15 Şubat 2017 00:25

‘Medeni ölüm’ mezarlığından çıkış için… Hayır gitmiyoruz hareketi!

‘Medeni ölüm’ mezarlığından çıkış için… Hayır gitmiyoruz hareketi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Galiba unutuyorum. Burası Türkiye…

OHAL’de “Devamı haftaya” anonslu yazı planları yapmak mahcup eder.

Şahit olduğunuz gibi...

Geçen perşembe sözleşmiştik… Doğu Perinçek yazılamasına devam edecektim.

Kayıp sayar mısınız bilemem; erteleyeceğim…

Nasıl olsa Perinçek’in “Vatan savaşı” sürüyor. İkinci İstiklal Harbi seferinde buluruz, konuşuruz yine.

Netice itibariyle Doğu Bey bekleyebilir.

Zira “AKP’liler bile isyan etti” başlıklarıyla karşılanan yeni salvoyu yazacağım.

***

Eğitim ve eğitimcilere… Üniversite ve akademisyenlere reva görülen son entelektüel katliam, bu kez daha geniş kesimlerde bile infiale yol açmış görünüyor.

Yaygınlaşma işaretleri veren bu tepki iktidarı da sanki afallattı.

Hükümetten yine mutat “Varsa hatalar düzeltilir” yollu açıklamalar geldi.

Bilhassa Saray’ın medya mürettebatından iki üç kişinin(*) “Bu kadar da olmaz” mealindeki serzenişleri dikkat çekti.

Muhalif siteler, İktidar cenahından gelen bu “Kabul edilemez” “Haksızlık yapılıyor” itirazını haberleştirdi (8 Şubat 2017).

Misal. “AKP’liler bile isyan etti” (odatv.com) gibi başlıklar açıldı.

Açıklamalara baktım. Bilhassa (İbrahim Kaboğlu gibi) bazı hocalar zikrediliyor.

Kaboğlu misali, kamuoyunun sindirmesi hayli zor isimlerin tasfiyesi üzerinden itiraz ediliyor. Düzeltme bekleniyor.

 

YİNE ‘FETÖ’ İMASIYLA BULANIKLAŞTIRMA

Dikkat çeken diğer husus da 2 bin 500 öğretmen ve 330 akademisyenin tasfiyesinin, AKP tasarrufu olamayacağının vurgulanması.

Olağan şüpheli olarak ‘FETÖ’nün ima edilmesi.

“Bu referandum darbesidir” sallamasından  anlıyoruz ki, verilmek istenen mesaj şu:

Savunulamaz son tasfiyeler, Saray/AKP saltanat yürüyüşünü zora sokmak isteyenlerin marifeti.

Yani adalet timsali iktidar bu kötülüğü -elbette bazı- “iyi insan” akademisyenlere  yapmaz.

Sahici tonda olabilir bu itirazlar da. Fakat ne yalan söyleyeyim, yıllardır tecrübe ettiğimiz üzere, takiye yaptıklarından, İslamcı oportünizminden şüphelenmedim değil.

 

CELLATTAN MAĞDUR YARATMA ÇABASI 

Şu bakımdan: Son tasfiyeler sebebiyle oluşan tepkiyi öteleyerek, Saray’ı korumak.

Bakın AKP’ciler bile kabul etmiyor, kızıyor”paraziti yaratarak, faili muğlaklaştırıp, kafa karışıklığı yaratmak.

Beyin/entelektüel katliamında tetiği çeken AKP gerçeğini duman altında bırakmak.

Dahası bu hadiseden dahi (FETÖ imasıyla) İktidara mağduriyet devşirme gayretleri de diğer garabet.

Yaptığım spekülasyon çok mu komplo kokuyor?

Olabilir…

Bana değil yalancı çobanlara, takiyeci geleneğe kızın.

 

CEM KÜÇÜK’ÜN DEDİĞİ OLUYOR MEDENİ ÖLÜM CEZASI UYGULANIYOR

Kaldı ki beni kötü niyet aramaya sevk eden başka emareler de var. 

“Bu kadar da olmaz”cı AKP mürettebatı arasında yer alan Cem Küçük mesela.

Cem Küçük kim?

Barış için Akademisyenler metni çıktığında, iktidara “medeni ölüm” cezasını öneren (ya da İktidarın medeni ölüm cezası kararını medya vasıtasıyla tebliğ eden!)

Bugün tasfiye edilen (Kaboğlu Hoca dahil) akademisyenlerden 150’sinin “suçu” ne?

