01 Nisan 2017 00:51

Tarihin intikamı

Tarihin intikamı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Karl Marx, globalizmin en büyük krizine adım adım ilerlediği şu dönemde, sadece kapitalist sistem karşıtları tarafından değil, globalizmin eliti tarafından da farklı bir gözle okunuyor.

Rosa Luxemburg’un “Ya sosyalizm ya barbarlık” saptaması Afrika’da 80’li yıllarda başlayan ve son on yıldır Ortadoğu coğrafyasına yayılan açlık ve vahşete baktığımızda, sanki daha bir gerçeklik kazanıyor.

20. yy. başında kapitalizm sömürgecilik aşamasından emperyalizme sıçradığında, ulaşılan teknolojik sıçrama ile varolan “üstyapı” arasındaki uyumsuzluk nedeniyle 1. Dünya Savaşında karşılıklı kitlesel kıyım tavan yaptı. 

Üstün teknoloji ile donanan Alman militarizmi Namibia’da insanlığa ilk soykırımı armağan ederken, yükselen Türk milliyetçiliği, en üstün iletişim teknolojisini Ermeni Soykırımının organizasyonunda başarıyla uyguladı.

Talat Paşa’nın siyasal kariyeri yanında o dönemin üstün haberleşme aracı olan telgrafın ve şifre sisteminin bir üstadı olduğu unutulmamalı.

Bugün İslamofaşizmin temsilcisi olan DAEŞ/ISIS’in eylemlerinin organizasyonu ve  propagandasında bilgisayar teknolojisinden yararlandığını biliyoruz.

Türkiye’de de 80’lerin başından itibaren Gülen Cemaatinin yaygınlaşmasında, kendi eğitim kurumları yanında, çok erken bir dönemde bilgisayar teknolojisi ile çalışmaya başlamalarının rolü olmadı mı?

2. Dünya Savaşı aslında 1. Dünya Savaşında yarım kalmış bir hesabın görülmesiydi.

Teknoloji bu savaş sırasında en büyük sıçramalarından birini yaşadı. Atom enerjisi ve bombasına yönelik araştırmalarda, Naziler yarışı kaybetmeselerdi, acaba bugün nasıl bir dünya ile karşı karşıya kalacaktık.

1. Dünya Savaşında taraflar, karşı tarafın insanlarını, sivrisinek gibi gaz kullanarak katlediyordu. 2. Dünya Savaşı, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan en üst kitlesel imha silahı olan atom bombası ile son buldu.

ABD’nin bundan dolayı herhangi bir özür yansıttığını duymadık. Hadi, Amerika’nın yerli halklarına yönelik bir soru ile çok gerilere gitmeyelim.

Özür sanki sadece kaybedenlerin bir ayrıcalığıdır.

Fransa’nın da Cezayir Savaşı başta olmak üzere, sömürgelerindeki kitlesel kıyımlardan özür dilediğini duymadık.

Şimdi kitlesel imha silahlarının kullanımı için bir pilota dahi ihtiyaç yok. Pilotsuz araçlar on yıllardır, dünyanın çeşitli kriz bölgelerinde insanları bombalamaya devam ediyor.

Bu ise, sağ kalanlar arasında sadece intikam ve öfke duygusunu körüklüyor.

Cenevre Konvansiyonlarının sözde savaşında etiği korumaya yönelik hükümlerini, bu pilotsuz imha araçlarına kavratabilmek mümkün değil.

Egemenler içinse bu sanki bir bilgisayar oyunu. Ve kapalı kapıların ardında insanların yaşamları hakkında kararlar alabiliyorlar.

20. yy’da insanlık henüz, Komünist toplumun gereklerini hayata geçirebilecek bir altyapıya sahip değildi. Sovyet deneyiminin çöküşünde bu gerçekliğin de büyük etkisi oldu.

Globalizmin ufku sadece ekonomik çıkara odaklanan dar bir bakışa sahip. Kapitalizmin yükselişi Çin’in binlerce yıllık temeli olan manifaktür sistemini çökertmişti. 

Globalizmin en parlak yıldızı olan Çin ise, İngiltere’nin ve ABD’nin çöken sanayi kentlerinin görüntüleri ile intikam alıyor.

Bugün insanlığın geldiği üstün bilgi ve teknoloji, iletişim düzeyi ile, açlık, işsizlik dahil çözülmeyecek sorun yok.

Ama buna varolan kapitalist kültür, devlet, ordu vb. gibi, üstyapı diye değerlendirilen olgular engel. Ve bunlar şimdi tüm insanlığı yok etme potansiyeli bulunan tehlikeli oyuncaklara sahipler. Ve yükselen sağ popülizm nedeniyle, bunlar, hastalıklı kişiliklerin eline teslim ediliyor.   

Artık ordusuz, devletsiz, dolayısıyla savaşsız bir dünya hayal etmek gerekiyor.

Ve bu mümkün artık!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa