21 Aralık 2016 01:00

Suikastın kastı

Suikastın kastı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Gerçek çoğu zaman karartılır fakat hiçbir zaman sönmez.”
Livius

‘Ne geceydi ama!’
Önceki geceyi yıllar sonra, bu ifadeyle anacağımıza/anlatacağımıza şüphe yok…

Ankara kana bulandı… Türk polis Rusya Büyükelçisini adete naklen yayınla öldürdü… 

Berlin kana bulandı… Almanya’nın Başkenti Berlin’de Noel pazarına TIR’la cihatçı saldırı: En az 12 ölü, 48 yaralı…

Zürih kana bulandı… İsviçre’nin Zürih kentinde camide silahlı çatışma: 1 ölü 3 yaralı…

Bu melanetler tarihe 19 Aralık 2016 gecesi yazıldı…

Elbette tarasak arşivi, aynı gece farklı ülkelerde yaşanmış kanlı hadiselere rastlarız…

AĞIR MESAJ

Dün geceyi farklı kılan, sembolik kılan 3 kanlı olayın da yeryüzünün tırmanan sorunlarını kanatması... Karanlığa delalet etmesi...

Emperyalist kapitalizmin global krizinin tezahür edişleri olarak Ortadoğu savaşı… Din/mezhep gerilimi/çatışmaları… 

19 Aralık gecesi, kangrenleşmeye yüz tutan bu meseleleri alevlendirmeye aday simgesel değerleri kuvvetli katliamları harmanladı…

Belki de ileride daha çok “Ne geceydi ama!” cümleleri kuracağımızı haber veriyor…

Dünyanın tepetaklak gidişatına işaret eden bu ihtimale mim koyup geçelim…

Kanlı gecenin Ankara faslında duralım…

Bugünkü harfiyat yazılarını planlarken aldım, Ankara’daki meşum suikast haberini…

‘FETÖ’ MESAİSİ 

TV’yi açtım. Kanallarda haber takibine geçtim. 

Kaydedeceğim mühimsediğim gözlem şu:

Suikastın -katilin deklare ettiği haliyle- ‘Halep’ gerekçesine dayandığı duyulunca İktidar ve maiyeti paniğe kapıldı…

Suikastçının ‘İslamcı/cihatçı’ kimliği taşıyamayacağı kanıtlanmaya çalışıldı…

İlk şaşkınlık evresi yalap şalap yorumlarla geçiştirildi…

Ve evet nihayet aranan ikna edici fail bulundu: “FETÖ…”

İletişim bilimcilerinin terimiyle “çerçevelenen” “Fail FETÖ” hızla dolaşıma sokuldu…

Edindiğim izlenim:

“Fail FETÖ” hakikatinin üretimi/çerçevelenmesi adeta bir merkezden yapıldı ve ekranlara mevzilenen “elemanlara” servis edildi… Dolaşım yaygınlaştırıldı…

Maaşlı troll merkezleri kendilerine yapılan yatırımcıları mahcup etmedi…

Takdire şayan performans sergilediler…

Kanıtı: Bi’kaç saat içinde Türkiye’de  ve takip edebildiğim kadarıyla ilgili ülkelerde “FETÖ’ odaklı kritikler mühimsendi…

Revaçta değerlendirme bu oldu…

EKRANLARA ‘CANLI’ İSTİHBARİ SERVİS

Nasıl senkronize çalışıldığına ve bi’merkezden ekranlara dağılmış İktidar sözcülerine nasıl istihbarat akıttıklarına şahit olduğum misali vereyim.

Yaşar Hacısalihoğlu adlı kişi CNN Türk’teki yerini almıştı.

Karşısındaki akademisyen, akademisyen gibi konuşuyordu: 

“Kanıt olmadan net ifadeler kullanamam” minvalinde aklı başında laflar etti…

‘Prof’ sıfatlı Y. Hacisaliğlu ise akademisyenden ziyade yine ajitatör-propagandist kimliğiyle “FETÖ’yü işaret ediyordu, net ifadelerle…

Bi’ süre sonra telefonuna baktı -ve halen kaynak gösterilen- o servis edilen bilgiyi patlattı:

Büyükelçinin katili Polis, “FETÖ”nün soru çalma soruşturmasında şüpheli olarak yer alıyor!

Buna benzer bilgiler diğer kanallardaki elemanlara da servis edildi tabii…

İktidarın ‘o gece’ medyayı hakikat üretim aygıtı ve propaganda aracı olarak kullanma maharetinden bahis yeter sanırım…

Esas, katliamın muhtemel siyasal sonuçlarına geçelim.

FAİL ‘FETÖ’ OLABİLİR Mİ?

Ve o kritik suali soralım:

İktidar ve maiyetinin/trollerin katliamın faili olarak ‘FETÖ’yü işaret etmeleri isabetli olamaz mı?

Elbette mümkün…

Bilhassa suikastın zamanlamasına dikkat çekilerek yapılan yorumlar fevkalade önemli…

Hemen bir gün sonra Moskova’da Rusya-Türkiye-İran dış işlerinin Suriye meselesi üzerine yapacakları kritik toplantıyı düşünürsek…

ABD’nin aleyhine ciddi sonuçlar doğurmaya aday gelişmelere Washington’un bigane kalmayacağı muhakkak…

Yeterince CIA tecrübesine sahibiz; ABD emperyalizmi aleyhine gelişmelere kirli kanlı eylemlerle müdahale eder…

ELBETTE OLABİLİR

Bu bapta ‘FETÖ’nün kullanılma ihtimali de -bilinen sebeplerle- hak ettiği kuvvetle ele alınmalı…

Hasılı, suikastçı sahiden FETÖ’cü de olabilir…

Bunu zaman gösterecek…

Rusya’nın da soruşturmaya katılma talebini düşünürsek, Moskova’nın devlet çıkarları adına gerçeği maniple etmeyeceğini de varsayarsak, suikastın sırrına belki –kısmen- vakıf olabiliriz.

Göreceğiz. 

Ama şimdiden görünen de var.

Eğer Saray/AKP tezi ikna edici olur, Rusya’nın öfkesini –büyük ölçüde-savuşturursa…

İktidar ‘Fail FETÖ’ ihtimaline abanarak cihatçıları temize çekip, kendisini ve Türkiye’yi zan altından çıkarır…

Rusya'ya verdiği tavizlerin çapı ve derinliğini artırarak paçayı kurtarabilir…

O halde ferahlar mıyız?

Hiç sanmıyorum… Ve çok da endişe edilesi bir evreye geçebiliriz, kanısındayım…

‘FETÖ’ RUSYA’YI ABD İLE ÇATIŞTIRIR MI?

İhtimalleri sıralayarak açayım kısaca:

Fail FETÖ çıkarsa… En azında Rusya buna ikna olursa (Ya da çıkarları icabı ikna olmuş görünürse) ne olur?

Rusya-Türkiye (ve İran) ilişkilerinin bi’kaç tık yükselmesini bekleyebiliriz...

Olumlu tırmanış Suriye, Irak… Hasılı giderek Ortadoğu’ya yansır…

Elbette ABD’nin aleyhine...

Beyaz Saray’ı yerinden zıplatacak ciddi hamlelere girişebilir, Rusya liderliğindeki üçlü blok…

İhtimal… Bu yönde seyrederse, Ankara suikastının faili olarak parmaklar nereyi gösterir?

‘FETÖ’ organizatörü olarak CIA/ABD’yi…

SUİKAST TUTUŞTURABİLİR

Sonuç?

Rusya, yeni dünya gücü olma adaylığını kuvvetlendirmek için ABD’den hesap sormaya kalkmaz mı?

Kalkarsa ve nasıl?

İngiliz Times gazetesindeki analiz, “Tarih bize, suikastların kolayca savaşa dönüşebileceğini gösteriyor” (bbc.com Türkçe, 20 Aralık 2016) derken, haksız mı?

Bi’hatırlatma da ben yapayım… 

Dünyanın hali pür melalinin sık sık benzetildiği 1. Dünya Savaşı’nı tetikleyen -güya- bir prensin öldürülmesi değil miydi?

Şimdiye kadar emperyalistler yeni bi’dünya savaşını göze alamadılar…

Ama kısmi, vekaletten asillere geçen bölgesel savaş çok mu uzak?

Madalyonun diğer yüzüne değinerek toparlıyorum:

Diğer ihtimal gerçekleşirse…

“FETÖ” değil de cihatçı fail ihtimali ağırlık kazanırsa…

Ya da Türkiye ağı kusurlu olarak Rusya’nın hedefinde yerleşirse…

Ne olur?

Düşürülen Rus uçağı sonrasını göz önüne alarak olasılıkları sıralamaya başlayabiliriz…

Netice itibariyle daha da kötü olan şu:

Sadece bizim için değil…Ankara suikastı dünyanın akıbetini etkileme/belirleme potansiyelini taşıyor…

Türkiye ise sıkışmış durumda…

Ankara için yukarısı bıyık aşağısı sakal…

Arada… Manzara-i umumiye bana göre böyle…

HARFİYEN

GEL DE İSYAN ETME!

“CreditSuisseVarlık  Raporu, dünya hane reislerinin yüzde 0.7’sinin toplam servetin yüzde 45.6’sına, yüzde 8.3’ünün ise yüzde 90’ına sahip olduğunu gösteriyor.” (Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet, 19 Aralık 2016) 

SATIR ALTINDAN NOTLAR

‘TARAFSIZ BÖLGE’YE GİREBİLMEK İÇİN O PAROLAYI SÖYLEMEK ŞART!

HDP Milletvekili Ziya Pir tweet’ten Ahmet Hakan’a:

Zorla Hande’yi savunmak için halden hale girmek yerine bizi programına davet etsene!

Hem konuşturma hem böyle yaz.

Ahmet Hakan, Hürriyet’teki köşesinden:

“Ziya Pir!

Eğer Twitter’daki hesabından...

PKK’nın taşeronu TAK için...

Sadece ve sadece...

‘Katil’ ifadesini kullanma zahmetine katlanırsan...

Seni hemen programa davet edeceğim.”  (14 Aralık 2016)

Cevap RolandBarthes’den:

“Faşizm… söyleme mecburiyetidir.”

AHMET HAKAN NE BU ACELE!..

Hürriyet Yazarı Ahmet Beyin “Muhbir vatandaş seferberliği”ne katılma iştahı eminim gözden kaçmamıştır…

Yazısından anlıyoruz ki, Özgür Gündem’de Baki Gül, CB, İçişleri Bakanı ve Ahmet Hakan’ı hedef alan yazı yayımlamış…

Ahmet Hakan da cevap veriyor (15 Aralık 2016)

Ama ne cevap!  

Ahmet Hakan, Özgür Gündem yazarına “Baki Gül denen adam” üslubuyla hitap ediyor.

Gül’e, “Katil dostlarına beni hedef gösteriyor” ithamıyla çıkışıyor…

Azarlıyor…

Pekiyii…

Gül’e layık gördüğü üslupla konuşursak…

Ahmet Hakan “denen adam” şark kurnazlığıyla, “hedef gösteriyor” diye suçlarken Özgür Gündem Yazarı Baki Gül’ü, iktidara ve adamlarına hedef göstermiyor mu?

Ahmet Hakan’ın Baki Gül’ü tanımlamak için kullandığı ifadeye bakar mısınız!

“Bu adamın şahsında tüm katillere ve katil severlere sesleniyorum…”

Ahmet Hakan’ın kime seslendiği belli değil mi!

Adamı ipe götürecek suçlamaları o kadar rahat döktürüyor ki!..

“Sevgili PKK’sına, cici TAK’ına…”

Baki Gül’ü tanımlamak için kullandığı “Sevgili PKK’sına cici TAK’ına ithamları ile Özgür Gündem yazarının -muhtemel- iddianamesini hazırlama işini üstlenmiş görünüyor, İktidarın Hürriyet’teki Hakan’ı…

Evet… Her ‘şey’ hayatın olağan akışına uygun gelişiyor...

Zamanın ruhu yazıyor, konuşuyor… 

Şahit olduğumuz şu:

Erdoğan’ın “Muhbir vatandaş seferberliği” içtimasında Ahmet Hakan ses verdi:

“Burdayım…”

Kısa Künye saydı:

“Ahmet Hakan Coşkun… Yozgat… Emret Başkomutanım!” 

İLNUR ÇEVİK

İlnur Çevik… Hafızanızı yoklayın, hatırlarsınız.

Barzani-Özal-ABD üçgeninde gizemli temasları rivayet edilirdi mesela…

Sıkı “Amerikancı” bilinen “özel” gazetecilerdendi.

Şimdi Saray’da. 

Erdoğan’ın ‘Başdanışman’ ordusunda vazifeli.

Dikkat çeken vasıflara haiz, enteresan şahsiyet.

İlnur Çevik gibi pek marifetli olanlar her dalda oynar. 

Saray başdanışmanlığı, Çevik’in tek işi değil. 

Görünen bilinen diğer mesaisi medyada:

Saray medya kartelinde köşe yazarlığı.

Geçen gün, Yeni Birlik’teki yazısı, ‘haydi’ diyordu:      

PKK ile her yerde savaş başlatılmalı (19 Aralık 2016)

Nasıl yani?

İlnur Çevik’in cümleleri ile özetleyeyim.

“Kobani hem şer yuvası hem de tabak gibi hedef...”

“Kuzey Irak’ta Sincar bölgesi hem yeni bir şer yuvası hem de tabak gibi hedef…”

“Afrin bölgesinde PYD ve PKK hedefleri ortada tabak gibi duruyor…”

“PKK’nın Avrupa teşkilatı tabak gibi ortada.”

“Tabak gibi ortada” duran hedefler sıralaması boşuna değil.

İ. Çevik hamle ile icabına bağlıyor.

İstiyor ki Kürt isyancıları “…kendi yuvalarında cezalandırsak”.

İlnur Çevik’in yazısını bitirince şuna takıldım:

“Çevik’in yazısı gazetecilik ürünü sayılabilir mi?”

Zihnimi kurcalarken soru, gözüm masadaki Cumhuriyet’e takıldı.

Gazetenin (19 Aralık 2016) 6. sayfası açık, önümde. 

Tepedeki başlık: Ömer Güney sırlarıyla öldü.

“Paris’te üç Kürt kadının öldürülmesi olayında tetikçilik yaptığı öne sürülen Güney, yargılanamadı.” 

Hemen yanına iliştirilmiş:  

Almanya’da MİT’in suikast timi iddiası

Haber, ‘fikri takip’ yapıyor. 

Almanya’da geçen hafta MİT adına Kürtler hakkında bilgi topladığı gerekçesiyle tutuklanan Mardinli adam hakkında detay veriyor.  

Yeni Özgür Politika gazetesinin iddialarını naklediyor. 

Buna göre, tutuklanan Mardinli, “Denge TV muhabiri kisvesiyle”, MİT’in suikast timine bilgi topluyormuş.

Habere göre suikast planının hedefinde önde gelen üç Kürt siyasetçi var-mış.

Cumhuriyetin o iki haberini, İlnur Çevik’in yukarıda bahsettiğim yazısı ile birlikte okudum… 

Sorularım çoğaldı:

Başdanışman İlnur Çevik’in savunduğu/önerdiği “PKK ile her yerde savaş” ile kastettiği bu mu?

Böyle ise…

Çevik’in tabirleriyle…

“Kabak gibi ortada” duran “hedef”leri, “kendi yuvalarında cezalandırmak” için zaten harekete geçilmiş... dedim, ilkin…

Lakin “Paris tetikçisi” ikaz etti…

Zira Paris’te Kürt politikacıların öldürülmesinin üzerinden 3 yıl geçti...

Hülasası…

Çevik’in “kabak gibi ortada duran”lar arasında saydığı Avrupa’daki Kürt siyasetçileri “cezalandırma” stratejisi zaten hanidir işliyor(-muş)…ise…

İlnur Çevik neden zaten pratiğe geçirilen ‘çerçevelenmiş’ görüşü tekrar  ederek “savaşı yayalım” tamtamı çalıyor gazete köşesinde?..

Kamuoyu, ’90’lardakini andıracak, “Dışarıda eylem koyma/cezalandırma” salvosuna mı hazırlanıyor? 

Ya da misal. Çevik’in yazısı, Kobane harekatının eli kulağında olduğunu mu bildiriyor?

“İntihar eylemcileri Kobane’de eğitildi” haber sağanağının parçası olarak mı görülmeli?

Galiba…

İlnur Çevikçe Kana kan intikam! sloganı atıyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...