Barış istiyoruz içerikli bildiriye imza koymak…

Verilen ceza ne?

Üniversiteden atmak…

KHK ile olduğu için yargıya itiraz yolu kapalı…

Yetmez… KHK ile olduğu için Türkiye’de aynı işi yapamaz… İşsizlik…

Yani… Tam da ekonomik/işsizlik terörüyle açlığa mahkum etmek, akıllarınca itibar suiksatı…

Tam da Cem Küçük’ün tarif ettiği gibi: Medeni ölüm cezası…

Evvelce istifa etmiş, istifası kabul edilmiş işsiz akademisyenleri dahi son KHK kapsamına sokmak…

Artık çalışmadıkları üniversiteden atarak, başka yerlerde çalışma haklarını gasbediyorlar…

Medeni ölüm cezasına tabi kılıyorlar…

 

SABAH ‘İHANET BİLDİRİSİ’Nİ UNUTMADI

Bunları savuna Cem Küçük’ün ve -en azından buna o vakit ses çıkarmayan hatta bil vesile destekleyenlerin- “kabul edilemez” tavırlarında bit yeniği aramakta haksız mıyım!..

Tabii İktidar cenahından sadece huzursuz muhalefetin gazını almaya yeltenmekle kalmadı.

Büyük tasfiyeye onay üretmeye çalışmaktan da geri durmadı.

Misal mi?

Sabah.com.tr:

“İhanet bildirisine imza atan 90 akademisyene ihraç” (9 Şubat 2017)

 

‘HER YER CEBECİ HER YER DİRENİŞ’

Bu süreçte elbette umut vadeden gelişmeler de oldu.

Ne iyi ki, benim gibi tasfiyeyi teşhirle yetinmeyenler harekete geçti.

Korkut Boratav Hoca dahil, Mülkiye/SBF’nin(**) kapısına dayandılar.

Belki de yaygınlaşmaya muhtaç uzun bir direniş dalgasının ilk adımını attılar.

Önceki gün videoda izledim.

Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) ayaktaydı:

Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!

Öyleyse…

“Her yer Cebeci her yer direniş!”

Olur mu göreceğiz…

Fakat Cebeci’de taşınan pankartlarda yazan cümle tutulacak yolu gösteriyor:

“Hayır gitmiyoruz!”

Üniversiteler bizim…

Diyecek bir hareketin oluşması, yaygınlaşması ve elbette kurumlaşması…

Galiba KHK tasfiyelerine karşı seçenek çok değil. İki yol var:

Medeni ölüm cezası mezarlığına gitmek ya da “Hayır gitmiyoruz!” diyebilmek…

AKP’lileri dahi bu kez sahiden isyan ettirecek de işte bu olur:

Hayır gitmiyoruz hareketinin yaratılması!

Haksız mıyım?  

-----
(*) Bu tavrı koyan (benim rastladıklarım) Cem Küçük, Yusuf Kaplan, Yıldıray Oğur.

(**) Mülkiye devlet; devlete hizmettir… SBF, halktır, halkın içindir… Devrimci öğrenciler vaktiyle böyle görür… Mahirleri, Nasuhları yetiştiren fakültelerini Devrimciler, Mülkiye değil SBF olarak anarlardı. Ben de onların lisanını tercih ettim.
-----

CEBECİ’NİN ‘KIRMIZILI KADIN’I

Eminim. 2017 şubatında “OHAL”lerimize bakacakların dikkatinden kaçmayacak…

Evrensel Pazar’ın geçen haftaki (12 Şubat 2017) kapağını da kaydedecek.

Zira, o günü… SBF’deki bilim ve bilimci katliamına itirazı sembolize edecek iki fotoğraf var.

SBF önüne hocaların bıraktığı cüppelerin Saray’ın postalları altında çiğnenmesi…

Diğeri Evrensel Pazar’ın kapağındaki fotoğraf…

Tamer Arda Eriş’in deklanşöründen çıkan kare…

Polis ve köpeğine karşı haysiyetli duruşuyla “Hayır gitmiyoruz” diyen genç kadının görüntüsü…

Gezi direnişi için “Kırmızlı kadın” fotoğrafı ne ise, Cebeci için de Tamer Arda’nın fotoğrafındaki kadın o…

 

SATIR ALTINDAN NOTLAR…

ONURLU YAŞAMAK ARTIK KAHRAMANLIKSA…

Doğan Medya’nın referandumda “hayır” diyeceğini açıkladığı için işten attığı Kanal D Spikeri İrfan Değirmenci demiş ki:

“Ne kahraman ne de hainiz, sadece onurlu yaşamaya çalışanlar insanlarız.”  (12 Şubat 2017)

Zaten bütün mesele de bu ya:

Onurlu yaşamaya çalışmanın dahi artık hepten kahramanlık haline getirildiği bir ülkede/rejimde yaşamak mecburiyeti...(ne hayır!)

