22 Ocak 2017 01:10

Öylesine şanslıyız ki!...

Öylesine şanslıyız ki!...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kazları görünce bir etkilenirim, sormayın!

Önlerinde yürüyeni aynı adımlarla izler, neredeyse onun gibi davranırlar.

Kazlar öyledir, çünkü kaz toplumunun kaz bireylerindeki kalıtsal genetik program belli başlı dış dünya uyarıcılarıyla etkileştiğinde faal olur, kaz bireyinin bazı davranışlarını belirler. Örneğin, yumurtadan çıkan kaz yavrusu ilk gördüğü görüntüye (ana kaz, tesadüfen ana kazdan önce görmüşse, orada dolaşan ördek) bağlanır, bu görüntü nereye giderse onu takip eder; çünkü genetik olarak öyle programlanmıştır.

Kaz yavruları yumurtadan ilk çıktıklarında beni görürlerse bana, başkasını görürlerse ona bağlanacaklar, onu takip edeceklerdir. Arkamdan beş kaz yavrusu ikili sıra olmuş, kaz adımlarıyla beni izliyorlar!... Bunu istemem. İstemediğim için de yumurtadan çıkacak kaz yavrularına rastlamamak için çaba gösteririm. Kazları sevmediğimden değil, bağlanarak biri peşi sıra gitmeye kendini programlamış olanlardan hazzetmediğimden…

Kazlar güzeldir, estetiktir; ne var ki, biz insan toplumunun bireyleri kazların güzelliğinden pek etkilenmez, onların yan yana ve arka arkaya dizili yürürken bir birlerine uyumlu adım atma biçimlerini -gıpta mı ederiz, eğlence konusu olarak mı görürüz bilemem-  ‘rap rap’ diye seslendirir, siyaset alanında gönüllü boy gösterişin sıradan sembolü niyetine kurgularız.

Siyaset alanında yüzer/biner kişilik binlerce/on binlerce yan yana, yüzbinlerce arka arkaya dizilik, ‘birine’ bağlanmış ve o ‘birini’ sınırsız/sorgusuz/kuşkusuz/kaygısız izleyen kitleler…

Siyaset alanında yüzer/biner kişilik binlerce/on binlerce yan yana, yüzbinlerce arka arkaya dizilik kitlelerin sınırsız/sorgusuz/kuşkusuz/kaygısız bağlandığı ve izlediği himmetini gördükleri ilk görüntüdeki ‘biri’…

Siyaset alanında bu olur; arada bir olur: İnsan toplumunun bireyleri kaz toplumunun bireyleri gibi yan yana, arka arkaya dizilir, bağlandıkları görüntüdeki ‘birini’ kaz adımlarla ‘rap rap’  kaz gibi izlerler.

Siyaset alanında bu olan, arada bir olan, insan toplumu bireyinin kalıtsal genetik programının belli dış dünya uyarıcılarıyla faaliyete geçerek bireyin bazı davranışlarını belirlemesi sonucu gerçekleşmez. Gerçi, belli dış dünya uyarıcıları, örneğin para, makam, mülk, itibar, ayrıcalık, yaltaklanmak/okşanmak/takdir-takdis edilmek/parmak üstü tutulmak/güce tapma-taptığı güçten kırıntılanma gibi duygular himmet timsali görüntüye bağlanma ve onu izleme davranışını tetikler; ancak tetikleme kalıtsal genetik programın faaliyete geçmesiyle oluşmaz. Tetikleme tamamen bireyin kültürel tercihidir; genlere kazınmaz, sonraki kuşaklara aktarılmaz.
Kazları görünce etkilenirim.

Himmet görüntüsündeki ‘birine’ bağlanmış, o görüntüyü izleyen insan toplumunun tanıdık bireylerinin suretlerini kazların fotojenik görünümlerinde yansıtan bir kurguyu canlandırırım hayalimde!

‘Öyle şanslıyız ki’ derim kendi kendime, kazlarınki gibi kalıtsal genetik programımız yok. Kazların ‘rap rap’ diye seslendirilen adımlarıyla yürümeyi kültürel tercihi yapanlar var; bu tercih kalıtsal değil, onların kendi soylarından gelen sonraki kuşaklarına bile geçmiyor.

Bu hafta, nedendir bilemiyorum, içimden böyle bir kazsal yazı yazmak geçti, yazdım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa