devlet ve hükümet merkezli bir cephe, müthiş örgütlü, bütün olanaklar seferber...

İlk bakışta “referandumda ‘hayır’ yasak galiba” dedirtebilecek ölçüde (resmi nitelikli) bir dışlama, tecrit ve baskı mekanizmasının eşlik ettiği ‘Evet’ kampanyası, aradığı sözü bulamadı hâlâ. 

Çok gürültü, çok çarpıtma, çok yalan var ama akla ve vicdana dokunan, gerçeklikten beslenen, hayatı kuşatan söz yok.

Olamaz ki zaten!

Buradan çıkabilecek en hakiki söz şu olabilirdi belki: Ey ahali, ‘tek adam iktidarı’ için sizden ‘Evet’ demenizi istiyoruz!

Bunu diyemiyorlar!

Diyemedikleri için de istedikleri ‘Evet’i yalan yanlış bağlamlarla, “abidik gubidik” argümanlarla izah etmeye çalışıyorlar.

Olmuyor ama, yetmiyor, yeterince yenmiyor.

Bayat çünkü, yutturulmaya çalışılan herşey çok bayat.

Tırtıklanmaya çalışılan Hollanda-Almanya krizi mesela...

Bir ankette, AKP’ye oy verenlerin yüzde 70’inin bu ‘krizin’ referandumda ‘Evet’i güçlendirmek için çıkarıldığına inandığı ortaya çıktı.

O kadar da saf değil insanlar, kimin neyi niye yaptığının farkında...

Ama oyun bitmez elbette... Gerçeğin yörüngesinden çıkılmış ya bir kez, manipülasyonla, politik esnaflık taktikleriyle piyasa yapıp ‘oy avlamak’ kaçınılmaz oluyor. 

Bereketi yok maalesef... “Hele Reis bi sahaya insin...” beklentileri de karşılık bulmuş değil. Gerçeklikten kopulmuş, yama tutmuyor. Ki Erdoğan’ın çabalarına rağmen ‘Evet’çi cephede kayda değer bir dinamizm görülmüyor. 

O yüzden de kampanyalarında “çizgi değişiklikleri”ne dair haberler okuyoruz...

...

“Başta İstanbul, büyükşehirlere yönelinecek ve çizgi yumuşatılacak” deniyor.

Erdoğan’ın ‘Hayır çadırı’ ziyaretini de bu mealde, planlı bir ziyaret diye yorumlayanlar var. Spontone mi planlı mı, bilemeyiz ama “yumuşama” görüntüsü verme becerilerinin tükendiğini biliriz. Nitekim “daha uzlaşmacı, daha ılımlı” imajı için girilmiş o çadırdan “alayınız yalancı” fırçasıyla nasıl çıkıldığı biliniyor! 

Daha önceden de değinmiştik, Erdoğancı AKP düzleminin ‘mağduriyet’ ve ‘uzlaşma-yumuşama’ zemini kalmamıştır. Bu imkanını, yeteneğini kaybetmiştir. Etkinliğini kavga etmeye, kutuplaştırmaya borçludur. Refleksler buna göre şekillenmiştir. Ve fakat her kavganın da biriktirdikleri olacaktır doğal olarak. Biriken yüklü hesaplar eninde sonunda önüne gelecektir. 

...

‘Evet’ kampanyası için konuşulan bir diğer ‘çizgi değişikliği’ de Kürt seçmene dairmiş. Malûm, MHP’nin yarası derin, ordan beklenen ölçüde ‘Evet’ gelmesi artık imkansız gibi görülünce, kaçırılan Kürt oyların peşine düşülecekmiş yeniden. MHP’yle flörtün yol açtığı Kürt oylarındaki kaçış geriye döndürülecekmiş. 

Sözkonusu flört mü sadece, Kürtleri AKP’den kaçıran? Yanıtı açık; ‘çözüm mözüm yok’ denilip masa devrildiğinden beri yaşananlar ortada. BM raporlarına bile geçen büyük bir yıkım sürecinin sonuçları ‘MHP’yle flört’le açıklanabilir mi? 

Kürtle diyaloğ zemini ve yeteneğini yitirdi AKP. ‘Terörle mücadele’, beton ve asfalt dışında bir vaadi kalmadı artık. İlle de başbakanlığımı iptal edin diye il il dolaşan Başbakan, Kars’ta “Sıkı durun size bir müjdem var; köylerinizi sıcak asfalt yapacağız” diyebiliyor ancak! Ordan Ağrı’ya geçiyor, belediyelerine neden el koyduklarını anlatıyor ve “Tarihi İshak Paşa Sarayını yeni baştan yaptık” diye not düşüyor! Tarihi bir eseri yeni baştan yapmak, daha ne olsun yani?! (Bu yazı yazılırken Diyarbakır’da yapılacak 1 Nisan şakalarını ise öğrenememiştik daha.)

İyisi mi lafı uzatmayalım, aşağıdaki fotoğrafı okuyalım yeter, gerçeğin hikâyesi orada yazılı çünkü.

Fotoğraf Cizre’den... 

Üzerine ‘Evet’e çağrı pankartları asılmış bu bina nasıl böyle harabe haline geldi? Hangi depremle sarsıldı, hangi tufanda yıkıldı? Nasıl bir felâketin pençesinde enkaza dönüştü böyle? İçinde insanlar yaşıyordu, onlar nerdeler? Hangi rüzgâra karışıp savruldular? Hangi ateşte kavruldular?... 

O pankartlarda suretini gördüğümüz imza ile bu yıkıntı arasındaki dehşetengiz uyum, bütün bu soruların yanıtını da içermektedir işte. İstenen ‘Evet’, o harabeden yansıyan yıkılmışlık ve geleceksizlik haline ve bunu yapanların Kürdün gözüne gözüne soktuğu “yaptım oldu” rejimine rıza göstermektir. 

Nasıl bir geleceğe ‘Evet’ denilemeyeceğinin bildirisidir bu fotoğraf; bizzat ‘Evet’ isteyenlerce yazılmış, bıçak keskinliğinde bir bildiri...

İyi okunup anlaşılacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...