 

‘RESMEN’ O BİİİİRRR…

Farkındayız. Saray yeni ‘resmi tarih’ yazıyor.

Lakin suyunu çıkarıyor.

Misal.

Bugün:

Erdoğan, Türkiye Futbol Vakfının takvimindeki ‘Unutulmaz sağ bekler’ listesinde ilk sırada! (10 Şubat 2017)

Bu devran sürerse…

Yarın: Hünkarımız Tayyip Erdoğan Hazretleri, Türkiye’nin gelmiş geçmiş efsane futbolcular listesinde ilk sırayı şereflendirdi! (10 Şubat 2027)

 

NUMAN KURTULMUŞ

NASIL KURTULUR?

Erdoğan yine hükümeti “düzeltir”…

Erdoğan yine tekzip eder, Kurtulmuş’u...

Şöyle ki:

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş:

“Herhalde el Bab’la birlikte Fırat Kalkanı biter, hedeflere ulaşmış oluruz. Rakka başka mesele. Türkiye sınırlarını tehdit eden bir şey değil.” (10 Şubat 2017, Habertürk TV mülakatı)

Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan:

“El Bab hallolmak üzere. Bundan sonraki süreçte Rakka ve Mümbiç olayı vardır.”

(N. Kurtulmuş’un sözlerini değerlendirirken:)  

“El Bab’dan sonra durmak… Böyle bir şey yok. Orada bir iletişim sıkıntısı olabilir. El Bab bir defa bizim nihai hedefimiz değildir.” (12 Şubat 2017)

Ve “iletişim sıkıntısı” giderilir…

Numan Kurtulmuş, “düzelir”, idrak yolları açılır.

Numan Bey Rakka’da da “Türkiye sınırlarını tehdit eden bir şey” keşfeder:

Türkiye, hem Mümbiç hem Rakka’nın temizlenmesi konusunda adım atabilir.” (13 Şubat 2017)

Sonu benzemesin…

Erdoğan, kültür bakanını, Ertuğrul Günay’ı ha bire düzeltip dururdu…

Yamuldu fukara; çöpe…

Numan Efendi de dereyi geçtikten sonra yılkıya bırakılır mı?

Kimbilir… Numan Bey için de referandum “hayır”lısı olur da…

 

E BE KUZUM! BU NE SOL AŞKI!

AKP’nin Burhan Kuzu’su buyurun buradan yakın demiş:

“Göreceksiniz, sol gelirse bu modelde gelir.” (13 Şubat 2017)

İster misiniz Tayyip Erdoğan da referandum mitinglerinde…  pardon toplu açılışlarda, B. Kuzu’yu takip etsin…

Sol iktidar için başkanlık sistemine “evet” çağrısı yapsın…

Gece gündüz bunun için kafa patlatıp duruyoruz, solu iktidara taşıyacak model için çalışıp duruyoruz, desin…

Ve dahası… Melih Altınok da vazife bilip, bunu Sabah’ta yazsın!

 

İSLAMİST TERÖRİST, YILBAŞI

KATLİAMIYLA ‘KISAS’ YAPMIŞ

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adına... İstanbul Ortaköy’de, Reina’da 39 kişiyi katleden Abdüladir Maşarapov, böyle demiş:

“Ben öç aldım. Kısas yaptığımı düşünüyorum.” (13 Şubat 2017)

IŞİD’li katilin aşağıdaki beyana neden ihtiyaç duyduğunu ise çıkaramadım:

“Bana neden Türkiye aleyhine çalışıyor, Türkiye’ye karşı diyorlar. Ben Türkiye devletine karşı bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Türkiye karşıtı bir harekette bulunmadım.”

IŞİD’in tetikçisi, birilerine mesaj mı vermek istedi?

Ya da kimlerin gönlünü kazanmak istedi, anlayamadım…

Haklısınız… Bu bir “anlayamadım” “çıkaramadım” yazısı oldu ama ne yapabilirim…

Haberde yoktu…

Cemil Barlas’ın “Konuşturmak için çocuğu da kullanılsın, ahlaki sakınca yok…katile her gün kolonoskopi yapılsın!” (16 Ocak 2017) fetvasına, sorguda uyulmuş mu öğrenemedik…

 

ÇEKİRGE SÜRÜSÜNÜN İSTİLASI

DEĞİRMENCİ VE ÇELENK’İN EZASI

İktidarın referandum kampanyası kapsamında…

Saray’ın Övür’tüsü Mahmut, sırıtışını kondurur videoya; sorar:

“Evet, sen de var mısın Fatih Çekirge?”

Olmaz mı!

Niye evvelden akıl edemedim, mahcubiyetiyle kaleme sarıldı…

Çekirge, köşesinde uzuunuzuun “Evet eveteveteveeet” diye biat orgazmı yaşadı…

Fatih Çekirge’ye laf eden olmadı; bilakis görev adamı olduğu için iltifata mazhar olmuş olabilir…

Kanal D Spikeri İrfan Değirmenci de yurttaş olarak -bakın, kanalında, yayınında değil- sosyal medyadan ‘hayır’ kanaatini paylaştı yurttaşlarıyla…

Doğan Medya açıklama yaptı (11 Şubat 2017):

Ez cümle,  “Değirmenci tarafsızlık ilkemize uymadığından…”

Bunun üzerine haklı olarak…

T24 sitesi de başlığa çakar:

Doğan Medya Grubunun tarafsızlığını Fatih Çekirge’nin ‘Evet’i değil, İrfan Değirmenci’nin ‘Hayır’ı bozdu! (12 Şubat 2017)

E bozar tabii…

Saray’ın Çekirgesi ‘evet’ diyerek müesses nizama uygun davrandı…

Meslektaşımız, İrfan Değirmenci ise fikri hür, vicdanı hür yurttaş olarak sürüden ayrıldı…

“Tek adam” dikta rejimine ‘hayır’ dedi…

Rehine Doğan Medya grubunun eteklerine zil çaldırdı…

Cem Küçük’ten azarını yemeden, Küçük’ün vaazına uyup, Değirmenci arkadaşımız, “medeni ölüm cezası”na çarptırılan gazeteciler katarına bindirildi…

Çekirgelerin semirdiği medya ikliminde…

Erdoğan Aktaşlar, Hande Fıratlar, Hakan Çelikler, Ahmet Hakanlar tüneyecekler seçmece makam mevkilere…

Onlar şımarırken görgüsüzce…

Değirmenci değirmenciliğe devam edecek…

Doğan Grubundan atılan diğer meslektaşımız Hakan Çelenk…

CNN Türk’te, orantısız zeka hamlesiyle ‘Neden hayır’ın şart olduğunu göstererek, ‘evet’çileri paralize eden Hakan Çelenk, bir çelenk gibi dolaşacak haysiyetli insanlar arasında…

Ya onlar?

 

TROLL MEKANİĞİ HAKİKATİ

BÖYLE ASİTLEYİP YAMULTUYOR

Gelin şu “Troll” çarkı nasıl dönüyor göz atalım.

Aktüel vaka üzerinden hızlıca etüt edelim…

Olayımız şu:

Kanal D Spikeri İrfan Değirmenci sosyal medyada, referandumda “hayır” tercihini açıkladı…

Doğan Medya Grubu 11 Şubat 2017 günlü “Kamuoyuna saygıyla” duyurdu:

Arkadaşımız İrfan Değirmenci, sosyal medyada, 10 Şubat tarihinde yazdığı mesajlarla, açıkça kamuoyu gündeminde tartışılan bir konuda [Hayır, diyerek] taraf olmuştur. Bu nedenle kendisiyle iş akdimizi sonlandırıyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

Gayet açık, değil mi!

Hepimiz anladık… sanırken… O da ne!

(13 Şubat 2017 tarihi yazı ve mesajlarından aktarıyorum…)

Türkiye yazarı Fuat Uğur:

“İrfan Değirmenci geçen yıl da kovulacaktı ama yine bir numara yapıp kurtulmuştu. Bu seferki tutmadı. Çünkü reytingde ilk 100’e giremiyor.”

Fuat Uğurlar, “reytingi yüksek” başarılı  gazeteci oldukları için mi makam mevki sahibi oldular, faslını geçiyorum…

Doğan Grubu, keşke Fuat Uğur’a danışsaydık, reytingi kötüydü, filan deseydik, demiş midir!

öğrenemeyeceğiz.

Ama Fuat Uğur’un aksine yine de Doğan dürüst davrandı, yukarıda naklettiğimiz açıklamayı yaptı…

LEJYONER MELİH ALTINOK

Sabah’ın lejyoneri Melih Altınok:

“Aklı başında herkes biliyor ki Değirmenci de Çelenk de tarafsızlıklarını yitirdikleri için kovulmadılar!”

Allah için haklı!. “Aklı başında” olan, Melih Altınok gibi lejyoner olur, Saray’ın medya taburuna yazılırdı.

Akılsız gazeteciler ise açıklama, süreç ve olgulara bakıyor. 

Ama “Aklı başında” olduğu için M. Altınok biliyor:

“Reyting ya da yeterince ‘kârlı’ olamadıkları gibi nedenler yüzünden zaten gönderileceklerdi.”

 

GAZETECİLİK VE ‘KÂRLI’LIK!

Hadi reytingi anladık da “kârlı” nasıl olur gazeteci, çözemedim…

Hakan Çelenk, misal.

Posta’da editör, köşe yazarı, TV’de yorumcu olarak nasıl “kârlı” olabilir?

Melih Altınok, kendi tecrübesini, biat ettiği reisine nasıl “kârlı” olabildiğini ve bu sayede işini kaybetmediğini yazsa da öğrensek…

İtirafçılık, muhbirlik… filan mı acaba kastettiği?

Bilemedim. Ama o bilelim istemiş ki…

İki gazetecinin işten atılması mevzusu meğer kompiloymuş kompilo…

Zira…

 

KİM DEMİŞ, ‘HAYIR’CILAR BASKI ALTINDA 

“Ağırlıklı görüş, referandum öncesi’ hayırcı’ basın baskı altında kampanyasının startının verildiği yönünde” imiş.

“Ağırlıklı görüş” ağırlığının hikmetine bakın!

Hadi, bundan sonra “Hayırcı basın baskı altında” yorumuna, dahi imasına rastlarsanız, M. Altınok’u kırmayın ve bunun bir aldatmaca olduğuna inanın…

Mesela dizilerde “hayır” ya da “hayır”la iltisaklı kelimelerin dahi “subliminal mesaj” sayıldığını (bk. Y. Şafak, Salih Tuna) görmeyin…

Hem ekranlar Altınok vari ‘evet’çi abidik gübidiklerin tek kale maçına sahne olmuyor ya…

Öyle zayıf muhataplarla değil…

İbrahim Kaboğlu gibi yetkin isimlerle M. Altınok’un bile tartışmışlığı varken hem de…

 

İŞKENCE FETVACISI

Neyse devam edelim…    

Bu da Cemil Barlas:

“Eğer sahiden ‘hayır’ diyecek olanlar Doğan Medyadan kovulsaydı orada kimse kalmazdı.”

İşkence fetvacısı Barlas, Marmara İletişim Fakültesinde ders veriyormuş...

Saray’ın “muteber” akademiği, anlaşılır, demeyin…

En azından okuduğunu anlıyordur…

Öğrencileri cesaret eder de, Barlas’a, “Ama hocam Doğan Grubunu kendini zora sokan açıklaması ortada iken siz…” diye sorarsa ve cevabını yazarlarsa söz, buradan paylaşacağım…

 

VE TROLİÇE

Sabah Yazarı Hilal Kaplan:

“İrfan Değirmenci’nin ‘Hayır’ dediği için kovulduğunu söylemek ya saflık ya bilinçli provokatörlük.”

Boşuna yalı ‘troliçe’si yapmamışlar…

“… ya saflık, ya bilinçli provokatörlük.”

Okuduğunu anlamadığını varsayarak, “… ya şapşallık, muhtemelen aptallık” demeyeceğim…

Zira öyle değil…

Bal gibi anladıkları, bildikleri için yapıyorlar ya bunu…

Doğan Grubunun hatırı sayılır bir nüfus nezdinde kendisini zora sokan açıklaması ortadayken…

Yani gerçek bu kadar çıplakken…

Gerçeği bulandırarak, parazit yapıp hakikati bulandırarak algı operasyonu çekiyorlar…

Zihin kontrolü: Trollerin hedefi bu…

Pirleri, Hitler’in troller kralı Goebbels…

Yakıtları, iftira… ve yalan… ama sık tekrar edilen yalan… büyük yalan…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...